Bugün genel seçim olsa
Büyük şehirlerin alınması muhalefetin özgüveni açısından önemli. Muhalif mahalle de uzun yıllar sonra ilk kez umutlandı, yıllardır alt edemediği iktidara karşı bir çıkış yolu olabileceğini gördü. Ancak pek de zafer sayılmayacak bu başarının gölgelememesi gereken gerçek AK Parti’nin sandıktan hala birinci parti çıkmasıdır. İktidar, sembolik olarak önemli yerlerde yara aldı ama kurduğu ittifakla hala siyasi oyun kurucu olduğunu da gösteriyor.
Giderek artan ekonomik sıkıntıya rağmen halkın çoğunluğu yine çözümün iktidar partisinden geleceğine inanmayı sürdürüyor. Bir zamanların ANAP’ı gibi hızlıca eriyecek, siyaset sahnesinden silinecek gibi görünmüyor AK Parti.
Yerel seçimlerden yola çıkarak genel seçimlerle ilgili kabaca bir tahmin yaparsak en basitinden ikinci tur gözüküyor başkanlık seçimi için. Aniden baskın seçim yapılsa, ikinci tura kalınsa bile rakamlar MHP’nin desteğiyle kıran kırana bir mücadelenin geçeceğini, Erdoğan’ın yine az farkla da olsa kazanabileceğine işaret ediyor şimdilik.
İki ana muhalefet partisinin toplam oy oranı yükselmiş gibi görünse de özünde seçmen hala onlara iktidarı devretmeye hazır değil; rakamların söylediği bu. AK Parti’nin en zayıf seçiminde bile sağlam bir alternatif olamıyorlarsa kutlama yapmadan önce kendileri açısından tedirgin edici bir gerçekle yüzleşmeliler.
Başarıya rağmen Türkiye’deki seçmen çoğunluğunun gözünde muhalefet partileri nitelikli bir alternatif değil hala. Önümüzdeki dört buçuk sene boyunca bu soruya yanıt bulamadıkları sürece de bugünkü yerel seçim başarısı geçici bir zaferden başka anlam taşımaz.
***
İyi de büyük şehirler nasıl kazanıldı?
Kürt hareketine ömrünü adamış, davanın önde gelen isimlerinden bir ailenin kızı olan tanıdığım hayatında ilk defa CHP’ye oy verdiğini söylüyor. Birçok Kürt, ya da HDP’yi destekleyen seçmen de yerel seçimleri boykot etmekten son anda vazgeçip sandık başına geldi. İşte bu Kürt oyları CHP’ye bugünkü ekonomik sıkıntıya rağmen almakta zorlanacağı Adana, Mersin gibi şehirlerle İstanbul’un anahtarını verdi.
HDP seçmenini sandığa götüren güç hapisteki Selahattin Demirtaş’tı. Her ne kadar kendi partisi bile onu izini silmeye, unutturmaya çalışsa da tek başına bile seçmen üzerinde ne kadar etkili olduğunu attığı tweet’lerle kanıtladı Demirtaş. Çok ama çok samimi bir şekilde herkesi oy vermeye çağırdı; bu samimiyeti yüzünden de ömründe CHP’ye oy vermeyi hayal bile etmeyen seçmen sözünü dinledi.
İktidar partisi aslında bu taktiği önceden öngördüğünden beka sorunu söylemini kullanmaya başladı. CHP’ye verilen her oyun aslında HDP’ye, dolaylı olarak da PKK’ya verildiği Hürriyet gibi propaganda medya organlarında işlendi. PKK’nın aktif olmadığı bir dönemde riskli bir söylemdi iktidarınki aslında, ama ters teptiği de söylenemez. Zira AK Parti ve MHP’nin yüksek oy almasını parti liderleri de beka sorununa bağlıyor. Özellikle İç Anadolu’da milli güvenlikçi söylem sağ seçmen üzerinde tuttu.
Bu durum siyasetin gelecekteki seyri için de fikir veriyor.
CHP varlık gösterebilmek için Kürt siyasetini geçici değil kalıcı olarak kucaklamak zorundadır. Erdal İnönü’nün 1991’de atıp arkasında duramadığı cesur adımın tam zamanı şimdi. Aksi halde, muhalefet kendi kendine yerinde saymayı sürdürecek.
***
Rakamlar Kürt oylarının önemini kanıtlıyor
CHP tek başına İstanbul’da 2014 seçimlerine kıyasla çok daha büyük bir oy sıçraması yapmadı aslında.
Rakamlara bakalım…
-Mustafa Sarıgül’ün aday olduğu o seçimde CHP yüzde 40 oy aldı, HDP adayı Sırrı Süreyya Önder’in ise yüzde 5’e yakın oyu var. MHP yüzde 4, AK Parti ise bugünküne yakın yüzde 48 oyla seçimi kazandı. (O zaman İYİ Parti yoktu, bu seçimdeki oy oranlarına bakıldığında da İYİ Parti’nin pek etkisi olmadığı anlaşılıyor.)
Bugünkü seçim sonuçlarında CHP’nin yüzde 40’lık oyuna HDP’nin aldığı yüzde 4 ve daha önce AK Parti’ye oy vermiş Kürtlerden kayan oylar eklendiği zaman Ekrem İmamoğlu’nun aldığı yüzde 49 ortaya çıkıyor. AK Parti aynı oy oranını kaybettiği Kürt oylarını MHP oylarıyla kapatarak koruyor. Yine İYİ Parti belirleyici bir faktör değil.
HDP’den CHP’ye hiç destek gelmeseydi CHP 40-43 arasında kalacaktı maksimum; bugün yere göğe sığdırılamayan Ekrem İmamoğlu marjinal bir sıçrama yapsa bile seçimi kazanamayacaktı. Belediye başkanlığına başlayabilirse en fazla Bedrettin Dalan olur, o kadar.
Muhalefet yatıp kalkıp Kürt oylarına dua etsin, çünkü HDP olmadan iktidarın en zayıf anında bile tek başına varlık gösteremiyor.
CHP’nin tek seçeneği HDP’yle ortak hareket etmek, HDP sayesinde özgürlükçü sola kaymak.
***
Meral Abla projesi çöktü. Ama tek bir çıkış yolu hala var
Seçim rakamlarına bakıldığında şu an için Türkiye siyasetinde Meral Akşener’e bir yer kalmamış gibi görünüyor. Zaten kafası o kadar karışık ki bir türlü partisini de kendisini de nereye konumlandıracağını bilemedi.
Hani Asena olarak milliyetçi oyları kazanacaktı? MHP kendi kalelerinde hala güçlü, İYİ Parti ise milliyetçi pastadan pay alamıyor. Iğdır’da Kürtlere karşı iktidarla birleştiğinde bile kaybetti.
Bugün Türkiye’de milliyetçi oylar neredeyse istisnasız AK Parti ve MHP’ye gidiyor; ittifakın kazanan formül olduğu anlaşıldığından AK Parti milliyetçi söylemi yakın zamanda bırakacak, başkasına alan açacak gibi de görünmüyor.
HDP’yle göz göre göre ittifak yapamaz zaten Akşener, ters teper. Sosyal demokratlardan oy almaya kalksa en fazla bir zamanlar SHP’ye karşı sol oyları bölen Ecevit’in marjinal DSP’si gibi kalır, bir başka Vatan Partisi olarak bir köşede unutulur. Hiç değilse Doğu Perinçek öyle ya da böyle tartışmaların ortasında, Akşener gündemi de belirleyemiyor.
Bu durumda Akşener’e yer kalmamış gibi görünüyor Türk siyasetinde. O zaman ya havlu atıp kendini unutturacak, ya da kendisine yeni bir alan açacak. Yerel seçim sonuçları aslında zoraki Millet İttifakı’nın fiilen bittiğini, CHP ve İYİ Parti’nin yollarının ayrılmasını zorunlu kılıyor. Yan yana oldukları sürece biri kaybedecek; kaybeden de Akşener olacak.
Solun lideri olur mu? Aslında CHP genel başkanlığına gayet uygun, ama bu koltuk onun için çok daha engebeli bir yol.
Akşener’in ayakta kalmak için tek seçeneği AK Parti ve MHP’yi hedef aldığı gibi CHP ve HDP’ye de karşıt olmak. Söylemini sertleştirip giderek daha da sağa kaymak. Şöyle söyleyeyim: Merkezdeki seçmeni ürkütecek, sol seçmeni de tiksindirecek kadar sağa kayması. Le Pen olmadığı sürece Akşener’e siyasette yer yok.
Gerçi bizde bir Le Pen olmaması demokrasi kültürümüzün sağlığı açısından avantajımız. Ama Akşener’in hırslı olduğunu biliyorum, ayakta kalmak için her şeyi yapacak. O yüzden de aşırı sağ söylemler şu andakinden daha da yoğun bir şekilde yakında siyasete hakim olacak.
- Trump oligarklar rejimi kuruyor19 dakika önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir2 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi4 gün önce
- First lady Elonia5 gün önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce
- Milyarderlerin Trump sevdası2 hafta önce