Gül hastalığı nedir?
Gül hastalığı, yorgunluk, stres ve mevsimsel özelliklere bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Gül hastalığı en sık 10-45 yaşları arasında görülmekle beraber nadir olsa da yenidoğan ve yaşlılarda da görülüyor
Gül hastalığı en çok 10-45 yaşları arasında görülüyor. Bahar mevsimlerinde sık görülen kendi kendini sınırlayarak iyileşen, üzeri ince kepekli, kırmızı döküntülü bir hastalık olan “gül hastalığı” nadir de olsa yeni doğanlarda ve yaşlılarda da görülebiliyor. Medikal Estetik Uzmanı Uzm. Dr. Sevil Özdöl “Hastalığın nedeni bir bakteri veya mantar enfeksiyonu değildir. Ayrıca bir alerjik reaksiyon da değildir. Herhangi bir iç hastalıkla ilişkisi yoktur. Yorgunluk, stres, mevsimsel özellikler hastalığa yakalanma sürecini kolaylaştırabilir” dedi.
YÜZDE VE BOYUNDA GÖRÜLEBİLİR
Sebep olarak bir çeşit virüsten (Herpes virus 7) şüphelenilir. Diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi hastada halsizlik ve yorgunluk olabilir. Ancak diğer virüs enfeksiyonlarının aksine gül hastalığı kişiden kişiye bulaşmaz. Lezyonlar göğüs bölgesinde veya karında, haberci leke adı verilen büyük tek bir yama olarak, hafif kabarık, üzeri kepekli kırmızı bir leke ile başlar. Haberci lekeden birkaç gün veya birkaç hafta sonra, genellikle göğüste, sırtta veya karında daha küçük, ince kepekli döküntülü halini alır. Bazen yüzü ve boynu tutan atipik formları da görülebilir. Lezyonlar kaşıntılı olabilir.
MUTLAKA BİR UZMANA GİDİLMELİ
Tanı dermatolojik muayene ile konulur. Gül hastalığı genellikle sırtı, boynu, göğsü, karnı, kol ve bacakların üst bölümünü etkiler. Döküntü farklı kişilerde farklı biçimlerde görülebildiğinden bazen tanıda zorluk çekilebilir. Lezyonların sayısı ve boyutları kişiden kişiye değişir, ara sıra döküntü vücudun farklı alanlarında, örneğin vücudun alt kısmı ve yüzde görülebilir. Bu duruma benzer lezyonlara sebep olan diğer döküntülü hastalıklarla karışabilir. Bu noktada dermatoloji uzmanı tanı koymak için bazı kan testleri isteyebilir, gerekirse biyopsi yapabilir.
GÜNEŞ IŞIĞI TEDAVİ SIRASINDA OLDUKÇA ÖNEMLİ
Doğal güneş ışığı döküntülerin ilk haftasında hastalığın düzelmesinde oldukça etkilidir ve tedavi olarak hastalara mümkünse gün içinde gövdelerini yarım saat direkt güneş ışığına tutmaları önerilir. Kaşıntı yoksa ve lezyonlar az sayıda ve sınırlı bölgedeyse ilaç tedavisi gerektirmez. Tahriş ve sürtünme ile lezyonların sayısı artabilir. Bu nedenle kese ve lif yapılmamalıdır. Dar ve sıkı kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Sıcak olmayan ılık banyolar yapılması tavsiye edilir.