Gücün adı var, tadı yok
Dün gösterime giren “Rogue One: Bir Star Wars Hikâyesi” (Rogue One: A Star Wars Story), serinin tanıdık formülleriyle çekilmiş iyi bir aksiyon filmi ama adı “güç”le anılan Star Wars dünyasına yeni bir hava getiremiyor.
George Lucas’ın 1977 yılındaki ilk filmle açılışını yaptığı “Star Wars evreni”, Disney’in Lucas Film’i satın almasının ardından sonu kolay kolay gelmeyecek bir seriye dönüştü artık. Seri bundan böyle iki koldan sürecek. Bir yandan, 7’nci filmi takip eden yeni bölümler gelecek. Diğer yandan, “Rogue One” gibi ara dönemlerde geçen bağımsız hikâyeler seyredeceğiz.
“Rogue One”, 1977 tarihli ilk filmin hemen öncesinde, bir grup asinin Ölüm Yıldızı’nın planlarını ele geçirmesini anlatıyor. Darth Vader ve birkaç hoş sürpriz hariç serinin efsane karakterlerinin yer almadığı bir öykü bu... Tümüyle yeni bir ekip var karşımızda. Ama gerek karakterler gerekse öykü, Star Wars filmlerinden aşina olduğumuz bir dünya sunuyor bize. Jyn Erso (Felicity Jones), Anakin ve Luke gibi anasız-babasız büyüyen bir genç... Babası Galen Erso (Mads Mikkelsen), İmparatorluk adına çalışan ve Ölüm Yıldızı’nı yapan bilim subaylarından biri. Dolayısıyla, serinin vazgeçilmez “baba-çocuk” motifi yine karşımızda. Cassian (Diego Luna), Han Solo’yu andıran bir asi... Alan Tudyk’in seslendirdiği, dövüşmesini bilen ve aklına her geleni söyleyen, eğlenceli K-2SO, Jyn ve Cassian’a eşlik eden eski bir İmparatorluk robotu. Kuşkusuz bir “Jedi şövalyesi” de var filmde: Yip Man’den tanıdığımız Donnie Yen’in oynadığı Chirrut Imwe, Uzakdoğu dövüş filmlerine selam gönderen bir kahraman... Bir grup “yorgun savaşçı”nın imkânsız bir göreve gönüllü olması itibarıyla western filmlerini hatırlatan bir yapısı da var filmin. Jyn, Cassian ve arkadaşları, iyi korunan kaleye saldıran kovboyları andırıyor. Ama “Rogue One”, serinin diğer filmleri gibi öncelikle bir “uzay ve hava savaşı” filmi. Aksiyon, savaş ve tahribat hiç bitmiyor. Fedakârlık ve kahramanlığın yanı sıra kuşkusuz aşk da var. Eksik olan parça ise mizah... Ciddi, karanlık ve trajik bir film bu. Önceki filmlerde otoriter diktaya karşı özgürlük ve demokrasi özlemiyle kendini gösteren politik boyutsa daha zayıf.
“Rogue One”, özünde savaş yorgunluğu çeken isyancılar üzerine bir film. Saw Gerrara (Forest Whitaker) gibi kafayı sıyırmış fanatik isyancılar kontrolden çıkmış, amacından sapmış devrimcileri hatırlatıyor. İlk bölümde bir arkadaşını öldüren Cassian, bir sahnede “İstemediğimiz birçok kötü şey yaptık” diyor mesela. Bunlar seride çok alıştığımız şeyler değil ama iyi işlendiklerini söylemek zor. Yönetmen Gareth Edwards’a ne kadar artistik bağımsızlık verildi bilmiyorum ama seriye farklı bir dokunuş getiremediği kesin. Belli ki yönetmen yaratıcılığına prim vermeyen yapımcı ve senaryo ağırlıklı bir film bu... Sonuç olarak, “Rogue One”, değişik etnik kökenlerden gelen karakterleri ve farklı hayvanları hatırlatan uzaylılarıyla Star Wars formüllerine sadık iyi bir aksiyon filmi olmanın ötesine geçemiyor.
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce