Bu tutuklama Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor
Meng Wanzhou’nun babası Çin mobil telekomünikasyon devi Huawei’in sahibi ve kurucusu. Ama o birçok veliaht hikayesinin aksine şirket içinde tırnaklarıyla yükseldi. Üniversiteyi Çin’de okuyan Wanzhou yüksek lisans yapmak için ABD’ye gitmek istediğinde konsolosluk görevlisi tarafından vizesi yeteri kadar İngilizce bilmediği için reddedildi, o da yeni kurulan Huawei’de sekreter olarak göreve başladı. Bir süre sonra kendi ülkesinde yüksek lisans yapıp şirkete döndü, adım adım basamakları yükseldi ve şimdi Huawei’in mali işlerinden tek yetkili CFO’su olarak görev yapıyor.
Amerikan hükümetinin müttefiklerini kullanmamaları konusunda uyardığı, satılan telefonların Çin hükümeti için birer dinleme cihazı olarak görev yaptığını iddia ettiği Huawei’i şeffaflaştırmaya, dünyaya açmaya çalışan bir yönetici. Bizde de bu markanın epey alıcısı var, hatta Leica’ya yaptığı işbirliği (her ne kadar lensler plastik olsa da) dünyada ses getirdi.
Ancak teknoloji ve finans dünyasını takip edenlerin dışında Wanzhou’un adının duyulmasının nedeni başarıları değil, geçen hafta Kanada’nın Vancouver şehrinde tutuklanması.
Meng WanzhouTANIDIK GEREKÇE
Amerikan devletinin organize ettiği operasyon muğlak gerekçelere dayanıyor. “Çin’in başarıları” anlamına gelen Huawei’in ambargoya rağmen İran’a ürün sattığı iddiası bizim için de tanıdık. Reza Zarrab’ın, daha sonra Hakan Atilla’nın tutuklanmasının nedeni de Türkiye’nin İran’la Halkbank üzerinden doğalgaz alışveriş yapmasıydı bildiğiniz gibi.
Türkiye’nin İran’dan doğalgaz almasının ya da Çinliler’in İran’a cep telefonu satmasının ne gibi bir zararı olabilir? Huawei ya da Halkbank fark etmiyor, kendisini dünyanın komiseri ilan eden ABD dünyanın dört bir yanındaki para trafiğinin tek yöneticisi olmak istiyor.
Tam da bu yüzden Huawei yöneticisinin tutuklanması bizi de ilgilendirmesi gereken çok önemli bir haber. Bu gelişmeyi Halkbank davasından bağımsız düşünmemiz imkansız. Daha geniş resim ise dünyadaki yeni bir ekonomik yapılanmaya karşı dünya devinin gösterdiği bir direnci yansıtıyor. Amerikan imparatorluğu değişen dünya düzeninde ayakta kalabilmek için giderek daha da agresifleşiyor, dünyaya hakim olması muhtemel başka devleri ezmeye çalışıyor.
Rusya, İran ve Çin çok kutuplu bir dünyanın yeni aktörleri. ABD ise tek kutuplu düzeni sürdürmek istiyor. Türkiye gibi kendisine alternatif müttefikler arayanlar da bu ekonomik savaştan nasibini alıyor.
SİLİKON VADİSİ ENDİŞELİ
Amerikalı teknoloji uzmanları dahil Wanzhou’nun tutuklanmasını meşrulaştırmakta zorlanıyor. New York Times’da yazan Silikon Vadisi’nin en önemli gazetecilerinden Kara Swisher’ın görüştüğü bütün yöneticiler endişelerini gizlemiyor. “Amerikalı bir teknoloji devinin yöneticisinin Çin’de muğlak suçlamalarla tutuklanmasından farksız” diyorlar. Üretimlerini Çin’de yapan şirketler ilişkilerin bozulmasından endişeli haklı olarak.
Huawei birkaç açıdan ABD’ye rakip. Çin pazarında en yüksek satış payına sahip marka bu. Ayrıca 5G’ye geçişe hazırlanan mobil dünyanın altyapısı da büyük ölçüde Çin teknolojisine dayanacak; Çin böylece büyük bir güç elde edecek. Amerikan teknoloji firmalarının da üretimleri Çin’de ve Trump’ın ısrarına rağmen ülkelerine geri dönecek gibi görünmüyor.
Zaten Trump yönetimi bir süredir Çin’in belini kırmaya çalışıyor, iki ülke arasında gözle görünür bir ticaret savaşı yaşanıyor. Huawei yöneticisinin tutuklanması da bu savaşta ABD’nin attığı bir hamle, ancak uzun vadede ellerinde patlayacak bir hamle de olabilir. Çin yakın gelecekte dünya teknolojisinin liderliği elde edecek.
ABD’in İran’a ambargo kozuna kullanışlı bir bahane olarak ihtiyaç duyduğunda başvurması Halkbank davasında da Huawei olayında da ortaya çıkıyor. ABD kendi çıkarlarını korumak için hoyratça da olsa hukuku gerektiğinde çiğneyebiliyor, başka ülke vatandaşlarını neredeyse keyfi gerekçelerle tutuklayabiliyor. Çünkü kaybedecek çok şeyi var.
O yüzden Kanada’daki tutuklamaya sadece Doğubank’ta satılan cep telefonları olarak bakamayız. Olaylar alt alta yazıldığında çok daha ciddi bir tablo çıkıyor.
***
Birleşik Krallık’taki hareketlenmeye dikkat
Paris’ten yeni döndüm. Ama bu arada Sarı Yelek gösterileri Avrupa’nın çeşitli yerlerine sıçradı, her ne kadar Fransa’daki gibi geniş katılımlı bir isyana dönüşmese de. Asıl İngiltere’ye dikkat etmek gerekiyor bu süreçte. Zira Fransa’da isyanı tetikleyen gerekçelerin birçoğu İngiltere’nin taşra şehirlerinde de göze çarpıyor.
Fransızların itirazı orta ve alt sınıfın ay sonunu giderek daha zor getirmelerine, ceplerindeki paranın erimesine özet olarak.
İngiltere’de de Avrupa Birliği’nden çıkışla birçok şehir etkilenecek. Brexit’e evet diyen şehirlerde AB fonlarıyla desteklenen sosyal faaliyetler durmaya başladı mesela. Brexit’in şimdiden gündelik hayata hiç ummadıkları etkileri oldu. Gençlerin spor kampları, sanat kursları mesela AB fonlarından destek alıyordu, şimdi birçoğu mali sıkıntının eşiğine gelmek üzere. Taşradaki İngiliz alt ve orta sınıfı “Londra’dakiler etkilenmiyor, olan bize oluyor” derdinde.
İngiltere’de Fransa’nın aksine toplu gösteri, protesto geleneği yok. Ama son yıllarda adanın da isyanlarla sarsıldığı unutulmamalı. Kıta Avrupası’ndan Birleşik Krallık’a sıçrayabilir Sarı Yelek isyanı.
- Trump oligarklar rejimi kuruyor19 dakika önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir2 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi4 gün önce
- First lady Elonia5 gün önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce
- Milyarderlerin Trump sevdası2 hafta önce