Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bugünlerde New York’un en kıymetli caddelerinin birinde adeta bir kent savaşı yaşanıyor. Central Park’a paralel giden ve birçok ünlünün evinin olduğu Central Park West caddesine belediye güvenli bisiklet yolu yapmak isteyince kimi sakinler ayaklandı. İş mahkemeye taşındı, belediye inşaatı durdu, yeniden başladı, mahkeme sonra olur verdi ama akıbeti belirsizliğini koruyor.

Aslında Central Park West’te zaten bir bisiklet yolu var, ama arabalara paralel ilerliyor ve bisikletçileri koruyacak herhangi bir bariyer yok arada. Son yıllarda New York’ta bisikletle ulaşım arttıkça bisiklet kazaları da çoğaldı. Ben de bir keresinde 5.Cadde’de taksiden inen bir yolcunun aniden kapıyı açmasıyla fırladım bisikletin üzerinden. Epey bir zamandır bisikletle yolculuk edenlerin arabalar tarafından öldürüldüğü haberleri de geliyor.

Amsterdam ya da Kopenhag gibi bisikletle yolculuk etmenin gelenek olduğu şehirlerde bisiklete ayrılan yollar korunaklı. Birçok Batı şehrinde kaldırımla park etmiş araçların arasına yapılıyor bisiklet yolları. Ancak New York gibi her santimetrekarenin elmas değerinde olduğu bir kentte bisikletle motorlu araçlar caddeyi paylaşıyor. Çoğu zaman asfaltın üzerine çizilen bisiklet yoluna da kamyonlar, taksiler hiç saygı göstermiyor, yolun üzerinde bekleme yaparak bisikletlerin geçişini engelliyor.

YENİ ŞEHİR NASIL OLACAK

Yaşanan tartışmayı yakından takip etmemin nedeni sadece New York’ta bisiklete binmem değil. Şehirlerin değişim karşısında nasıl evrilmeleri gerektiğine dair de ilginç bir tartışma bu.

Normal şartlarda motorlu araçların kullanımını azaltacak her türlü tedbirin alınması gerekiyor; sorumlu şehircilik bunu şart koşuyor. Bisikletin teşvik edilmesi, yolların bisikletli yolculara tahsis edilmesi de ilk akla gelen.

Ancak otomobil sahibi Central Park West sakinlerini dinleyince işin bu kadar basit olmadığı anlaşılıyor. Bir kere şehirde her şey gibi park yeri bulmak da zor. Bisiklet yolları sayesinde kimi mevcut kaldırım kenarı park etme olanakları da ortadan kalkacak. Hadi bu araba sahibi ayrıcalıklı bir kesimi ilgilendiriyor diyelim.

Bisiklet yoluna bir diğer itiraz da uzun yıllar önce kurulmuş, bugünkü kimi alışkanlıklar göz önünde bulundurulmadan planlanmış New York gibi bir şehirde bisiklet yolu gibi lükslerin olamayacağı.

Bu konuda haksız da sayılmazlar. Çünkü dev metropolleri sonradan edinilen alışkanlıklara göre tasarlamak da artık epey zor. Motorlu taşıtlara geçildiğinde şehirler bu kadar kalabalık değil, bu kadar da bina yoktu. Oysa şimdi herhangi bir şey için küçücük bir alan bulmak bile zor.

Öte yandan neredeyse tamamı dümdüz New York’ta bisiklet birçok ulaşım seçeneğinden daha pratik. Yolları arabalarla paylaşıp insanın hayatını her gün tehlikeye atması da çözüm değil. Sonunda bu savaşı arabalar ve araba sahipleri kaybedecek gibi görünüyor, çünkü toplu taşımanın 24 saat işlediği New York gibi bir yerde özel araba bir ihtiyaç değil, lüks. Toplumun genelinin refahı adına birkaç kişinin rahatını bozmak da adaletsizlik sayılmaz.

İSTANBUL NE ÖĞRENEBİLİR

Daha kalabalık, daha plansız, daha kaotik ve bütün bunlara ek çarpık yapılaşmaya sahip İstanbul’a bu tartışmanın yansımalarının nasıl olacağını merak ediyorum. İstanbul’da kim ne yaparsa trafik sorununu çözemedi bugüne kadar. Tünel kazılarak, yollar yapılarak çözüleceği zannedildi. Oysa daha fazla yol daha fazla araba ve trafik demekti.

New York’tan İstanbul’un öğreneceği bir ders varsa şehirlerin yayalara ait olduğudur.

Bugüne kadar İstanbul hep araçlara öncelik verdi. Hatta Zorlu AVM gibi dev projelere yürüyerek ulaşmak mümkün değil. Mimarların, şehir planlamacıların aklına bile gelmedi.

Oysa İstanbul’un hızla özel otomobil sahibi olmayı zorlaştırması gerekiyor. Londra gibi şehir merkezine gelecek araçlardan ek vergi tartışılabilir, ya da gerçekten her türlü özel araç lüks kapsamına alınıp otopark ücreti gibi ek bedellerin fahiş fiyatıyla caydırıcı yöntemler bulunabilir.

İstanbul’da toplu taşıma birçok büyük şehre kıyasla çok daha verimli işliyor aslında. Şehrin dört bir yanını otobüsler bağlıyor en basitinden, çoğu zaman insanın özel bir araca ihtiyacı bile olmuyor. Arabalar yollardan çekildikçe toplu taşıma daha da iyi işleyecek.

Önemli olan alternatif ulaşım şekillerini teşvik etmek, insanların yürümeye alışması, toplu taşımanın özel otomobilin yerine geçmesi. İstanbul zaten yaşanmaz bir şehir, şimdiden önüne geçilmezse iyice kabusa dönüşecek.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar