Osmanlı dönemi 1822'de büyük Antakya depreminde 20 bin kişi yaşamını yitirdi!
13 Ağustos 1822'de Osmanlı İmparatorluğu'nun kuzey kesimi bugünkü Suriye ve Türkiye'nin Hatay ilinde Ölü Deniz Fayı ile Doğu Anadolu Fayı'nın kesişim noktası merkez üssü Antakya'da büyük bir deprem meydana geldi. Antakya, Halep, Ayıntab gibi kentleri yerle bir eden deprem en az 20 bin insanın ölümüne neden oldu. İşte, 13 Ağustos 1822 Antakya depremine dair detaylar...
YÜZYILLAR ÖNCE HATAY DEPREMİ...
13 Ağustos 1822'de Antakya'da meydana gelen depremin büyüklüğünün 7.0 olduğu tahmin ediliyor. 20 binden fazla kişinin ölümüne neden olduğu tahmin edilen depremde birçok ev, cami, ve köprü yıkıldı.
Depremi izleyen günlerde gerçekleşen artçı sarsıntılar meydana geldi ve baş gösteren salgın hastalık ile ölümlerde çok sayıda artış oldu. Özellikle Halep'in nüfusunda ciddi bir azalış görüldü.
Bölgeye ne kadar yardım sağlansa bile yeterli gelmedi. İlki 13 Ağustos'ta akşam saatlerinde meydana gelmiş ve Antakya, İskenderun, Kilis, Halep ve Lazkiye'yi etkilemiştir. İkincisi ise sadece Halep'te yıkıma neden olmuş ve 2 Eylül tarihinde gerçekleşmiştir.
İkinci depremin tam olarak hangi saatte meydana geldiği açıklanmamış ve öncekinin artıçısı olabileceği kaynaklarda belirtiliyor. İngiltere, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin kaynaklarında meydana gelen depremin tarihi 13 Ağustos olarak gösterilirken, Osmanlı arşivlerinde 14 ve 15 Ağustos olarak bahsedilir. Bu durumun saat farkından dolayı kaynaklandığı düşünülüyor.
O DÖNEMDEKİ DEPREMİ ANLATAN YAZI
Halep’teki Fransız Konsolosluğu’nun tercümanlarından biri ilk sarsıntıyı sağ salim atlatmış olmasına rağmen artçıların sıklığından ve şiddetinden umutsuzluğa kapılarak şöyle yazmıştır "Yeraltından sesler geldi, hemen ardından da herkesi dehşete düşüren bir sarsıntı. Kâğıda döktüğüm ayrıntılar asla gün yüzü göremeyecek; sadece babam ve bazı dostlarım o korkunç felaket sırasında ne durumda olduğumu bilsinler diye derledim bunları. Ana şoktan sonra çok yüksek duvarlarla çevrili daracık bir avluya çekildik. Yer hiç durmadan 15 dakikada bir hareketleniyordu. Her sarsıntıda duvarlar başımıza doğru eğiliyor ve iç taraflarının yarılıp yarılıp kapandığını görüyorduk. Üstlerinden kopan taşlar ayaklarımıza doğru yuvarlanıyordu…"
SADECE TARİHİ YAPILAR AYAKTA KALDI
Yaklaşık 10-12 saniye süren depremde Halep Kalesi’ni çevreleyen duvarların önemli bir kısmı yıkılmış ve buradaki toplar yıkıntılar altında kalmış, iç kalenin duvarlarının da bir kısmı çöküntüye uğramıştı. Şehirdeki evlerin dörtte üçü ile pek çok medrese, çarşı, cami, han, hamam ve köprü de yıkıldı. Bütün bunlara rağmen bölgedeki bazı tarihî yapılar depremden etkilenmemişti. Bunlardan biri haçlılar döneminden kalma Halep’teki Ulucamii’nin minaresidir.
Deprem olduktan sonra Halep Muhafızı Behram Paşa emrindeki askerleri, şehrin yağmalanmasını engellemek ve güvenliği sağlamak için görevlendirildi. Ahali korkudan şehir dışına kaçıp kendini bağ, bahçe gibi açık alanlara atmıştı.
Bu arada Halep’in maruz kaldığı felaketi öğrenen bedeviler şehri yağmalamaya başlamış, bunun üzerine bu işle görevlendirilen Behram Paşa’nın askerleri yağmacıları geri püskürtmüştü.
EN AZ 20 BİN KİŞİ ÖLDÜ
Deprem nedeniyle Halep, Antakya, Ayıntab ve havalisinde en az 20.000 kişi ölmüş, bir o kadarı da yaralanmış veya sakat kalmış, binlerce ev yıkılmış ya da oturulamaz hâle gelmiş, 5-6 köy tamamen yok oldu.
HIRSIZLIKLAR BİLE GÖRÜLDÜ
Deprem ve ardından gelen artçıların neden olduğu zarar hesaplanamıyordu. Buna bir de Arap eşkıyaların doymak bilmez açgözlülükleri de eklenince güvenlik tamamen ortadan kalkmış, yöneticilerin aldıkları önlemler bile hırsızlık ve yağma olaylarını tamanen engelleyememişti.
Neredeyse yılın en sıcak döneminde gömülemeyen çok sayıdaki ceset çevreye koku ve öldürücü mikroplar yaydığından şehrin sakinleri mal ve mülklerini kurtarma ümidi olmaksızın isteksiz bir şekilde ikamet ettikleri yerleri terk ederek ve başka yerlere göç etmeye mecbur kaldı.
KOLERA BAŞ GÖSTERDİ
Üstelik imkânlar son derece kısıtlıydı ve hayatta kalmayı başarabilenlerin ne başlarını sokabilecekleri barınakları ne de yiyecekleri vardı. Bu da yetmezmiş gibi salgın hastalıklar da baş göstermişti. Eylül ayında havanın aşırı sıcaklığı azalır azalmaz bu defa kolera salgını başlamıştı. Hastalık çok geniş bir alanda etkisini göstermiş, hatta Urfa’da bile görüldü.
Havaların soğuması ile birlikte koleranın önlenmesi yönündeki umutlar gerçekleşmeye başladı, artık bu bulaşıcı hastalık insanlar için öldürücü boyutunu yitirmişti. Veba da soğuklar sayesinde önce hız kesti, ardından da durduruldu.
Kaynak: Sakarya Üniversitesi - 1822 Halep-Antakya Depremi ve Bölgeye Etkileri
Fotoğraflar: Ajans - Tarihi fotoğraflar temsilidir (iStock)