Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Dün Diyanet’in kimi basın organlarınca “sünnet fetvası” olarak yorumlanan açıklaması geldiği sırada trende New Yorker dergisinde romancı Gary Shteyngart’ın “My Gentile Region” adlı şahsi denemesini okuyordum. Eğer işaretlere inanıyorsanız bunun tesadüf olmadığını düşünebilirsiniz. Zira Shteyngart’ın yazısının tamamı kendi cinsel organı, yedi yaşında sünnet olması ve bugün, 40’lı yaşlarında, bu sünnetin kendisine verdiği zararla ilgili. Yer yer okuması insanın – özellikle bir erkeğin – içini kaldıran tabu bir konu. Pek azımız kendi aramızda orada ne döndüğü hakkında konuşuyoruz, hele hele bunu kamuoyunun önünde yapmaya çekiniyoruz. Romancının hikayesi görmezden gelinemeyecek kadar önemli.

Ama önce Diyanet’in fetvası… Muhalif mahalle bazen haklı olarak Diyanet’in açıklamalarıyla dalga geçiyor. Ama sünnet açıklaması Türk İslamı’nın en büyük devrimi olabilir. Diyanet “sünnet olmanın İslam’ın şiarlarından biri olduğunu,” vurguluyor. “Ancak İslam’a girmek için ön şart değildir.” Açıklama devam ediyor: “Geç yaşta sünnet olmak kişiye bedensel ve ruhsal açıdan sıkıntı verecekse ya da sağlık açısından sakıncalar doğuracaksa kişi sünnet olmayabilir.” Diyanet’in açıklamasında daha ayrıntılı altının çizilmesi gereken noktalar var: “Geç yaş” tam olarak nedir? Tevrat’ta sünnetin doğumdan sonraki ilk sekiz günde yapılması gerektiği yazılı örneğin.

Türkiye’de sünnet giderek doğumdan hemen sonra yapılan bir işlem olarak yaygınlaşmaya başladı büyük şehirlerde, ama neredeyse ergenliğe girmek üzere olan çocukların acılar içinde komik kıyafetler giydirilerek, cinsel organı kutsayacak bir törenle sünnet edilmesi de hala devam ediyor. Yedi yaşında sünnet olmak erken mi geç mi? Daha da önemlisi sünnetin ileride kişiye ruhsal açıdan sıkıntı verip vermeyeceğini küçük yaşta sünnet edilen çocuk nasıl bilebilir? İşte Gary Shteyngart’ın kendi şahsi tecrübesi tam da bu sorulara yanıt içeriyor.

UCUNDAN AZICIK SORUNU

Yazar 1972’de o zamanlar Sovyetler Birliği olarak bilinen ülkenin Leningrad olarak bilinen şehrinde doğuyor. Yazdığına göre dine karşı tepkiden dolayı SSCB’de Yahudi de olsalar çocuklar genellikle sünnet edilmiyor. Yedi sene sonra, ailesiyle birlikte ABD’ye göçtüklerinde babası çevredeki Hasidik cemaatin etkisinde kalıyor, kapı kapı dolaşıp göçmen çocukların sünnet olması gerektiğini dikte eden hocaların yönlendirmesiyle oğlunu sünnet ettiriyor. Yedi yaş Tevrat’ın buyurduğundan epey geç.

Coney Island’daki hastanede yapılan sünnet töreni sırasında yan odada cemaat dualar okuyor, ama ameliyat biter bitmez küçük Gary’nin tam iki yıl sürecek enfeksiyon ve acıyla işeme süreci başlıyor. Pek çok hatalı sünnet vakasında ya ucundan çok fazla ya da çok kesiliyor, bu da komplikasyonlara neden oluyor. Yazarın durumundaysa çok az kesiliyor, kalan et parçası da cinsel organının şeklini etkiliyor, hatta zamanla yazarın kendi kendisiyle dalga geçme vesilesi oluyor. Erkekler kendi sünnetlerindeki hatanın kalıcı izleri hakkında konuşmadığı için bunun psikolojik hasarlarını da ancak yaşayan biliyor. Erkeğin cinsel organındaki estetik bir bozukluk ya da farklılık hayatının tamamını etkileyecek bir özgüven eksikliğine neden oluyor.

Shteyngart yazar olduğu için, üstelik mizah gücü de olduğundan kendi penisinin alışılmışın dışındaki şeklini malzeme yapabiliyor. Tam da 24 Ağustos 2020 günü uyanır uyanmaz tuvalete gidip ilk çişini yapmaya çalıştığı sabah gibi. Ayrıntılar yazının tamamında var, o yüzden dileyen okuyabilir. Ahlaki sebeplerden sansür uygulamıyorum, sadece okurken içim kalktığından bir kez daha tekrarlayarak kendi kendimi – benimle hiç alakası olmasa da – bu acıya maruz bırakmak istemiyorum. Ama özetle şunu söyleyebilirim: sünnetten sonra kalan fazla et parçasının etrafına bir kıl dolanıyor, cımbızla falan çıkacak gibi değil ve zamanla bitmek bilmez acılara yol açıyor.

Yedi yaşındaki sünnetten 40’lı yaşlarına kadar nispeten sorunsuz geçen penis macerasının son bulduğunu düşünüyor yazar. Çocukları var, aile kurdu ama bir buçuk yıldır penisinde hala tam olarak çözemediği sorun onu bir ara intiharı düşünmeye bile sevk etti.

Erkekler kendi cinsel organlarına haddinden fazla meraklıdır; en çok da cinsel organımızı bir daha kullanamayacağımızdan korkarız. Bu uğurda tıp dünyası milyarlarca dolar dökerek Viagra gibi ilaçları buldu; kanser ya da AIDS gibi daha öncelikli çözülmesi gereken konulardansa erkeğin iktidarına öncelik verildi. Shteyngart penisini kaybetmenin hayatını nasıl alt-üst edebileceğini, eşiyle ve çocuklarıyla ilişkisinin nasıl dönülmez bir noktaya varabileceğini düşünüyor iyileşme çabaları sırasında.

Hayatının en kötü acılarını işerken yaşıyor, sadece sıcak banyoda acısı biraz hafifliyor, sekiz-on güne iyileşirsin diyen doktorların aksine daha da kötüleşiyor, yürüyüşlerde eliyle penisini tutmak zorunda kalıyor, bandajla ucunu kapatıyor zaman zaman, penisi kanıyor, kabuk bağlıyor, sık sık merhem sürerek acıyı dindirmeye çalışıyor. Ve hala tam olarak çözüm olabilmiş değil. Tabii bütün bunlar sünnet olmasaydı başına gelmeyecekti, bu durumda da sünnetin gerçekten gerekli olup olmadığını tartışmaya açıyor.

DÜNYA SÜNNETİ TARTIŞIYOR

Dünyada sünnet olan erkeklerin üçte ikisi Müslüman. Yahudilikte de sünnet şart. Sünnetin dini kökeni İncil’deki Yaratılış Kitabında Tanrı’nın İbrahim’e buyruğundan geliyor. Ancak dini sebeplerin de ötesinde sağlık nedeniyle sünnet olmayı tercih edenler var. Bazı çalışmalar sünnetin frengi gibi hastalıkları azalttığını iddia ediyor; 1980’lerde HIV tehlikesine karşı sünnetin koruyucu olabileceği ortaya atılınca ABD’de de sünnet – Hıristiyanlar arasında da – yaygınlaştı.

New Yorker’daki yazıya göre ABD’de sünnet oranı 1979 ile 2010 arasında yüzde 65’ten 58’e düştü. Danimarka ve İzlanda parlamentoları sünneti yasaklamayı tartıştı, çünkü yaygın kanının aksine sünnet olan bebeklerin işlem sırasında acı çektikleri anlaşıldı. 1997 yılında bir üniversite bebeklere çok fazla zarar vereceği gerekçesiyle bu yönde bir çalışmayı iptal etti.

Shteyngart bizdeki Diyanet’in fetvasına benzer bir şekilde Yahudiliğin de sünneti kendi aralarında tartıştığını yazıyor. Çok ilerici hahamlar bile sünnetin anlamının “bizim Tanrı’nın yarattığının ortağı olduğumuzun simgesi” olduğunu düşünüyor. Ama pek çok Yahudi de giderek çocuklarına “Kafanda ve kalbinde Yahudisin, penisinde değil,” öğretisini aşılamaya başlıyor. 12. yüzyılda yaşayan bir Yahudi din adamına göre sünnetten korkan ve reddeden erkekler dinden dönmüş olarak görülmemeli, çünkü “kalpleri cennetten yana.” Yahudiliğin kanunlarını belirleyen Talmud’a göre bir çocuk büyük kardeşleri sünnetten dolayı hayatlarını kaybederse o da işlemden muaf tutulabilir.

“Eğer yetişkin erkekler korkularından dolayı işlemden muaf tutulabiliyorlarsa, genç yaşlarının en büyük acısını yaşayacak çocuğa ya da sadece babasını memnun etmek isteyen bir oğula ne demeliyiz?” diye yazıyor Shteyngart. Daha açık fikirli ve özgür bir toplum olsaydık biz de bu tabu konuyu daha fazla tartışırdık, ama en azından sünnetli ben ilk taşı atmış olayım.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar