Şimdi sıra süper evcillerde
Anaakım sinemada süper kahramanların her anlamda ağırlığını hissettirdiği bir dönemden geçiyoruz. Ne var ki, süper kahramanları konu alan animasyon sinema filmlerinin sayısı çok değil. Çünkü 2000’li yıllara kadar daha çok televizyon kanallarına ve video - DVD pazarına bırakılmış bir formattı bu… Ta ki Pixar’ın 2004 yapımı ‘İnanılmaz Aile’sine (The Incredibles) kadar… O tarihten sonra en azından bir kıpırdanmanın başladığı söylenebilir.
Süper kahramanlar deyince akla gelen iki büyük markadan biri olan DC Comics, ‘Lego Batman Filmi’ (The Lego Batman Movie - 2017) ve ‘Genç Titanlar Filmi’nden (Teen Titans Go! To the Movies – 2018) sonra şimdi de karşımıza ‘DC Süper Evciller Takımı’ (DC League of Super-Pets) ile çıkıyor. DC, önceki süper kahraman konulu animasyon sinema işlerinde olduğu gibi ‘aile filmi’ kalıplarını yine pek zorlamıyor ve çocuk seyircileri hedefliyor.
Warner Animation Group tarafından hayata geçirilen ‘DC Süper Evciller Takımı’nın senaryosu, yönetmen Jared Stern ile John Whittington’a ait. Yayın hayatına 1962’de başlayan ve 1986’da verilen aradan sonra 2017’de yeni versiyonuyla okurlarla buluşan ‘The Legion of Super-Pets’ adlı çizgi romanı temel alarak yola çıkıyorlar. Ama Süperköpek Kripto dışında oradan çok fazla bir ‘dramatik malzeme’ almadan yollarına devam ettikleri belli…
Süper kahraman türünün terminolojisiyle konuşursak, bir ‘origin story’ var karşımızda. Sadece Süperköpek Kripto’nun Kripto gezegenine kadar uzanan öyküsünü değil; DC Süper Evciller Takımı’nın bir araya gelme ve kuruluş serüveni de anlatılıyor. Tadını kaçırmamak için ayrıntılarına girmek istemiyorum ama köpek, sincap, kaplumbağa ve domuzdan oluşan ekibin diğer üyelerinin başlangıçta Kripto gibi süper güçlere sahip olmadıklarını belirtelim. Filmin kötü evcil hayvanı tüysüz Gine domuzu Lulu dahil olmak üzere tümünün tanışmalarına vesile olan yer ise bir evcil hayvan barınağı… Kripto hariç, hepsinin türlü nedenlerle terk edilen ya da bulunup oraya getirilen, kaderin sillesini yemiş evcil hayvanlar olduğunu görüyoruz. Sonuçta, mekâna uğrayan insanların şirin kedi yavrularından birini alıp evlerine götürdükleri ve terk edilmenin acısını onlara her gün yaşattıkları bir yerde geçiyor hayatları. Üstelik kilitli kafeslerde kalıyorlar. Dolayısıyla, kalpleri kırık ve mutsuz bir durumdalar. Özgür olmak ve insanlardan uzak, çiftlikte yaşamak gibi bir hayalleri var.
Superman’in süper köpeği olarak tüm şehrin tanıdığı havalı Kripto’nun sorunu ise arkadaşsızlık ve yalnızlık. Ama o, bunun farkına varamayacak kadar kibirli bir köpek. Asıl sorununun, Superman’in Lois Lane ile yakınlaşması olduğunu sanıyor. Lex Luthor hayranı tüysüz Gine domuzunun planları neticesinde süper güçlerini kaybettiğinde, Superman ve Adalet Birliği’ni kurtarmak için sıradan insanların sahip olabildiği başka güçlere ihtiyaç duyduğunu keşfediyor. Arkadaşlık kurmanın, liderlik yapabilmenin ötesinde Kripto’nun öncelikle bir takımın parçası olmasını öğrenmesi gerekiyor. Diğerlerinin öncelikli sorunu ise özgüven. Ayrıca yeni kazandıkları süper güçlerini kontrol etmeyi öğrenmeleri de çok kolay olmuyor.
Tüm bunları göz önüne aldığımda, çocuk seyircileri hedef alan bir film olarak ‘DC Süper Evciller Takımı’nın temalarını ve insan – hayvan dostluğu üzerine kurulu hikâyesini genel olarak iyi bulduğumu söyleyebilirim. İdeal bir aile filmi senaryosuna imza atıldığını düşünüyorum. Bir aksiyon – animasyon olarak baktığımda da itirazım yok. Baştan sona, özenle tasarlanmış, kendi görsel dünyasını kuran bir film seyrediyoruz.
Görsel anlamda esin kaynaklarını ‘Super Friends’ (1973 – 1985) adlı televizyon dizisi ve Superman çizgi romanları olarak gösteriyorlar. Özellikle hayvan karakter tasarımlarında ‘Super Friends’ ve benzer çocuk dizilerinin grafik tarzından esinlendikleri belli. Aydınlık, ferah, göze hoş gelen canlı ve renkli bir görsel atmosfer konusunda çizgi romanların Gümüş Çağı olarak adlandırılan dönemden yola çıktıklarını söylüyorlar. Filmin görsel dünyasını kurarken Alman kökenli illüstratör Joseph Christian Leyendecker’ın (1874 – 1955) adını anmayı da ihmal etmiyorlar.
Tüm bunların ötesinde, çağdaş bilgisayar animasyon teknolojisi sayesinde, TV dizileri ve çizgi romanlarda göremeyeceğimiz kadar detaylı, filme derinlik getiren bir arka fon çalışması var. Gerçi Kripton gezegeninde geçen açılış sahnesinde geçmişi hatırlatan daha retro bir tarz görüyoruz ama şehre gelmemizle birlikte 21. Yüzyıl animasyon teknikleri tüm görkemiyle çıkıyor karşımıza.
Yönetmen Jared Stern, film dili olarak da 21. Yüzyıl aksiyon sinemasının konvansiyonlarına bağlı kalıyor. ‘DC Süper Evciller Takımı’, aksiyon severleri tatmin edecek bir film. Çatışma, patlama, kovalamaca, heyecan, gerilim ve bol miktarda tahribat var. Öte yandan, aile filmlerine özgü o iyimser komedi tonunu nerdeyse hiç kaybetmiyor ‘DC Süper Evciller Takımı’. Mizah bazı sahnelerde iyi işliyor. Özellikle Adalet Birliği’nin Superman, Batman, Wonder Woman, Flash gibi karakterlerinin dahil olduğu sahneler, yetişkinleri de gülümsetebilecek bir potansiyel taşıyor. Buna karşılık, özellikle Amerikalı seyircilerin göz önüne alınarak, karakterlerin durup uzun uzun konuştuğu sahnelere biraz fazla yer verildiğini düşünüyorum. Yeri gelmişken, filmin orijinal seslendirme kadrosunun, Dwayne Johnson, Kevin Hart, Kate McKinnon, John Krasinski, Vanessa Bayer, Natasha Lyonne, Diego Luna, Thomas Middleditch, Ben Schwartz ve Keanu Reeves gibi yıldız oyunculardan oluştuğunu belirtelim. Yetişkin seyircileri çekmek için böyle iddialı bir kadro toplandığında sözel mizahın öne çıkarılması, belki çok şaşırtıcı değil ama bu yaklaşımın filmin lehine işlediğini söyleyemem. Çünkü aksiyon, uzun diyaloglara dayalı mizahtan ziyade durum komedisine daha yakın bir tür…
Sonuçta, dünyayla aynı anda Türkiye’de de gösterime giren ‘DC Süper Evciller Takımı’nın yetişkin seyircileri yakalama konusunda çok iddialı olduğunu söyleyemem. Ama bir aile filmi olarak özellikle küçük seyircilere gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
6/10
- Issız adaya düşen robot2 dakika önce
- Hikâye farklı, formül aynı39 dakika önce
- Peri masalına dahil olan modern sapık2 gün önce
- Gençlik bağımlılığa dönüştüğünde…6 gün önce
- Amerikan rüyasının peşinde1 hafta önce
- 'Yandaki Oda': Sade, duru ve hüzünlü2 hafta önce
- Yeni bir 'beden değiştirme' hikâyesi2 hafta önce
- 'Venom: Son Dans': Simbiyotik dostluk hikâyesi2 hafta önce
- Pop müzik yıldızının kâbusları3 hafta önce
- Trump'ın yükselişinin öyküsü3 hafta önce