Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BÖLGENİN çatışmaları gibi, ateşkesleri de dünyanın diğer bölgelerinden farklılık gösterir.

        Arap Devletleri ve İsrail ile Mısır-İsrail savaşı sonrası yapılan ateşkes görüşmelerindeki durum da farklı değildi.

        Benzer süreç İran-Irak savaşı döneminde de görüldü.

        Veya Irak, Lübnan ve İsrail iç savaşlarında da yaşandı.

        Hemen hepsinde de ötekinin terörist olarak damgaladığı örgütler legal hale gelip masaya oturan taraf oldu.

        Bu durum on yıllar önce Filistin Kurtuluş Örgütü için de geçerliydi.

        Son 20 yılda Hizbullah ve Peşmerge için de geçerli hale geldi…

        Bugün de Hamas için geçerli olacak.

        Çünkü hepsi aynı yoldan geldi ve aynı yoldan da ilerlemesine devam edecek gibi görünüyor.

        HİZBULLAH’IN YOLUNDA

        Nitekim İsrail’in Hamas ile çatışmaların başladığı gün, bölgeyi çok iyi okuyan ve izleyen bir büyüğüm ilginç bir tespitte bulunmuştu:

        “Hamas da Hizbullah’ın yolundan gidiyor. Bir süre sonra bugün terörist diyenler de Hamas’ı legal siyasi yapı olarak kabul etmek durumunda kalır…”

        Ne derece haklı olduğunu zaman gösterdi.

        Yıllardır Hamas için terörist örgüt damgasını vuranlar bugün ateşkes görüşmesi için masaya oturuyor, daha önemlisi gelen önerilerini ciddiye alıp İsrail yönetimini ikna etmek için uğraş veriyor.

        Dikkat edilirse bu süreçte Mahmut Abbas’ın TBMM’deki konuşmasında dile getirdiği “Gazze, Filistin Devleti’nin ayrılmaz parçasıdır. Gazze’de bir başka devlet kurulamaz ve Gazze’siz Filistin devleti olmaz” ilkesinin ötesinde bir durum var.

        Çünkü Filistin yönetiminin ateşkes sürecinde ağırlıklı rolü yok.

        Bu aşamada, “Çatışan taraf Hamas onun için onunla görüşüyor; ama bu onu devletin bir unsuru olarak muhatap aldığı anlamına gelmez” diyenler olabilir.

        Uluslararası ilişkilerde önemli olan muhataplıktır.

        FKÖ de bu yoldan geçti, Hizbullah da…

        TERÖR ÖRGÜTÜ LİSTESİNDEN SOSYOPOLİTİK YAPILANMAYA

        Hizbullah bu yolun sonunda Lübnan hükümetinde ağırlıklı bakanlığa sahip siyasi yapılanma haline geldi.

        AB ile birlikte birçok ülke sadece askeri kanadını terör örgütü listesine alırken, siyasi yapılanmasını Fransa’nın da arasında bulunduğu birçok ülke “sosyopolitik” yapılanma olarak kabul etti.

        Nitekim 2022 seçimlerinde sayısı düşmüş olsa da bir önceki seçimde Hamas, Lübnan hükümetine en çok bakan veren örgüttü.

        Oysa bundan 20 yıl önce Hizbullah adı bırakın batıyı, bölge ülkeleri arasında dahi, İran destekli olması gerekçe yapılarak ciddi anlamda endişe kaynağı olarak addediliyordu.

        HAMAS’IN MUHATAPLIĞI

        Hamas’ın durumu da farklı olmadı…

        Bugün ABD bölgede ateşkesin sağlanması için muhatap olarak Hamas’ı alıyor ve İsrail ile arasında mekik diplomasisi yürütüyor.

        ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın çatışmaların başlamasından bu yana hafta başında bölgeye 9’uncu seferini yapmasının gerisinde yatan neden de buna dayalı.

        Çünkü üzerinde uğraş verilip pişirilen ve uzlaşı sağlanan metne İsrail Başbakanı Netanyahu soğuk su döktü…

        Bölgede ateşkesi sağlayıp, elde edilen başarıyı Kasım’daki seçimlere plase ederek Kamala Harris’e oy kazandırma gayretinde olan Beyaz Saray yönetimi sıkı pres yapıyor.

        Buna rağmen bir sonuç alınacağını ummak şu aşamada pek olası gözükmüyor.

        Çünkü İsrail, her bir adımda yeni aksaklıklarla ön tıkıyor.

        Örneğin, anlaşma ile Gazze’den çekilmeyi kabul eden İsrail hükümeti, güneye sıkışmış Filistinlilerin, kuzeydeki evlerine dönüşleri sırasında silahlı olup olmadıklarını kontrol etmek istiyor.

        Bu da Hamas tarafından kabul edilemez bulunuyor.

        Bir diğer anlaşmazlık unsuru da sadece Hamas değil, Mısır’ın da itirazına konu olan İsrail’in sınırda devreye atma talebi.

        Filistin toprağı olan Gazze ile bir diğer devlet Mısır’ın sınırını kontrol etme çabası Netanyahu’nun temel talepleri arasında olduğuna vurgu yapılıyor.

        Hamas ise İsrail’in Gazze şeridinden tamamen çekilmesine dayalı olan anlaşmada böyle bir hükmün bulunmasını doğru bulmuyor.

        MISIR’IN İTİRAZI

        Daha ilerisi Mısır da Philadelphia Koridoru olarak bilinen bu bölgede uzun vadeli bir İsrail varlığının olmasına sıcak bakmıyor; itiraz ediyor.

        Bunda haklı da çünkü 1979’da Mısır ile İsrail arasında imzalanan Camp David Anlaşması kapsamında 14,5 km uzunluğunda birkaç yüz metre genişliğinde olan, “Selahaddin Koridoru” olarak da bilinen bu bölge Filistin toprağı olmasına karşın Mısır ve İsrail askerlerinin denetimine bırakılmıştı.

        Koridor, 2005 Ağustos’unda İsrail'in Gazze Şeridi’nden çekilmesiyle birlikte Avrupa Birliği gözlemcilerinin huzurunda Filistin yönetimine bırakıldı.

        Anlaşmada Mısır’ın terör, kaçakçılık ve tünellerin kontrolü gibi görevlerini yerine getirmesi için 750 sınır muhafızı bulundurması da kabul edildi.

        Ancak Filistin’de 2006’da yapılan seçimler sonucu Gazze’de yönetimi ele geçirmesi sonrası Koridor, tamamen Hamas’ın kontrolüne geçti…

        Koridor üzerinde Mısır’a açılan çok sayıda tünel inşa edilerek İsrail’in ablukasından kurtulmanın yolu bulundu.

        İsrail bütün bu nedenlerle Koridor’daki tahakkümünü sürdürmek istiyor.

        ABD’NİN KÖPRÜ ÖNERİSİ

        ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, önceki gece Netanyahu ile yaptığı üç saat süren toplantı sonrasında ABD’nin “köprü önerisi” olarak isimlendirdiği planı onayladığı belirtildi.

        Buna göre İsrail, 14,5 km uzunluğundaki koridorun bir kısmında sayısı azaltılmış askerleriyle devriyeye devam edecek.

        Ancak Mısır ve Hamas bu duruma karşı çıkışını sürdürüyor.

        Blinken ise başta Katar olmak üzere bölge ülkeleri aracılığıyla planın devreye girebilmesi için taraflar üzerinde baskı yaratmaya çalışıyor.

        “İsrail’in de güvenlik endişelerinin görmezden gelinmemesi gerektiğine” dönük gerekçeyi ileri sürdüğüne ilişkin haberler dün Washington Post ve The New York Times’ta da yer alıyordu.

        Görünen o ki Orta Doğu’da işler bilindiği gibi ilerliyor.

        Bir yandan çatışanlar, öte yanda çözüm için uğraşıyor; diğer tarafta barış arayanlar ise öte yanda çatışıyor…

        Durum, Orhan Veli’nin Pireli Şiir’indeki gibi, “Karışık bir iş vesselam”