Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

MÜTHİŞ beyinler benzer düşünürmüş. Ertuğrul Özkök benden önce davrandı ve hapisten çıkan Kadri Gürsel’in eşiyle öpüşerek hasret giderdiği fotoğrafı İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde vatanına dönen Amerikalı askerin Times Square’deki pozuna benzetti. Dünyanın en bilinen fotoğraflarından Times Square’deki öpüşme karesi umudun, coşkunun, zaferin, en önemlisi de bir dönemin bitip bir başka dönemin başlamasının işaretiydi.

Savaştan gelen askerler aile kurup ardı ardına çocuk yapmaya başlayınca dünyanın nüfus dengeleri de değişti. Özkök’ün de mensubu olduğu “baby boomer” kuşağı böyle doğdu ve dünyayı değiştirdi. Transistörlü radyolardan yayılan rock müzikten liberal ekonomiye, kürtajdan eşcinselliğe birçok tabunun yıkılıp yaygın kabul görmesinde boomer’ların etkisi var.

Toplumsal hakların kazanılması, dünyayı kasıp kavuran özgürlük hareketleri ve alınan sonuçlar, öğrenci direnişleri, feminizm gibi konular da baby boomer’ların mirasları arasında.

Bu kuşak aynı zamanda çalıştı, para biriktirdi, ev-araba alıp Amerikan rüyası diye bir kavram yarattı. Doğrusu, boomer’lar kazanımları ve elde ettikleriyle kendi çocukları X Kuşağı için çıtayı epey yükseltti.

Düşününce, her şey bir öpücükle başlamıştı.

YENİ BİR DÖNEM

Kadri Gürsel’in eşiyle kavuşması görsel olarak bir dönemin başlangıcının fotoğrafına benziyor, ama asıl merak ettiğim bu fotoğrafın Türkiye’de de yepyeni bir kapıyı açıp açmayacağı.

Fotoğrafa verilen olumlu tepkilerden anladığım, Türkiye’nin bir kesiminin sevinmeyi, aşkı, öpüşmeyi özlediği, başkalarının mutluluğundan haz alıp umutlandığı. Ülkenin mutluluğa, biraz rahatlamaya, öpüşmeye ihtiyacı varmış. Ne güzel, Kadri Gürsel ve eşi bize bunu hatırlattı.

Öpücüğe düşman olanları yok saymak istiyorum.

Toplumun aşka ihtiyacının olması kavga etmesinden, sürekli didişmesinden, bölünmesinden çok daha sağlıklı. Bu fotoğraf belki birbirimizi yeniden sevmeyi hatırlamamızın başlangıcı olabilir.

Öte yandan, Times Square’deki zafer öpücüğünün aksine cezaevi aracının önündeki kare toplumsal değil bireysel bir mutluluğun ürünü sadece. Hatta neredeyse yarım kalmış, tam da içine sinmemiş bir mutluluğun. Kadri Gürsel, arkadaşları (ve yüzün üzerindeki gazeteci) içerideyken pek de sevinç çığlıkları atamayacağını söylüyor haklı olarak.

GAZETECİ ÇOCUKLARI

Unutmamamız gerekir ki içerideki gazeteciler cezalarını tek başlarına çekmiyor. Çocukları, eşleri, aileleri de mahkemeden mahkemeye umut ile hayal kırıklığı arasında ömürlerini tüketiyor. Birçok gazetecinin çocuğu, babalarından tam da onlara en ihtiyacı olduğu dönemde ayrıldı. Söz gelimi, Nazlı Ilıcak’ın torununun ilerideki çocukluk hatıralarında anneannesi hapishanedeki haliyle yer alacak.

Bu çocuklar da büyüyecek bir gün.

Bu geçmişten, bu öpücük fotoğrafından dünyayı değiştirecek bir kuşak mı çıkacak, yoksa yaralı ve küskün bir nesil mi yetişecek? Asıl bilmediğimiz bu işte. Aşktan, sevgiden, hoşgörüden, birbirini anlamaktan, birarada yaşamaktan çeşitli nedenlerden dolayı yoksun bırakılmış bir kuşağın serüveni dünyayı değiştiren öpücükle mi şekillenecek, intikam duygularıyla beslenen nefretle mi?

**************

DİŞ MACUNU DA STATÜ SEMBOLÜ

AK Parti Milletvekili Ali İhsan Yavuz diş macunundaki florürün bir Batı komplosu olduğunu söylüyor. Oysa bildiğim bu maddenin Batı’da da epey tartışıldığı.

Tatlandırıcı olarak kullanılan mısır şurubu, kremlerdeki koruyucu madde paraben gibi florür de kara listeye girdi birçok yerde. Mesela ABD’nin büyük süpermarket zincirlerinden (ve Amazon’un satın aldığı) Whole Foods, sağlıklı ürün satma politikası kapsamında florürlü diş macunu satmıyor. Sağlıklı ve bilinçli yaşam bir statü göstergesi olduğundan kimi markalar da bu trendlerden faydalanıp pazar payını genişletiyor. Örneğin, Jasön marka diş macunu bu aralar epey popüler.

Geçenlerde Los Angeles’ta oyuncu bir arkadaşımın yazdığı senaryoyu okuyordum, orada bile özellikle ana karakterin bu marka diş macunu kullandığı vurgulanmıştı.

**************

ŞİFREYİ ÇÖZELİM

KİMİ yazarlar “Aydın Doğan’ın kıymetlisi” diye birine çakıyor, isim vermedikleri için de Hürriyet’te kimin kastedildiğini anlamayanlar var.

Ertuğrul Özkök ya da Ahmet Hakan olduğunu düşünenler yanılıyor.

Neden isim vermediklerini anlamıyorum ama Salih Tuna’dan Ahmet Kekeç’e bu yazarların kastettikleri kişi Taha Akyol.

**************

#AltınıÇizdiklerim

TRUMP’IN TAKINTILI OLDUĞU KADIN

TRUMP’la ilgili daha ne şaşırtıcı olabilir derken NBC muhabiri Katy Tur’ün seçim kampanyasında yaşadıklarını anlatan “Unbelievable” isimli kitabı çıktı. Tesadüfen Trump’ı takip etmekle görevlendirilen Tur, tıpkı başkan adayı gibi seçim kampanyası konusunda tecrübesiz bir gazeteciydi. İlk başlarda Trump’ı ciddiye almadığı için haber merkezi en fazla altı hafta süreceğini öngörmüştü bu görevin.

Kitapta en çok şaşırdığım, Trump’ın muhabiri kampanyanın ilk günlerinden itibaren diline dolaması. “Unbelievable” Amerikan Başkanı’nın özellikle kadınlarla ilişkisindeki tuhaflığına da dikkat çekiyor.

Mesela daha ilk basın toplantısında Trump’ın söylediklerini telefonuna not alan Tur’ü görüp podyumdan uyarıyor: “Katy beni dinlemiyorsun...”

Tur, sözlerini tweet attığını söyleyince ise çok seviniyor.

Katy Tur

KÜÇÜK KATY

Televizyonda Tur’ün Trump’ın kampanyanın ortasındaki üslup değişimini övdüğünü görünce kanalda karşılaşıyor ve kocaman bir öpücük konduruyor. Tur neye uğradığını şaşırıyor, hiç kimse görmemiştir diye umarken Trump ekrana çıkıp “Az önce Katy Tur’ü gördüm, beni çok övüyordu, kocaman bir öpücük verdim ona” diye marifetmiş gibi anlatıyor. Hani o meşhur kasette güzel kadınları gördüğü yerde öptüğü, “oralarından” yakaladığıyla övünüyordu ya...

İşine gelmeyen haberler yapınca mitinglerde adıyla Katy Tur’ü hedef gösteriyor, “Küçük Katy” diye isim takıyor, yuhalatıyor, yalancı diyor.

Katy Tur güzel bir kadın, kitabı okuyunca Trump’ın özellikle ona takıntılı olduğunu düşünmemek mümkün değil.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar