O kadar da 'muhteşem' değil
Kadın kahramanların maceralarını anlatan “Birds of Prey”, DC Comics'in 1996'dan beri yayınlanan çizgi roman serilerinden biri...
“Yırtıcı Kuşlar ve Muhteşem Harley Quinn” (Birds of Prey and the Fantabulous Emancipation of One Harley Quinn) o seriden esinleniyor. Ama projenin asıl çıkış noktası, “bir Harley Quinn filmi” yapmak aslında...
Margot Robbie'nin canlandırdığı Harley Quinn, 2016'da gösterime giren “Suicide Squad” filminin tanıtımında öne çıkan karakterdi... Robbie'nin özenli ve tutkulu yorumunun filme yaptığı katkı azımsanamazdı. Kaldı ki, Harley Quinn ve Margot Robbie, süreç içinde “Sucide Squad”ın “yüz”ü ve imgesi haline geldi...
İşte bu yüzden, stüdyonun niyeti Harley Quinn'i merkeze alan bir solo filmdi başlangıçta... Ama Margot Robbie, solo filmden ziyade DC Comics evrenindeki diğer kadın kahramanların da yer alacağı “Suicide Squad” tarzı bir ekip filminde ısrar etti; Harley Quinn'in yalnız kalmaması gerektiğine inandı.
Strateji ve taktiğini yapımcı olarak Margot Robbie'nin inşa ettiği bu “ekip oyunu”nun gişelerde nasıl bir sonuç vereceğini kestirmek zor... Ama “Suicide Squad”de olduğu gibi hikâye ve dramatik kalite açısından parlak bir iş yok ortada. Baştan sona görsel şov olarak tasarlanmış bir film duruyor karşımızda...
Yönetmen Cathy Yan'ın 2018'de gösterime giren filmi “Dead Pigs”, komedi ile dramın karıştığı bir aile hikâyesiydi... Aksiyon ya da süper kahraman janrlarıyla ilgisi yoktu. Ama ABD'de, bir yönetmenin aksiyon ve süper kahraman filmi çekmiş olmasından ziyade hikâye anlatma becerilerine bakıldığı için proje kendisine teslim edildi. Sonuca baktığımızda, Cathy Yan'ın hikâye anlatımından ziyade aksiyon becerilerinin öne çıkması aslında ironik...
“Yırtıcı Kuşlar ve Muhteşem Harley Quinn”, bir aksiyon olarak gerçekten iyi tasarlanıp çekilmiş, türün meraklılarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir film... Cathy Yan, “Suicide Squad”de David Ayer'in kurduğu görsel dünyayı, daha renkli, canlı ve kıpır kıpır bir hale getirmiş. Son yıllarda bütün süper kahraman filmlerinin kendini kaptırdığı kirli ve karanlık estetiği, daha enerjik, neşeli, canlı bir dünyaya dönüştürmüş.
Burada görüntü yönetmeni Matthew Libatique ile prodüksiyon tasarımını yapan K.K Barrett ve tüm bir sanat yönetimi ekibinin payını unutmamak gerek. Sinema, sonuçta kolektif bir sanat... Özellikle süper kahraman filmlerinde sinemanın kolektif yanının daha çok ön plana çıktığı kesin...
Hikâyede kötü erkeklere karşı birleşen kadınların dayanışması dışında dişe dokunur bir yan bulmak biraz zor. Ama hikâyenin zayıflığını, vasatlığını unutturan bir özelliği var filmin... Başta Harley Quinn olmak üzere karakterlerin iyi çizilmesi...
Renee Montoya'da Rosie Perez, Black Canary'de Jurnee Smollett-Bell, Cassandra Cain'de Ella Jay Basco, ellerinden gelenin en iyisini yapmış ve filme önemli katkılarda bulunmuşlar. Karakterlerin iyi yazılmış olmasında resimli roman serisinin katkısını unutmamak gerek...
Filmin bir başka artısı, mizah duygusu... Mizah tümüyle karakterler ve onların arasındaki ilişkiler üzerinden ilerliyor... Tam da burada, Mary Elizabeth Winstead'in kırılganlık, öfke ve saflık arasında gidip gelen Helena Bertinelli / The Huntress karakteriyle çok iyi bir performans çizdiğini belirtelim. Karaktere getirdiği sade ve sakin yorumla Winstead, filmde beni en çok güldüren oyuncu oldu.
Harley Quinn'in abartılı, teatral ve delimsirek halleriyle Black Canary, Cassandra ve Renee Montoya'nın sadeliği arasındaki kontrast, filmin mizahına sağlam bir temel teşkil ediyor. Montoya, idealist; Black Canary gerçekçi; genç Cassandra ise pragmatik ve oportünist yanlarıyla öne çıkıyor. İçlerinde en güçlü motivasyonu taşıyan Helena Bertinelli ise süper kahramanlığa özenen çocuksu halleriyle ekibin belki de en saf üyesi...
Tecrübeli Ewan McGregor iyi bir “kötü adam” yorumu ortaya koymak için elinden geleni yapmış. Ama McGregor'un “fazla fazla oynayarak” canlandırdığı Roman Sionis / Black Mask, filmdeki kadın karakterlere oranla yeterince iyi yazılamamış bir karakter. Aslında babasıyla olan ilişkisi üzerinden bir geçmiş hikâyesi ve yaptıklarını anlamlı kılan psikolojik motivasyonları var ama sıradan ve düz bir kötü adam olmaktan kurtulamıyor. Sonuçta, günümüzün süper kahraman serileri için demode ve yetersiz bir kötü adam karakteri olarak kalıyor... Aynı şeyi Chris Messina'nın Victor Zsasz karakteri için de söyleyebilirim. Zaten filmdeki erkeklerin çoğunun görevi kötülük yapmak ve kadınlardan dayak yemek... Filmi ayakta tutan sadece kadın karakterler...
Karakterlerden bize doğru akan feminen enerjiyi filmin üslubunda da görmek mümkün. “Yırtıcı Kuşlar”da çok şükür ağır başlı bir ciddiyet ya da trajik bir hava yok. Sonuçta şiddet dolu, sert bir film... Ama duygusal değil ve duygularımızla oynamaya çalışmıyor. Cathy Yan'ın yönetmenliğinin en sevdiğim yanı zaten bu oldu... Olup biten her şeyi biraz dışarıdan izliyor, duygusal olarak kendimizi öyküye çok kaptırmıyoruz. Açılıştaki animasyonun hafifliği ve komikliği filmin tonunu belirliyor...
Cathy Yan, Quentin Tarantino'nun “Kill Bill”de yaptığı gibi üslubu öylesine öne çıkarmış ki, hikâyenin gerçekliğiyle aramızda mesafe oluşuyor ama kendimizi duygusal anlamda iyi karakterlerin yanında hissediyor ve onlarla özdeşleşiyoruz.
Cathy Yan'ın özellikle intikamcı Helena Bertinelli karakteri üzerinden “Kill Bill”e ve orada Lucy Liu'nun oynadığı O-Ren Ishii karakterine selam gönderdiğini hissetmek mümkün...
Öte yandan, hikâye gereği gangster ve suç filmlerinden esinlendiği kesin. Anlatımsal olarak değil ama taşıdığı marazi ruh olarak B filmlerinin havası da var.
Senaryo yazarı Christina Hodson'ın öykü kalitesi ve derinlik açısından çok iyi bir sonuç elde edemediğini düşünüyorum ama Harley Quinn'in filmi şekillendiren ruh halini oluşturma, karakterler ve mizah duygusu açısından üstüne düşeni yerine getirdiği kesin.
DC Comics, karanlık ve trajik işler konusunda “Kara Şövalye” ve “Joker”de gördüğümüz gibi Marvel'a oranla daha başarılı olabiliyor. Ama karanlık ve eğlenceli işler konusunda galiba Marvel'ın biraz gerisinde kalıyorlar...
6/10
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce