Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ANKARA’da Üniversitelerin ağırlıklı bölümü birbirine yatay bir bantta sıralanır.

        Demirlibahçe - Dikimevi mahallesindeki, Ankara Üniversitesi’nin motor güçleri Tıp Fakültesi’nden başlar, Cebeci’deki Siyasal Bilgiler, Hukuk ile devam eder.

        Sonrasında mahalleye de adını veren Hacettepe’nin etkin gücü Tıp Fakültesi gelir; onu Kolej’de TED Üniversitesi izler…

        Devamında da semte adını veren Gazi Üniversitesi’nin neredeyse tüm bölümleri yer alır…

        Eskişehir yolu üzerinde ODTÜ, Bilkent, Hacettepe, Başkent, Çankaya sıralanır…

        Bazı üniversiteler de aynı hattın alt veya üst bantlarında yer tutar…

        Son günlerde hepsinin kapısında en iyi üniversitenin kendilerinin olduğunu belirten büyük afişler asılı.

        Üniversitelerin özel donatılmış, içinde pasta, börekten tutun da her türlü içeceğin sunulduğu salonlarında üniversitenin öğretim üyeleri en iyisinin kendileri olduğunu anlatıyor.

        O denli ki, öğrenci o üniversiteye kayıt yaptırırsa dördüncü yılın sonunda mezun olup çıktığında, kapısında makam otomobilinin bekliyor olacağı hissine kapılıyor.

        Bütün bunlara neden de 2024 YKS sonuçlarına göre bir programa kayıt yaptırmaya hak kazanan adayların kayıt işlemlerinin yarın itibarıyla başlayacak olması.

        Öğrenciler 4 gün sürecek kayıt döneminde puanına göre okumak istediği üniversiteyi seçecek.

        SURATLARI TELEFONA YAPIŞIK ZOMBİLER…

        Şimdi gelelim asıl meseleye…

        Üniversiteye giren kaç genç, mezun olduğunda kendisine sunulan fırsatlardan yararlanmış olacak.

        Veya soruyu Yuval Nuah Harari’nin 21. Yüzyıl İçin 21 Ders kitabındaki üslubuyla sorayım:

        “Gençlerin bugün öğrendikleri, mezun olduktan 10 yıl sonra işlerine yarayacak mı?”

        Haydi, bir adım daha atıp, teknolojinin gelecekteki gelişiminin hızını da göz önünde tutarak Harari’nin şu sorusuna yanıt arayalım:

        “Özellikle de teknoloji insanları daha iyi anladıkça, o size hizmet edeceğine siz ona hizmet hızla eder hale gelirsiniz. Suratları akıllı telefona yapışmış şekilde sokaklarda dolaşan zombileri gördünüz mü? Sizce onlar mı teknolojiyi kontrol ediyor, yoksa teknoloji mi onları?”

        “YAKLAŞAN DALGA”YI KİM YAKALAYACAK?

        Buna bir de son dönem keyifle okuduğum kitaplar arasında bulunan Mustafa Süleyman’ın, Michael Bhaskar ile yazdığı “Yaklaşan Dalga (The Coming Wave)” kitabından yola çıkarak “yapay zeka ve biyoteknolojinin oluşturduğu varoluşsal sorunlara” çare üretecek, bir anlamda virüs yazılımlarını yazacak bilim insanlarımız olacak mı?

        Çünkü Süleyman’ın da Daron Acemoğlu ve James Robinson’un “Dar Koridor” eserine de atıf yaparak altını çizdiği gibi, yaklaşmakla olan dalganın risklerini ve faydalarını kontrol altında tutmak için ulus devletler de bu konuda uzman bilim insanlarına ihtiyaç duyacak.

        Soba gibi, çok yaklaşılırsa yakan, uzaklaştığında da üşüyeceğiniz bir teknolojik aşkınlığa doğru hızla ilerliyoruz.

        Bunun için de sağlam eğitim almış kadrolar gerekiyor.

        ÜÇ ÖĞRENCİDEN İKİSİ YERLEŞTİ…

        Şimdi gelelim bu yıl YKS’ye giren öğrencilerin durumlarına…

        TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, dün “tedmem” tarafından hazırlanan bazı verileri yolladı.

        Rakamlara bakıldığında aslında sorunun temelinde lise eğitiminin olduğu bariz şekilde ortada duruyor.

        Sınav için 3 milyon 120 bin 870 öğrenci başvurmuş, ancak 301 bin 508 öğrenci girmekten vazgeçmiş…

        Geriye kalan 2 milyon 819 bin 362 öğrenciden de 2 milyon 755 bin 301’inin puanı hesaplanmış; yaklaşık 100 bin kişinin bir nedenle sınav kâğıdı geçersiz hale gelmiş.

        İlginçlik ise sınava girip de tercih yapmayan aday sayısında yatıyor; neredeyse yarısı yani 1 milyon 85 bin 96 kişi ya bir sonraki sene girdiğinde puanı düşmesin veya bir başka gerekçeyle tercihte bulunmamış.

        Bunların içinden de 987 bin 388’i ancak yerleştirilebilmiş…

        Yani her üç öğrenciden ancak ikisi üniversiteye yerleşmiş…

        Yerleşenler içinde yeni mezunların oranı ise önceki yıl mezun olanların altında.

        Önceki yıllarda mezun olup bu yıl sınava girerek yerleşenlerin oranı %41’i bulurken, bu yıl mezun olanlar onların %5 altında bir seviyede %36’da kalmış.

        LİSEDEN MEZUNLARIN ANCAK 3’TE 1’İ GİRDİ…

        Yani üniversiteye yerleşen her üç adaydan sadece biri son sınıftan mezun olan öğrencilerden oluşuyor.

        Bu rakam aslında gelecek açısından oldukça ürkütücü; çünkü yerleşenlerden %64’ü ikinci denemesinde başaran öğrencilerden oluşuyor…

        Bir gencin liseden mezun olduktan sonra bir yıl daha ders çalışması veya bir kursa gitmiş olması anlamına geliyor.

        Zaten lise son sınıfın yarısında okulla alakası kalmayan kurslarda kıvranan öğrencilerin, umudunu bir yıl daha başka öğretim merkezlerinde araması anlamına geliyor ki bu da lisenin önemini aşağı çekiyor.

        FEN VE ANADOLU LİSELERİ GERİLEDİ

        Acemoğlu, Harari veya Süleyman’ın geleceğe ilişkin bakışlarını yerle yeksan eden bir sonuç daha var…

        Yakın zamana kadar Fen liselerinden mezun olan öğrencilerin üniversiteye girme oranı %95’in üzerinde olurdu ve bu da o liselere olan ilgiyi arttırırdı.

        Bu yıl Fen liselerinden mezun olanların sadece %47’si yerleştirilebilmiş…

        Anadolu liseleri ise tam anlamıyla dökülmüş yerleştirme oranı %18’e inmiş…

        Sosyal bilimlerden mezun olanlar ise Fen ve Anadolu liselerini geçmiş; yerleşme oranı %51’e çıkmış.

        ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE KADINLAR %10 ÖNDE

        Bu arada kadınların %55’i, erkeklerin 10 puan önünde üniversiteye girmiş…

        Kadınların %61’i, erkeklerin ise %57’si tercihlerine yerleşmiş.

        Gelelim işin bir de üniversite yönüne.

        Türkiye’de üniversite öğrenci sayısı, Birleşik Krallık ve Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tam 2,5 katı.

        Peki, ilk 100’de olan üniversite sayıları nedir derseniz, Birleşik Krallık 11, Almanya ise 8 üniversite ile ilk 100’de yer tutuyor; Türkiye’de ise sıfır…

        İŞ BULMADA LİSE VE ÜNİVERSİTE EŞİTLENDİ

        Şimdi gelelim asıl soruya…

        İş bulma açısından üniversite mezunu olan gençlerin, lise mezunlarına göre avantajları nedir?

        Buna ilişkin veri ise lise ve üniversitenin iş avantajı açısından birbirinden farkının kalmadığını gösteriyor…

        Buna göre yükseköğretim mezunu gençlerin resmi verilere göre işsizlik oranı %12,7 iken, lise mezunlarının işsizlik oranı %12,8…

        Yani aradaki fark binde bir…

        YAPAY ZEKA, BÖLÜM AÇARAK YAZILMIYOR

        Sonuç olarak ne lisenin liseliği ne de üniversitenin akademik özelliği kaldı.

        Her geçen yıl da daha da düşüyor…

        Sonuç olarak üniversitelerde yapay zeka bölümü açmakla, yapay zekanın yazılımını geliştirecek kadrolar oluşturulamıyor.

        Son dönem Yolların Hikayesi programı çekimi için gittiğim Anadolu’nun birçok kentinde öğretim üyesi arkadaşlarımla da karşılaşıp sohbet ediyorum.

        Birçok üniversitede profesör yok; doçent kadrosundaki öğretim üyesi sayısı ise elle sayılacak boyutta.

        Dünyada saygınlığı onaylanmış bilim insanlarının da altını çizdiği gibi yeni bir çağın kapısının açıldığı dönemdeyiz.

        Bu çağ öyle daktilodan bilgisayara geçişe de benzemiyor; yazının ilk icadında yaşanan gelişmelerin ortaya çıkacağı bir dönemdeyiz…

        Iskaladığımız anda da gelecek asrı kaybederiz…

        Onu bir daha yakalamak da kolay olmayacak…