Canavarlar sömürgesi
‘Bilim Kurgu Bölüm 1’ (Science Fiction Volume One: The Osiris Child), kolonileştirilmiş bir gezegende, biyolojik silah olarak geliştirilen canavarların serbest kalması sonucunda yaşananları anlatıyor
Avustralya yapımı ‘Bilim Kurgu Bölüm 1’, insan uygarlığının başka gezegenlerde koloniler kurma aşamasına geldiği bir çağda geçiyor. Teğmen Kane Sommerville (Daniel MacPherson), bir kolonide görev yaparken, serbest kalan canavarlar nedeniyle kızı Indi’nin (Teagan Croft) hayatını kurtarmak için zamanla yarışmak ve tanımadığı insanlarla işbirliği yapmak zorunda kalır. Bunlardan biri, gerçek kimliğini gizleyen firari mahkûm Sy Lombrok’tur (Kellan Lutz).
İşkolik babası tarafından ihmal edilen bir kız çocuğunun iç sesiyle hüzünlü tonda başlayan film, özel şirketlerin uzay çalışmalarında her şeye egemen olduğu bir gelecekten duyulan endişe üzerine şekillendiriyor öyküsünü. Zaten bir süre sonra, tersinden bir ‘Alien’ (Yaratık) seyrettiğimizi anlıyoruz. Alien serisi, insanların başına bela olan yaratıkların bir şirket tarafından biyolojik silah olarak kullanıldığı fikrinden yola çıkar. O kadar değerlidirler ki onlar uğruna başta kendi çalışanları olmak üzere, herkes feda edilebilir ve bilgi herkesten gizlenir. Film aynı temadan ilerliyor ama öyküyü tersinden alarak yaratıkların sürpriz olarak ortaya çıktığı bir dönemi değil, geliştirilme aşamalarının hemen sonrasını anlatıyor. Daha önemlisi, yaratıkların geliştirilme nedeni olarak da sömürgeciliğin çirkin ve zorba yüzünü koyuyor ortaya. Tüm bunlar özel şirketler ve onların askeri birimleri eliyle yapılıyor. Sy’a verilen ağır cezadan, acımasız bir adalet sisteminin varlığı da hissediliyor. Sy, ötekileştirilmiş, toplumun dışına itilmiş bir karakter. O ve çalıştığı şirketin gerçek yüzünü gören yasa adamı Kane, canavarlara karşı ilginç bir ikili oluşturuyorlar.
Seyir zevkinizi öldürmemek için finali analiz edemem elbette ama filmin notunu yükselttiği kesin. Karakterlerin finalde geldiği nokta gerçekten çarpıcı ve bakış açımızı değiştirecek cinsten.
‘Bilim Kurgu Bölüm 1’ tanınmamış oyuncularıyla bir B filmini andırıyor ama prodüksiyon kalitesi düşük değil. Yönetmen Shane Abbess, Brian Cachia ile birlikte yazdığı senaryoda anlamlı bir politik içeriğe ulaşıyor. Silahlı çatışma sahnelerinin ağırlıklı olduğu mütevazı ve karamsar bir aksiyona imza atıyor. Ama final hariç öyküsünü iyi geliştirdiğini, karakterlerini ilgiye değer kıldığını söyleyemem.
Filmin Notu: 6
************
12 MANİFESTO BİRDEN
Özellikle sanat alanında her manifestonun yazıldığı an eskimeye başladığını düşünürüm. Manifestolar statik ve dogmatikken, sanat eseri yaşayan bir organizmaya benzer. Manifestolar unutulur, sanat eseri yaşar. Yönetmen Julian Rosefeldt’in bir video enstalasyon olarak tasarladığı ‘Manifesto’ adlı filmin ilk hedefinin tarihe damga vurmuş 12 manifestoyu hatırlatmak olduğu kesin. Ama yegâne yaratıcı fikir, Cate Blanchett’in 13 farklı karaktere bürünüp manifestoları seslendirmesi değil.
Asıl belirleyici olan, manifestonun içeriğiyle manifestoyu okuyan kişinin kimliği, bulunduğu mekân ve durum arasındaki kontrast... İşçi sınıfına çağrı niteliği taşıyan komünist manifestonun bir evsiz tarafından terk edilmiş fabrikaların önünde okunması ya da Dogma adlı sinema manifestosunun ilkokul öğrencilerine ders olarak verilmesi mesela...
Bu örnekler üzerinden Rosefeldt’in, Marksizm’in öngörüsüzlüğü ve Dogma’nın basit didaktikliğinden söz ettiği öne sürülebilir. Bu açıdan, ‘Manifesto’ daha çok sanatçılara, sanat tarihçilerine seslenen bir film. Her şey, manifestoların içeriğiyle sahneler arasındaki ilişkiye bağlı. Ne var ki, Rosefeldt’in, manifestoların hangi koşullarda ve kimler tarafından yazıldığından hiç söz etmemesi, seyirciyi filmden koparan bir karar. Filmin tadını çıkarabilmeniz için 12 manifestoyu da ilk cümlelerinden itibaren tanımanız gerekiyor. Ancak o zaman Rosefeldt’in yorumunu anlayabilirsiniz. Bilmeyenler içinse açıkçası her şey çok sıkıcı olabilir.
Filmin Notu: 6
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce