Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Türkiye'de 1946 yılında çok partinin katıldığı bir seçim yapılmasına rağmen serbest seçimler tarihinin 1950 yılında başlatılması tesadüfi değildir. O ilk seçimde oylama açık, sayım kapalı yapıldığından seçim sıfır meşruiyete sahipti. Her şeye rağmen, hiç değilse İkinci Meşrutiyet’ten bu yana rekabetçi seçim geleneğine sahip bir ülkede 1946 o nedenle hicap duyulan, unutulmak istenen ya da asla tekrar etmemesi arzulanan bir simge haline gelmişti.

O günün ayıbı yüzündendir belki 1950’den beri, askeri darbelerle olayların akışı kesilmediği zamanlarda, şiddetin ülkeyi sardığı dönemde dahi Türkiye’de seçimler genelde adil ve özgür şekilde yapıldı. Sonuçlarından memnuniyetsizlik duyan elbette oldu ama meşruiyetlerini sorgulamak veya 7 Haziran sonrasında olduğu gibi sonuçları tersine çevirmeye çalışmak kimsenin aklına gelmedi. Doğrusu ülkenin referandum tarihi seçim tarihi gibi övünülecek bir tarih değildi ama onların da sonuçları genel kabul görmüş, hoşnutsuzlar oylamanın kendisini pek sorgulamamıştır.

HUKUK İÇİNDE BİR ÇARE

İlk kez, geçen pazar günü yapılan referandumun ardından seçmen kitlesinin bir bölümü meşruiyet sorgulaması içinde. Yüksek Seçim Kurulu’nun kanunun amir hükmüne rağmen verdiği düşünülen kararı üzerinden sonuç sorgulanıyor. Üstelik referandumda “Hayır” oyu veren kitle birbirine benzemeyen taraflardan oluştuğu için sorgulama ve protesto yaygınlaşıyor. Akşama doğru verdiği kararla YSK’nın bu durumu dikkate almayacağını göstermesi, kanımca sorunu derinleştirme riski taşıyor. Bu durum, ortada bir sorun olduğunun kabul edilmesini ve bu soruna hukuk içinde tatmin edici bir cevap ya da çare bulunmasını zorunlu kılıyor. Aksine hareket etmek Türkiye’nin ayarını ziyadesiyle bozma ihtimalini barındırıyor.

Meşruiyet kavramının soyut olması, o kavramın bir gerçekliğe tekabül ettiği ve somut gelişmeleri yönlendirme potansiyelini taşıdığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Nitekim verilebilecek pek çok örnekten birisi olan, İran’daki 2009 seçimlerinde yapılanlara verilen toplumsal cevap bu soyut kavramın gücünü de göstermişti.

Zaten çok sancılı bir dönemden geçerken ve köklü, sakıncaları olan bir sistem değişikliğine gidilirken Türkiye siyasetinin bir de meşruiyet krizi yaşamaya aslında tahammülü olmaması gerekir. Bu denli bölünmüş bir ülkede siyasi dayatmacılık kimseye yarar getirmeyecektir.

EN ÇARPICI SONUÇLAR

Referandum sonuçlarının en çarpıcı taraflarından birisi, normal şartlarda bir araya gelmeyecek siyasi tarafları “Hayır” etrafında birleştirmesiyse, diğeri de oyların coğrafi ve demografik dağılımıdır. Gerek ekonomik güç ve kapasite, gerekse yaş grupları açısından bakıldığında ortaya çıkan tablodan Türkiye’nin geleceğini kurmaya aday ve bunu gerçekleştirme becerisine sahip toplumsal kesimlerin “Hayır”dan yana tavır koyduğu anlaşılıyor

Buna karşılık, Bursa, Kocaeli, Gaziantep gibi istisnalar dışında “Evet” tarafı daha içe kapalı, kırsal, sosyal-kültürel anlamda hayli muhafazakâr bir Türkiye’yi temsil ediyor. Bu Türkiye’nin, toplumsal, siyasal ve ekonomik vizyonunun ülkenin geri kalanı tarafından benimsendiğinin ya da dayatmayla kabul edilebileceğinin de işareti ortada yok. Aksine referandum sonrası hiç alışık olunmadık derecedeki hareketlilik böyle bir eğilimin güçlü bir direnişle karşılaşacağını da gösteriyor.

Bu tablonun ortaya koyduğu gerçekleri, özlemleri, tavırları, siyasi mesajları duymazlıktan, görmezlikten gelmek ülkenin uzun vadeli istikrarı, ekonomik durumu ve hepsinden önemlisi toplumsal barışı açısından sakıncalıdır. Türkiye’yi çevreleyen bölgelerde ve dünyanın genelinde değişimin fazlasıyla öngörülemez olduğu bir dönemdeyiz. Böyle bir ortamda, Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal kırılganlığı had safhaya çıkıyor ve uluslararası sistemdeki yalnızlığı derinleşiyor. İktidarın böyle bir anda toplumun en nitelikli kesimlerini de içeren “Hayır”cı yarısıyla ve dünyayla inatlaşması akılcı ve ülke yararına bir tercih olmayacaktır.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar