Ben var İstanbul'da mutlu olmak...
Danimarkalılar dünyanın en mutlu insanlarıymış. BM Mutluluk Raporu’na göre de bu böyle, Leicester Üniversitesi analitik sosyal psikoloji uzmanı Adrian White’ın yaptığı araştırmaya göre de... Vergi ödedikleri için mutlular, bebeklerini yolun ortasında bırakıp alışveriş yapabiliyorlar, yollar bomboş olsa bile kırmızı ışıkta bekliyorlar, haftalık çalışma süreleri 37 saat, işe alımlarda cinsiyetçi, ırkçı, homofobik ayrımlar taa 1948’de yasaklanmış. Eğitim ve sağlık deyince akan sular duruyor. Warwick Üniversitesi’nde yapılan araştırmaysa mutluluğun genetik olduğunu söylüyor. Yani tüm bunlar olmasa da Danimarkalılar genetik olarak mutlu. Yıllardır yapılan, 2012’de BM’in el atmasıyla birçok uzman ve kurumun gözde konusu haline gelen mutluluk araştırmaları uzar gider. Bizim sorumuz şu; peki o zaman dünyanın en mutlu insanlarının gözle görülür bir artışla mutluluğu Türkiye’de özellikle de İstanbul’da bulma sebebi ne?
Gilles Servais: Bir yere gitmeyi düşünmüyorum
Belçikalıyım, 25 yaşındayım. Pilotluk eğitiminden sonra 2011’de Endonezya’da göreve başladım. 2013 Temmuz’unda Türk Hava Yolları’na başvurdum ve sınavları geçtim. Burada mutluyum ve kalmaya devam etmek istiyorum. Bunun için o kadar çok sebep var ki... Atmosfer harika, yönetim ve insan kaynakları bizleri mutlu ve huzurlu uçurmak için elinden ne geliyorsa yapıyor. Yabancı olduğum için günlük hayatımda zorluklar yaşadığım zamanlar oluyor ve her problemim için onlara gidebiliyorum. Türkler için aile kavramı çok önemli. Ayda bir Belçika’da yaşayan ailemi görmeye gidiyorum. İstanbul’a gelince... Yemekler şahane, THY’de gördüğüm insanlık tüm Türkler için geçerli ve tabii ki sosyal aktiviteler... Şimdilik şikayet edecek tek bir şeyim yok ve buradan bir yere gitmeyi düşünmüyorum.
Fabrizio Lorenzini: ‘Bu güzel şehre çok şey borçluyum’
İtalyanım, 43 yaşındayım. Hayatımın yarısını Roma’dan başka bir şehirde geçireceğimi kimse tahmin edemezdi. Hikâye Londra’da başladı ama İstanbul’da bitti çünkü orada güzel oğlumun annesiyle tanıştım. Kültüre alışmak sandığımdan kolay oldu. Zaten İngilizce konuşan sayısı İtalya’dakinden çok daha fazlaydı. Matbaa ve paketleme işiyle başladım işler de iyi gitti ama şansımı yemek sektöründe denemeye karar verdim. 2012’de İtalyan restoranım Fumo’yu Göktürk’te açtım. Daha geçen ay ikinci restoranı açtık. Bu güzel şehre çok şey borçluyum. Kendimi gerçekten burada doğmuş, büyümüş gibi hissediyorum. Gelecek ne gösterir bilemem ama burada evimde gibi mutluyum ve dönmeyi düşünmüyorum.
Amy Martiletto Gören: ‘ Dünyanın en tatlı beldesi Alaçatı’
Amerikalıyım, 36 yaşındayım. Eşim Bozok’la bundan 6 yıl önce New York’ta tanıştık. Bir bar işletiyordu ve barı evimin birkaç metre ötesindeydi. Birkaç yıl sonra İstanbul’da yaşayan ailesini ziyaret etmeye karar verdik. Daha önce gelmemiştim ve bir Amerikalı olarak tarihle çepeçevre donatılmış inanılmaz mimariyi görmek için can atıyordum. Ve tabii ki yemekleri!.. Bu ziyaretin üzerinden 4 yıl geçti ve ben hâlâ buradayım. Dünyanın en tatlı beldesi Alaçatı’ya yerleştik. İkimiz için de olmazsa olmaz deniz kıyısında yaşamaktı ve şu an Alaçatı’dan daha güzel bir yer düşünemiyorum. Yemekler, sörf, bitmeyen güzel yaz günleri... Henüz birkaç aylık olan kızımız Gemma Ocean’ı yetiştirmek için daha güzel bir yer olamazdı.
Johan Reutergardh: Koca İstanbul kendini şirin bir yer sanıyor
İsveçliyim. Dünyanın farklı yerlerinde yaşadım bugüne kadar ve Türkiye’yi görme fırsatım olmamıştı ta ki “Aşk” beni buraya getirene kadar. Şimdi güzel bir karım ve harika bir kızım var. Onlarla gittiğim her yer bana vatan ama burada gerçekten mutluyum. İstanbul’un en sevdiğim yapanı büyük bir metropolitan olmasına rağmen kendini küçük şirin bir yer sanması. Türkiye’de kayak yapacak dağ da en güzeli, denize girecek tatil beldesi de... Ayrıca kebap, rakı, pide ve ayransız yaşayamam artık...
Maria Carrizosa Miron: İstanbul beni yeniden yarattı
İspanyol’um, 39 yaşındayım. 2000 yılında Palma’da uçuş eğitimi aldım. Spanair’de işe başladım. 2010’daki ekonomik kriz yüzünden 150 kişiyle birlikte mecburi izne ayrıldım ve dünyada iş arayışına girdim. 3 yıllık bir Tayvan deneyiminden sonra 2013’te İstanbul’a geldim ve ilk dakikada âşık oldum. Camiler, tarihi binalar, yöresel tatlar, baharatlar, temiz ve güneşli gökyüzü... Yeşilköy’de İspanya’daki evime çok benzeyen bir yerde yaşıyorum. Tek sorun ailemden uzakta olmak ama Türk Hava Yolları’nda çalışmak bunu da çözdü. Bizler Akdeniz insanlarıyız ve birbirimizin ülkesine hemen adapte olabiliyoruz. İstanbul, dünyanın en güzel şehirlerinden biri... İnsanlar o kadar sıcak ki... Ayrıca hayatımda gördüğüm en güzel gün batımı burada. Kendimi ülkemde hissediyorum. Hayatım boyunca dünyayı dolaştım, farklı yerlerde yaşadım ama arkadaşlarım bana ilk defa “Maria gülümsüyorsun” diyor. Beni yeniden yarattığı, yeniden gülümsemeyi hatırlattığı için Türkiye’ye çok teşekkür ediyorum.
Beau Higgins: Buranın farklı bir enerjisi ve etkisi var
Amerikalıyım. Doğum günüm 19 Mayıs, yani ben İstanbul’u mu seçtim, İstanbul mu beni, belli değil. Aslında çalışarak dünyayı dolaşmak niyetindeydim ama İstanbul’a geldim ve kaldım. 21 yıl oldu ve bir sonraki 21 yılı heyecanla bekliyorum. Boğaz’ın bin türlü mavisi mi yoksa eylül akşamlarının akşamüstü Toskana’yı aratmayan turuncu ışığı mı? Buranın farklı bir enerjisi ve insanın üzerinde farklı bir etkisi var. Şehrin ruhunu şekillendiren insanları ve bu insanların hoşgörüsü, misafirperverliği için kaldım. İstanbul da bana cömert davrandı, güzel bir ailenin yanı sıra, her geçen gün gelişen ve büyüyen bir reklam ajansım oldu. Her sabah işe gitmek için Barbaros Bulvarı’ndan aşağıya inerken, karşıma öyle bir manzara çıkıyor ki, derin bir nefes alıp hepsini içime çekiyorum. Boğaz, trafik, kalabalık beni besliyor ve yeniliyor. İstanbul yaşayan bir şehir ve bu hayata inanılmaz bir dinamizm katıyor. Akşam düşünceliysem veya sadece kafamı dinlemek istiyorsam ofisimin camına yaslanıp, güneşin mor ve pembelerle Süleymaniye’nin üzerine batmasını izliyorum. Bunları başka nerede yaşayabilirdim ki?
Wilfred Gerards: İstanbul’un tarihi, içinde barınanlara derin bakış açısı katmış
Hollandalıyım. 2001’den bu yana Türkiye’de yaşıyorum. Türk eşimle Dominik Cumhuriyeti’nde tatilde tanıştık. Bir süre uzaktan idare ettik. Baktık olmayacak sonunda Türkiye’yi seçtik. Daha önce hiç gelmemiştim. Beni neyin beklediğini bilmiyordum ama İstanbul’a ayak bastığım anda “Tamam” dedim. İstanbul’un köklü tarihi, içinde barınan insanlara derin bakış açısı olarak yansımış. İnsanlar dost, samimi ama iş olanakları açısından da sana fırsatlar zinciri sunacak kadar geniş fikirli. Çocuklarımız mutlu bir şekilde büyüyor. Bazen trafik sinirlerimi fazla bozuyor ama biliyorum ki Hollanda’da durum farklı değil. Boğaz’ın inanılmaz güzelliği başka bir yerde yok. O kadar gezmeye rağmen daha sıra gelmeyen sahiller var. Benim gibi yaşamak için burayı seçen diğer yabancı arkadaşlar da dönmeyi düşünmüyor.
Aldina ve Almina kardeşler: ‘Evimizdeyiz’
Aldina Cengic: Danimarka çok soğuk, orada bambaşka bir hayat var Danimarkalıyım. Türkiye’ye gelişim bir Danimarka takı markasında staj yapmaya karar vermemle oldu. Bu arada 4 halam da Türkiye’de yaşıyor, bunun da etkisi oldu tabii. Bosna savaşından sonra bir süre Tekirdağ’da yaşamıştık. Bosna kültürüyle Türk kültürü çok yakındı hep bilirdik. O yüzden Danimarka’dan evime gelmiş gibi oldum. Öte yandan, bir turist gibi düşündüğümde İstanbul çok eğlenceli bir şehir. Hiç sıkılmıyorsunuz. Danimarka’yı seviyorum ama çok soğuk, orada bambaşka bir hayat var. Almina Cengic: İstanbul’un en sevdiğim yanı dinamikliği, sürekli yaşaması Ben de kardeşim gibi staj için geldim. Yeni bir şeyler denemek istiyordum, hayatım değişti. Şu an çok mutluyum ama gelecek ne getirir bilemem. İstanbul’un en sevdiğim yanı dinamikliği, sürekli yaşaması. Mutluyum çünkü Danimarka’da yaşayamadığım bir hayatın içindeyim. Danimarka’da da mutluydum ama her şey dümdüzdü ve benim farklılığa ihtiyacım vardı. Belki de Bosna kökenli olduğum için bilmiyorum ama Türkiye’yle o kadar ortak bir yaşam şekli ve kafa yapısı var ki...
- Karşıyaka'nın çocukları9 yıl önce
- Yeni meclisin 4 farklı kadın vekili9 yıl önce
- 'Manken misin' diyorlar9 yıl önce
- 'Atilla candır'9 yıl önce
- Arya Stark'ın kopyası Damla9 yıl önce
- 'İşin sırrı amatör ruhta'9 yıl önce
- 'Sütlerim reçeteye girdi, daha ne isterim'9 yıl önce
- 'Gökhan sürekli rüyamıza girdi'9 yıl önce
- Yemek değil sanat eseri9 yıl önce
- 'Çocuklarımla yeni bir hayat'9 yıl önce