Bir Balkan hikâyesi
FİLMİN NOTU: 6
Başrollerde Meryem Uzerli, Belçim Bilgin, Ozan Güven, Okan Yalabık ve Bora Akkaş’ın oynadığı “Annemin Yarası” bugünden geçmişin acılarına uzanan bir Balkan hikâyesini anlatıyor. Film Ozan Açıktan’ın yönetmenliği ve oyuncuların doğal, inandırıcı performanslarıyla öne çıkıyor.
Balkanlarda bir yetimhanede açılır film. Salih (Bora Akkaş), trompetiyle kendisine yeni bir hayat kurmak yerine geçmişini keşfetmek üzere yola çıkar. Elinde yetimhane müdüründen aldığı adresten başka bir şey yoktur. Adres onu ayakkabı tamircisi Mirsat (Okan Yalabık) ile eşi Nerma’ya (Belçim Bilgin) kadar götürür... Oraya niye geldiğini dahi bilmeyen Salih, Mirsat’ın annesinden geçmişi hakkındaki gerçeği öğrenince kaçarcasına uzaklaşır. Artık yeni bir arayış içindedir ve bu arayışın duraklarından biri Borislav Miliç (Ozan Güven) ve eşi Maria’nın (Meryem Uzerli) çiftliğidir. Gerçek amacını saklayarak orada çalışmaya başlar. Birbirlerini çok seven çiftin yanında bir yuva sıcaklığı bulan Salih, bir süre sonra geçmişiyle yeniden yüzleşmek zorunda kalır.
SALİH’İN ZOR KARARI
Altı kişinin emeğinin geçtiği bir senaryoyla beyazperdeye aktarılan “Annemin Yarası”, bizi Balkanlar’ın bugününden geçmişteki acılara, 1990’lardaki savaş ve katliam günlerine kadar götürüyor. Öykünün bel kemiği Salih’in kararı... Ya her şeye bir sünger çekecek ve önüne bakacak ya da geçmişle yüzleşecek. Diğer karakterler de filmin farklı noktalarında benzer bir ikilemle karşı karşıya geliyorlar. Aslına bakarsanız, kurulu düzene sahip olan diğerlerinin geçmiş ile gelecek arasındaki konumu ya da verecekleri kararlar, genç ve özgür Salih’in seçimine göre daha zor ve ilginç. Özellikle Mirsat’ın durumu... Öte yandan, farklı bir final ve hikâye kurgusuyla Maria’nın da mükemmel bir ana karakter olabileceğini görmek mümkün. Ama o zaman öykünün ana ekseni vicdan olacak ve psikolojik boyut derinleşecekti. Özetle, ana karakteri ya da bakış açısını değiştirerek, “tetiği çekmek ya de çekmemenin” ötesine geçip daha ilgiye değer sonuçlara ulaşılabilirdi. “Annemin Yarası” ise kuşkusuz Türkiye’deki seyirci kitlesinin tercihlerine uyum sağlıyor. Daha masalsı, tek boyutlu ve iyimser bir öykü seyrediyoruz. Film, genç, masum bir ana karakterin aile arayışı üzerinden duygusal, neşeli ve ara sıra da gergin bir atmosferde ilerliyor. Tüm karakterleri ve yaşadıkları o sıcak, yeşil, kırsal atmosferi seviyor; olup bitenleri “Aman kimseye kötü bir şey olmasın” hissiyatıyla takip ediyoruz. Ama filmin “kötü adamı”, yani geçmiş sonunda devreye giriyor ve her şey klasik bir Yeşilçam melodramına dönüşüyor.
HAREKETLİ KAMERA
Hikâyenin, sürprizi açığa çıkarmamak için burada sözünü edemeyeceğim ikna edicilikten uzak yanlarını ve filmdeki Boşnak, Sırp herkesin su gibi Türkçe konuşmasını bir yana bırakırsam “Annemin Yarası”nda sevdiğim yanların biraz daha ağır bastığını söyleyebilirim. Özellikle Ozan Açıktan’ın yönetmenliğini gayet iyi buldum. Açıktan, sık sık karakterlerin bakış açısını yansıtan ve onların duygularıyla uyum sağlayan, olayları yakından takip eden hareketli kamerasıyla seyirciyi yakalayan, ikna edici bir dünya kuruyor. Oyuncular da doğal, inandırıcı ve duyarlı performanslarıyla filme önemli bir katkı sağlıyor ve hikâyenin zaaflarını unutturabiliyorlar. “Annemin Yarası”- nın bir başka olumlu yanı da ticari komedilerle sanat filmleri arasında giderek büyüyen o tehlikeli boşluğu doldurmak isteyen yapımlardan biri olması...
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce