Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün yine Amerika’nın Başkan adayı Joe Biden’ın yaptığı bir açıklamadan dolayı Türkiye’de kıyamet koptu. Demokratlar’ın adayı Biden bu sefer Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilim düşmesinden memnun olduğunu, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki tansiyonda Türkiye’nin dışında kalmasını, ayrıca Ayasofya’nın da yeniden müzeye döndürülmesi gerektiğini söyledi. Biden daha önce de Twitter’dan Türkiye’nin Ermenistan-Azerbaycan meselesinin dışında kalması gerektiğini söylemişti, bu yeni değil. Asıl tepki çekense Ayasofya açıklaması gibi gözüküyor.

Amerikan seçimlerinde henüz dış politikanın tartışıldığı aşamaya gelmedik. Gelebilecek miyiz, o da belli değil zira henüz ülke iç meselesini bile tam olarak halledemedi. Başkan’ın sağlık durumu bile bilinmezliğini koruyor. O yüzden bugünlerde dünya siyasetine dair yapılan açıklamaları da ileriye yönelik değil, seçim stratejisi olarak yorumlamak daha doğru olur.

YUNAN VE ERMENİ OYLARI

Joe Biden’ın Türk-Yunan çatışmasıyla ilgili açıklama yaptığı yer 105 yıldır Amerika’da yayımlanan, okur kitlesi Yunan diaspora’sı olan haftalık The National Herald gazetesi. Özel bir demeç ya da söyleşi değil, rutin bir yazılı açıklama. Hedefi de diaspora’nın oyları. Zira Biden’ın Başkan seçilmesi için mutlaka kazanması gereken Michigan, Wisconsin, Florida eyaletleri aynı zamanda yoğun Yunan nüfusuna sahip. Buralarda tek bir oy bile çok kıymetli, çünkü geçtiğimiz seçimde Hillary Clinton’ın bu eyaletleri kaybetmesi Trump’a ülke genelinde üç milyon oy fark atmasına rağmen Beyaz Saray’a mal olmuştu. O yüzden Biden da oy bloku olarak gördüğü her türlü diaspora’nın gönlünü almak zorunda.

Birkaç paragraflık stratejik bu açıklama öncelikle Ayasofya kararına içerlenen ama Dışişleri Bakanlığı veya Trump’tan sert açıklama bekleyen Ortodoks nüfusun gönlünü almaya yönelik. Biden bu seçmene uluslararası arenada çıkarlarını daha iyi koruyacağı mesajını veriyor. Ermenistan-Azerbaycan gerilimine yönelik sözleriyse bütün başkan adaylarının yaptığı gibi ABD’deki kuvvetli Ermeni nüfusunun gönlüne su serpmek üzerine kurulu. Biden için bu diaspora özellikle önemli, zira Ermeni nüfusunun yoğun olarak yaşadığı California aynı zamanda Başkan Yardımcısı adayı Kamala Harris’in senatör seçildiği eyalet. Böyle olmasa bile ekonomik hatta önemli bir kitleyi oluşturan Ermeni nüfusunun hep gönlünü almak ister Amerikan siyasetçileri. Hemen hepsi Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını vaat eder mesela, ama 24 Nisan günü hiç kimse bu sözcüğü ağızlarına almaz.

Biden’ın Türkiye’ye yönelik sözleri de Beyaz Saray’ın değişen politikasıyla ilgili değil, içerideki seçmene yönelik stratejik birer hamle.

TÜRKİYE HEMEN TERCİH YAPMASIN

Türkiye’nin şu anda, sadece seçim için söylenmiş sözlere bakarak kendisine pozisyon alması acelecilik olur. Eğer Başkan seçilirse Biden’ın ilk yapacağı Türkiye’yle ilişkileri sıfırdan başlatmak olacaktır. Obama döneminden Türkiye’yi çok iyi tanıyan insanlarla çalışacağı tahmin edilen Biden zaten bölgeye de, bize de aşina. Ama çok büyük değişiklikler de beklemek de doğru olmayabilir, zira ABD’nin çıkarları söz konusu olduğunda Başkan’ın kim olduğunun çok da önemi yok.

Ankara epey bir zamandır Donald Trump’ın ikinci kez seçilmesinin Türkiye’nin çıkarları için daha iyi olabileceğini düşünüyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump’ın şahsi bir ilişkisi var, başka kurumları aşarak doğrudan konuşuyorlar. Erdoğan arayıp iş bitirici Trump’la doğrudan sorunları çözmeye çalışıyor. Kuşkusuz, bu önemli bir avantaj.

Ama Doğu Akdeniz krizinde gördüğümüz gibi Trump’ın şahsi müdahalesi de bir yere kadar. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun bölgeye gelip Türkiye’yi ziyaret etmemesi, Yunan tarafıyla çok samimi pozlar vermesi şahsi sempati değil, Amerikan devletinin tercihini ve pozisyonunu gösteriyor. Dahası Trump’ın değişken kişiliği de Türkiye’yle iyi ilişkilerin süreceği anlamına gelmemeli; her an kafasına estiği bir kriz çıkarabilir. Belki seçim belirsizliğini korurken Ankara’nın henüz pozisyon almaması, Biden-Trump arasında tercihini belli etmemesi stratejik olarak daha doğru olabilir. Gerçi seçimden sonra Biden kazansa da kin tutacak değil, sonuçta o da siyaset yapıyor ve siyasetçiler birbirlerini anlıyor.

TÜRK DIASPORA’SI NEREDE

Türkiye’nin asıl üzerinde durması gereken konu aşağı yukarı 300 bin Türk’ün yaşadığı tahmin edilen ABD’de neden bir türlü kuvvetli bir diaspora kurulamadığı. Yunan nüfusunun 1.4 milyon olduğu tahmin ediliyor, rakamsal olarak Türklerden daha fazla. Ermeni diaspora’sının kültürel etkisi büyük: Küçümseyebilirsiniz ama Kardashian ailesi birbiri ardına milyarderler çıkarıyor içinden, bu milyarderler de paralarının bir kısmını Ermeni Soykırımı konusunda bilinç oluşturmaya harcıyor. Dahası, Kim Kardashian şu anda Amerikan Başkanı’na doğrudan ulaşma ayrıcalığına sahip, mahkumların salınması ve yargı reformu üzerine onunla çalışıyor.

Türk diaspora’sının böyle silahları olmalı. Dünyanın en bilinen Türk’ü Mehmet Öz ancak ABD’deki prestiji yerlerde sürünmeye başladıktan sonra Türklüğünü hatırladı—memleketinden reklam kapsın diye. Dünyanın ikinci en ünlü Türk’ü ise dalga geçilesi bir kasap; keşke entelektüel açıdan Kim Kardashian’ın bile tırnağı olabilse.

Hamdi Ulukaya gibi herkesin saygıyla andığı isimler de yok değil. Ama onun ABD macerası Türkiye’den kaçmasıyla başlıyor. Kürt siyasetçilerin hapse atıldığı Türkiye herhalde diaspora’nın etkisini artırmak için Ulukaya’dan yardım isteyemez, değil mi? Türkiye birtakım lobicilik çalışmaları yapıyor elbette, kimi vakıflar da var. Ama etkileri sınırlı, kimi faaliyetler de gülünç derecede amatör. En önemlisi “A-List” Türkleri bir türlü içine dahil edemiyor.

Biden da başkaları da Yunan ve Ermeni nüfusunu memnun edecek açıklamalar yapmaya devam edecektir. Ne zaman ki Türkiye kendi kuvvetli diaspora’sını oluşturur -ki devlet desteği olmadan imkansız- o zaman Başkan adayları da Amerikalı Türkleri ciddiye almaya başlar.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar