Davutoğlu'nun Gelecek'i
Bugünlerde Ankara’da herkesin konuştuğu Saray’ın yaptırdığı o anketin sonuçlarından benim de haberim oldu. Ayrıntılarına girmeyeceğim: şu an çok erken ve kamuoyunda farklı bir algı oluşmasına neden olabilir. Ancak pek çok başka ankette olduğu gibi seçimin ikinci tura kaldığını, muhalefetin işinin sanılandan—en azından CHP Genel Merkezi’nin sandığından—daha zor olduğunu söyleyebilirim.
İktidar için yapılmış olsa da ciddi bir anket bu, yaklaşık altı bin kişiyle görüşülmüş. Unutmamak gerekir ki Türkiye’de anket sonuçları da 24 saatte değişebiliyor. Ankette değişmeyeceğini düşündüğüm ve en çok ilgimi çeken sonuçlardan biriyse Gelecek Partisi’ni ilgilendiriyor. Ahmet Davutoğlu kendi partisinin oy oranının tartışılmasından hoşlanmıyor, ancak sonuçları bana aktaranlar Gelecek Partisi’nin oyunun en düşük kategoride çıktığını söyledi. Bu sonuç ne Davutoğlu’nun iddiası ve egosuyla örtüşüyor, ne de AK Parti’nin içinden ayrılan unsurların iktidara ciddi bir tehdit oluşturacağı beklentisiyle. Oysa Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapan Davutoğlu özellikle Erdoğan’a alternatif arayanlar arasında ciddi bir çekim gücü olabilirdi.
OLUMLU ÖZELLİKLER
Türkiye gibi bir ülkede bir liderden beklenecek hemen her özelliğe sahip Davutoğlu. Muhafazakarsa muhafazakar, vizyonerse vizyoner, entelektüel derinliği ve hitabet yeteneği tartışılmaz. Yer yer akademisyenlikten gelen alışkanlığını üzerinden atamadığı için sorulan sorulara çok uzun yanıtlar veriyor, ama hep anlaşılır ve net konuşuyor. Dahası hemen her zaman güler yüzlü.
Şahsen tanıştığımda da aynısını hissetmiştim, bugün de farklı düşünmüyorum: bana iktidar ve muhalefet mahalleleri arasındaki keskin kutuplaşmayı azaltabilecek, hayati bir rol oynayabilecek bir figür gibi geldi hep.
Bu konuda attıkları adımlar yadsınamaz. 2015’te başında olduğu AK Parti’yle CHP’yle koalisyon kurabilseydi bugün Türkiye’deki pek çok sorunu tartışmıyor olacaktık. Ülke en azından psikolojik olarak rahatlamış olacaktı.
Bugün Altılı Masa’nın kurulmasında, sürmesinde, iktidar umudu olmasında ilk günden beri en önemli katkıları verenlerden biri de o. Kısa süre önce herkese bir bakanlık ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığı çıkışıyla tartışma yaratmış olsa da seçmenin bu formüle tek adam görüntüsüne karşı olumlu tepki verdiği anlaşılıyor. İmamoğlu ve Yavaş’ı seçim kampanyasına dahil eden maddeyi kaleme alan da o.
Bu katkıları seçmen tarafından bilinmiyor ya da karşılığını bulmuyor olmalı. Zira bu bahsettiğim Saray anketi bir yana, Türkiye Araştırmaları’ndan Can Selçuki’nin geçtiğimiz günlerde Habertürk’te söylediği gibi onların anketlerinde de Davutoğlu’nun partisi 0.2 gözüküyor.
Siyaset uzun vadeli bir iş, istikrar ve sabır gerektiriyor. Kaybedip hatalardan öğrenip maraton koşucusu olmak şart. Ama bu rakamlara bakıldığında Gelecek Partisi’nin uzun vadeli bir maratonu sürdürecek kadar niceliksel umudunun olmadığını gösteriyor.
Bu yorum siyaseti sadece rakamlara indirgeyen bir bakışın ürünü. Ahmet Davutoğlu’nun bugün Altılı Masa’ya niceliksel katkısı olmayabilir, ama özellikle devlet yönetimi ve tecrübe açısından hayati bir rolü var. Hele hele sistemin yeniden inşası, yeni bir rejime geçişte de masaya en fazla katkı sağlayacak isim.
O yüzden niteliksel ağırlığı bugün kendisini “Yüzde 25 oyum var,” diye ortaya atan ve belki de gerçekten belli bir oranda oyu olan içi boş siyasetçilerden daha önemli kılıyor. Adam “Onların oyu yok, koalisyonu bozup benimle anlaşın,” diye meydan okuyor ama ne eğitim, ne tecrübe, ne birikim, ne de ustalık konusunda Davutoğlu’yla kıyaslanabilir.
Öte yandan, siyasette nicelik olmadan başarı sağlamak da mümkün değil. O yüzden sadece bugünkü durumuna bakarak Gelecek Partisi projesinin tutmadığı söylenebilir. Siyasette etkili ama seçmende karşılığı olmayan bu oluşum daha çok Davutoğlu’nun da içinden çıktığı ve aşina olduğu bir düşünce kuruluşunu andırıyor.
2015 DEFTERLERİ
Kapıya kilit vurup partiyi bir ‘think-tank’ olarak yeniden tanımlamak, bu sayede siyasette etkin olmak bir seçenek. Ama Davutoğlu ve biraz da ego’su Türkiye’nin kendisinden yeteri kadar faydalanmadığını, değerinin bilinmediğini düşünüyor.
Ama o zaman da Gelecek Partisi’nin neden Fazilet’ten kopan Erdoğan-Gül-Arınç’ın AK Parti’si gibi bir anda ciddi bir alternatif olmadığının sorgulamasını yapmak zorunda. Kimileri Altılı Masa’nın parçası olması, CHP’yle ortak hareket etmesinin kaybettirdiğini iddia ediyor.
Benim bu konuda bir tezim var. AK Parti mevcut sisteme meydan okuyarak kuruldu. Dahası geçmişini de bir kalemde sildiği gibi eski hareketin eksikleriyle kamuoyu önünde hesaplaştı. Davutoğlu ise kopuş süreciyle ilgili hep “Zamanı gelince konuşacağım, bir ağzımı açsam neler anlatırım,” noktasında kaldı. Özellikle 2015’te iki seçim arasında ne olduğunu herkesi tatmin edecek şekilde anlatmadı. (En son ben de bu konuyla ilgili konuşmak istedim, ama olumlu yanıt alamadım.)
Çok fazla uzayan arkası yarın dizileri gibi Davutoğlu’nun ha bugün ha yarın anlatacağım dedikleri gelmeyince de izleyici sıkıldı, kanal değiştirdi. O yüzden bugün seçmen için hangi partiye oy vereceği sorulduğunda Gelecek Partisi ilk, ikinci hatta üçüncü aklına gelen yanıt bile olmuyor.
- Trump oligarklar rejimi kuruyor19 dakika önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir2 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi4 gün önce
- First lady Elonia5 gün önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce
- Milyarderlerin Trump sevdası2 hafta önce