Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        YILLAR önceydi; taksimetrelerin yeni takılmaya başlayacağı dönemdi.

        Dönemin hükümeti, taksimetrenin Türkiye’de üretilmesinden, ithal edilmiyor olmamasından o denli memnundu ki taksimetreleri göstermek için basın için büyük bir toplantı düzenledi…

        ASELSAN mühendisleri ürettikleri taksimetrelerin özelliklerinden söz etti.

        Bir arkadaşımız söz alıp şu soruyu yöneltti:

        “Almanya’ya gurbetçi olarak giden vatandaşlarımız, buz kalıplarının içinde Mark üreterek otomat cihazlarından her türlü gıdayı alıyor. Bu zekada olan bir Türk, taksimetreler için de bir yol bulamaz mı?”

        Dönemin önde gelenleri soruya yanıt verememiş olma durumunda kalmamak için topu biraz ilerlerinde duran mühendislere attı.

        Bir mühendisten gelen yanıt salon için yeterliydi:

        “Unutmayın ki bu cihazı da biz, yani bir Türk üretti…”

        Sonrasında bizim ürettiğimiz ürünlerin bir çoğunda hile çıkmadı değil…

        Ancak taksimetrelerde üç kağıt yapan eninde sonunda yakalandı ve bir daha da cihaza elini süremedi…

        Benzer durum takometreler için de geçerli oldu…

        Ama insanımız yurttaşına kazık atma ve ayıplı mal satma konusunda ne denli maharetli olduğunu her dönem sergilemekten geri durmadı.

        Bunun en iyi örneğini de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınlama kararı aldığı, taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen ürünlerin çokluğunda görüyoruz…

        En güvenilir sandığımız markaların daha ne denli sorunlu olduğunu anlıyoruz…

        KANDIRILMAKTAN KEYİF ALIYORUZ…

        Aslında bizler bile bile kandırılmaktan da hoşlanıyoruz, hatta keyfini çıkarıyoruz…

        Bir daha kaldırılmak için çaba gösteriyoruz…

        En güzel örneğini tatil bölgelerine giden yol boylarında görürüz…

        Çevrede bir tek kırmızı dut ağacı görmezsiniz ama yol boyu binlerce şişelenmiş ürünle karşılaşırsınız…

        Hepsi de kırmızı dutları kaynatıp pekmezini çıkardığından söz eder; oysa bu kadar dutun Türkiye’de yetişmesinin olanağı yoktur…

        Çünkü 50 kg kırmızı duttan 4 ile 5 kg pekmez ancak çıkar…

        Onu sıkması, kaynatması ise iki gün sürer…

        BU KADAR SÜT KAÇ EŞEKTEN ÇIKAR?

        Benzer bir örneği sabunda yaşanır…

        Eşek sütünün, insana en yakın olduğu varsayıldığı için çok kıymetli olduğu bilinir.

        Ondan olsa gerek nereye gitseniz eşek sütünden yapıldığı iddia edilir ve diğerlerinden çok daha pahalıya satılmak istenir.

        Oysa önünüzde dağ gibi yığılmış bu kadar sabun için yeni doğum yapmış eşek bulmak olanaksızdır.

        Çünkü eşek, inek, manda gibi sürekli süt vermez…

        Eşek doğurduktan sonra ortalama 10 ay süreyle süt verir ve bunun miktarı da günde bir litreyi geçmez…

        Yurdum insanı her gün ağzından düşürmediği eşeğin ne kadar süt verdiğini bilmediği için aldanmaya veya kendisinin aldatılmasına müsait tutum alır…

        Ezine, keçi ile içine patates ezmesi katılmış kaşar peyniri de bunun başka sürümleridir…

        HAVUCUN TEREYAĞI

        Bunun farklı bir versiyonunu da dün tesadüfen öğrendim.

        Balıkesir’in tarihiyle de ünlü Balıklı Köyü’nde Nergis Çayı’ndan geçen 1700 mandayı Türkiye Damızlık Manda Yetiştiriciler Birliği Genel Başkanı Hakkı Peltek ile izledikten sonra, manda sütü işleyicisi Ali Tığlı’nın işletmesine geçtik…

        Manda kaymağı, yoğurdu, peynirinin özelliklerini anlatırken, masaya süt beyazı bir ürün de bıraktı ve “Bu da tereyağı” dedi…

        Arkadaşlarımdan biri, “İyi ama tereyağı biraz sarıdır; bu çok beyaz” diye itiraz edince, Ali Tığlı’nın hepimizi hayrete düşüren açıklaması geldi:

        “O tereyağı değil; havuçla boyanmış margarin…”

        Biraz açmasını isteyince de mantıklı bir izahat getirdi…

        Karadeniz bölgesindeki büyükbaş hayvan sayısının belli olduğunun altını çizip ekledi:

        “Hepsi bir yerin adıyla aynı renkteki yağı satıyor; o bölgede o kadar yağın çıkabilmesi için yüz bine yakın büyükbaş olması gerektiğini kimse sorgulamıyor. Marketlerde yığınlarla duran bu kadar tereyağın nasıl geldiğini araştırmıyoruz…”

        Aktardığına göre, bu yörelerin ürünleri meşhur olunca, içine biraz tereyağı katılmış margarin bir kabın içinde havuç suyu ile yoğuruluyormuş…

        Ardından da o yörenin ürünü diye satılıyormuş…

        MANDA TEREYAĞI NE RENK OLUR?

        Bunları anlattıktan sonra eline tereyağını aldı ve kendinden emin bir ses tonuyla devamını getirdi:

        “Manda tereyağı bu kadar beyaz olur… Beyaz değilse zaten manda tereyağı değildir…”

        Bazen düşüncemizde yarattığımız ile gerçeğin birbirinden farklı olması da ne denli kandırıldığımızı anlamamıza yetiyor…

        Küçük bir soru da her şeyi çözmeye yetiyor…

        Tabii ki kandırılmaktan haz alanlar hariç…