Orijinali daha iyiydi
Türkiye’de geçtiğimiz ekim ayında gösterime giren 2019 yapımı ‘Geçmişin Sırları’nı (After the Wedding) o günlerde izleme ve yazma şansım olmamıştı. Bugünlerde Digiturk sinema kanallarında gösterilen filmi, online olarak BeinConnect’te seyretmek mümkün...
Başrollerde Julianne Moore, Michelle Williams ve Billy Crudup gibi yıldız oyuncuları seyrettiğimiz film, Danimarkalı yönetmen Susanne Bier’in 2006’da gösterime giren ‘After the Wedding’ (Efter brylluppet) filminin yeniden çevrimi… 2018’de ‘Bird Box’ adlı distopik bilimkurguyla karşımıza çıkan Bier’in, öyküsünü Anders Thoman Jensen’le yazdığı ‘Efter brylluppet’; aldığı olumlu eleştirilerin yanı sıra 2007’de en iyi yabancı film dalında Oscar’a aday ilk 5 film arasına girmeyi de başarmıştı.
‘Aşkın Yaşı Yok’ (The Rebound-2009), ‘Wolves’ (2016) gibi filmleriyle hatırlayabileceğiniz Bart Freundlich’in senaryo yazarı ve yönetmen olarak imza attığı yeniden çevrim, orijinal filmin hikâyesine büyük oranda sadık kalıyor. Hindistan–Kopenhag hattında geçen öykü, Hindistan–New York hattına taşınıyor.
Freundlich’in yaptığı en radikal değişiklik, 3 ana karakterin cinsiyetlerini değiştirmek oluyor. Orijinal filmde Mads Mikkelsen’in canlandırdığı Jacob Pederson karakterinin yerini Michelle Williams’ın oynadığı Isabel Andersen alıyor.
Isabel, hayatını Hindistan’daki yetim çocuklara adamış, geçmişiyle köprüleri atmış bir Amerikalı… Yöneticisi olduğu yetimhaneye para yardımı yapmayı planlayan Amerikan şirketi, görüşme için kendisini New York’a davet edince Isabel’in keyfi kaçıyor. Hindistan’dan ayrılmak, öz evladı yerine koyduğu futbol tutkunu küçük yetimi bırakmak istemiyor ama çocukların karınlarını doyurmakta dahi sıkıntı çektiği için gönülsüzce New York’a gitmek zorunda kalıyor.
New York’ta çok iyi karşılanması, pahalı bir süite yerleştirilmesi, Isabel’in keyfini yerine getirmiyor. Aklının ve gönlünün Hindistan’da kaldığını, bir an önce parayı alıp dönmek istediğini hissediyoruz… Şirketin patronu Theresa Young’la (Julianne Moore) yaptığı görüşmeden hemen sonuç alamaması da onu içten içe çok kızdırıyor. Theresa, onu kızının hafta sonu gerçekleşecek düğününe çağırdığında, 2 milyon dolarlık bağış alma şansını yok etmemek için ‘Hayır’ diyemiyor; daveti zorunlu olarak kabul ediyor. Ama öfkesini zar zor bastırarak çıkıyor görüşmeden… Ayakkabıları elinde, şirketin merdivenlerinden çıplak ayaklarıyla koşturarak indiği sahne, yeni çevrimin orijinalinden daha çarpıcı ve iyi olduğu birkaç sahneden biri… Michelle Williams’ın öfkesi, Mads Mikkelsen’in orijinal filmde, takım elbise içindeki huzursuz hallerinden daha çok şey anlatabiliyor.
Freundlich, Michelle Wiliams’ın yorumunun yardımıyla Isabel’in kibrini ve maddi değerlere hiç önem vermiyor oluşunu gerçekten iyi yansıtıyor. Isabel, belli ki rekabetçi tüketim toplumundan kaçıp, yoksul yetimlere yardım ederek huzura ulaşmış bir karakter… Filmin ilerleyen bölümlerinde ortaya çıkan kritik mesele de aslında yardım etmek ve sorumluluk almakla ilgili… Isabel, bir noktadan sonra, sorumlulukları ve öncelikleri konusunda, hayatını alt üst eden soru ve sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyor.
‘Geçmişin Sırları’, başlayıp da bırakamayacağınız türde filmlerden… Özellikle orijinal filmi seyretmeyenlerin, hikâyenin sürprizlerle gelişen akışına kendini bırakması mümkün… Freundlich’in sürükleyici ve hafif anlatımıyla film akıp gidiyor. Görüntü yönetmeni Julio Macat’ın yumuşak ve sıcak renk paletiyle seyretmekten keyif alabileceğiniz oyalayıcı bir film bekliyor sizi.… Ama size kendinizi iyi hissettirecek eğlenceli bir film beklemeyin. ‘Geçmişin Sırları’ göz yaşartıcı duygusal sahneleriyle öne çıkan bir dram filmi.
Julianne Moore, dışardan çok güçlü görünen bir karakterin hassas ve duygusal yanlarını öne çıkaran bir yorum getiriyor rolüne… Michelle Williams ise Isabel’deki güçlü ve kibirli yanların altını çiziyor daha çok… Billy Crudup ve Grace rolünde genç oyuncu Abby Quinn de iyi performanslar çıkarıyorlar.
‘Geçmişin Sırları’nı, hikâyesi ve iyi işlenen karakterleriyle belirli bir ilgiyle seyrettiğim kesin. Ne var ki, yönetmen Freundlich’in 2006 yapımı orijinal filme melodram ağırlıklı bir yorum getirmesini çok sevdiğini söylemem mümkün değil. Bir karşılaştırma yaptığımda Susanne Bier’in filminin daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
2006 yapımı orijinal film, iyi niyetli ve ‘kontrol manyağı’ bir adamın çevresinde kurulur aslında... Sevdiklerini mutlu etmek adına yapar her şeyi… Doğru bildikleri adına insanların hayatını alt üst etmekten, duygusal fırtınalara yol açmaktan çekinmeyen biridir… Susanne Bier, çevresindeki herkesin hayatını kontrol etmek isteyen bu varlıklı adamın duygusallığı ve iyi niyeti kadar zayıf, marazi yanlarını da gösterir bize… ‘Param ve gücümle her şeyi çözerim’ diyen tavrını sezdirir. Çok iyi kalpli biri olsa da bütün hayatı ‘rol çalmak’ ve her şeyin merkezinde olmak üzerine kuruludur. Yeni çevrimde, Julianne Moore’un canlandırdığı Theresa’nın orijinal filmdeki karakterin yerini doldurduğunu söylemek biraz zor. Ama bunun Moore’un oyunculuğu ve yorumuyla hiçbir ilgisi yok. Her şey yaklaşım ve senaryoyla ilgili…
Bart Freundlich, hikâyeye Amerikan usulü yumuşak ve duygusal bir yorum getirmek istediği için farklı tercihlere yönelmiş. Açıkçası, birkaçı hariç, Freundlich’in orijinal öyküden saptığı yerleri beğenmediğimi söyleyebilirim. Bu değişiklikler, Michelle Williams’ın oynadığı Isabel’in çelişkilerini, ahlaki ikilemlerini ön plana çıkarırken; Julianne Moore’un Theresa’sı ise orijinaline göre daha dengeli ve biraz da renksiz bir karaktere dönüşmüş.
Yeni versiyonun asıl zayıf noktası ise Billy Crudup’un oynadığı Oscar Carlson karakteri gibi geliyor bana… Oscar, ‘Geçmişin Sırları’nda Isabel ile Theresa’ya oranla hep doğru tercihleri yapan istikrarlı, güven verici bir erkek olarak çiziliyor.
2006 yapımı ilk filmin Oscar’a denk gelen anne karakteri ise geçmişteki tercihleri ve gelecekte yaşayacağı ikilemlerin belirsizliğiyle öne çıkıyor; yaşadığı duygu karmaşasıyla öyküye ayrı bir derinlik katıyordu.
Sonuç olarak, Bart Freundlich melodram ağırlıklı yorumu ve popüler film estetiği sınırlarında kalan yaklaşımıyla ilk filme oranla daha hafif bir Amerikan filmine imza atıyor.
‘Geçmişin Sırları’nı seyrederken özellikle düğün sahnesinde yaşananları görünce, filmin hikâyesinin yerli bir dizinin çıkış noktası olabileceğini geçirdim aklımdan. Çünkü ‘Geçmişin Sırları’ bizim melodram geleneğimizin yıllardır vazgeçemediği bazı motiflere sahip… Gelecekte yerli dizi ya da film olarak çekilirse, benim tahminim Amerikan versiyonu üzerinden ilerleyecekleri…
Evde kalın, sağlıkla kalın…
6 / 10
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce