Delirmiş şehir iyi çocuk
Compton’da yolda durdurup da “Nerelisin?” diye sorarlarsa yanıtı “Hiçbir yer” olmalı. Keza “Nereye gidiyorsun?” sorusunun da yanıtı aynı. Nerede oturduğun değil, babaannenin nerede oturduğu daha önemli. Ailenin kökleri şehrin yanlış tarafındaysa suratında patlayacak birkaç el silaha şaşırma.
Rosecrans Caddesi’nden sağ çıkabilirsen okyanusu bulacaksın. Hangi sokak çetesinin nereye hâkim olduğu aklından çıkmasın karşıdan karşıya geçerken. Piru Caddesi kıpkırmızı kostümleriyle Blood’ların, Alandro’nun, güneyi ise maviye bulanmış Crip’lerin kontrolünde. “Crazy” yerine “Brazy”, “Cool” yerine “Bool” diyen birini görürsen bil ki “C” harfini bile kullanmaktan kaçınan bir Blood karşındaki.
SİLAH VE UYUŞTURUCU
Los Angeles sadece Kardashian’ların kalçasından ya da Hollywood tabelasından ibaret değil, bir de Compton var. Çetelerin puan sistemiyle üye topladığı, otobana rastgele ateş açmanın, polis öldürmenin, birini soymanın, dövmenin, yeteri kadar dayak yiyip karşılık koyacak kadar dayanıklılığı öğrenmenin üyelik puanı olarak toplandığı bir yer. Kendrick Lamar Duckworth 1987 doğumlu. Rap daha yeni Los Angeles’a vardığında ve ilk şarkılar uyuşturucu satıcılarının üstü açık arabalarından şehre yayıldığında kundaktaydı. İlk kez beş yaşında kendi kapısının önünde birinin öldürüldüğünü gördü, sekiz yaşında bir başka uyuşturucu satıcısının infazına tanıklık etti.
Babası da görünürde KFC’de çalışıyordu, ama sokaklarda ikinci bir “işi” de vardı. Ne de olsa Compton’da herkesin şahsi sınırları bulanık.
Kendrick Lamar kendisini delirmiş bir şehrin iyi bir çocuğu olarak tarif ediyor “good kid, m.A.A.d City” adlı ilk albümünde. Son 10 yılda bu albüm kadar öfkelisi bir daha yapıldı mı bilmiyorum, “m.A.A.d City” şarkısı ise yüzyılın en iyilerinden. Oralarda, Dylan’ları falan yanında.
OBAMA’NIN KANKASI
Kuzeninin nasıl gözünün önünde öldürüldüğü, iki büyük sokak çetesinin kendisine karşı olduğu, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı yeri nasıl soyduğu, ilk tecrübesinden sonra neden bir daha asla uyuşturucu kullanmadığına dair pek çok itiraf dolu Kendrick Lamar’ın şarkıları.
Yeni albümü “DAMN.”de her şeyi Compton için yaptığını söylüyor. Gençlerin okuldan sonra spora, müziğe yönlenmesi için şehre yaptığı bağışlar yüz binlerce doları buluyor.
Ama sadece Compton için değil, bütün Amerika’da belli bir duyarlılığın simgesi oldu.
Başlarına ne gelirse gelsin yine de her şeyin günün sonunda yola gireceği mesajını veren bir önceki albümden “Alright” son yıllardaki bütün siyah protestolarının doğal marşı oldu. Baltimore’dan Ferguson’a polis şiddetine karşı yürüyen on binler hep bir ağızdan bu şarkıyı söyledi.
Epeydir bir rap’çiden daha fazlası Kendrick Lamar. Ağzından çıkacak her söz merakla beklenen bir organik aydın, halkın sorunlarıyla ilgilenen bir entelektüel gibi yaklaşılıyor artık. Barack Obama şarkılarını ezbere biliyor, hatta ikili Oval Ofis’te baş başa görüştü.
Kendrick Lamar’ın şimdi de Trump Amerikası’nda ülkenin belli bir kesiminin üstüne çöken kötümserlik ve karanlıkta tünelin sonundaki ışığı gösteren kişi olmasını bekleyenlerin sayısı hiç de az değil.
COACHELLA’DAN CANLI
Zenginlerin katılmayı en sevdikleri müzik festivali Coachella’nın ikinci hafta sonu şimdi. Bu sene Youtube’dan canlı olarak yayımlanıyor performanslar ve bu gece Kendrick Lamar’ın ikinci konseri var. Gerçi Coachella 10 saat geride bizim saatimizle, Kendrick Lamar’ı da pazartesi sabahı erken izleyebilecek Türkiye... Ama yine de kaçırmayın. Böylesi olağanüstü bir canlı performansı olan sanatçıyla aynı dönemde yaşayıp tanıklık etmek ayrıcalığımız.
Compton’ın tren istasyonu şehrin sonradan simgesi oldu.
ÖFKELİ BİR İÇ YOLCULUK
Kendrick Lamar üzerine yüklenen sorumlulukla büyük bir yıldız olmanın getirdiği göz kamaşmasının birleştiği yerde hayatına bakıyor.
Geçen hafta (bir hafta gecikmeli olarak) çıkardığı yeni albümü “DAMN.”i dinliyorum. Albüm sadece fonda çalmıyor, her bir sözünü tekrar tekrar okuyorum, anlamını çözmeye çalışıyorum. Son yıllarda hiçbir kültürel ürüne bu kadar yatırım yapmamışımdır herhalde. İlk başta diğer albümleri kadar kuvvetli gelmedi, ama sırf Kendrick Lamar olduğu için şans vermem gerektiğini biliyordum. Gün geçtikçe biraz daha büyüyor.
ABD’nin, beraberinde de giderek karanlıklaşan dünyanın nereye gideceğinin yanıtı bu sefer albümde yok. Her şey yoluna girecek mi, belli değil. Geneli minimalist, çok sade melodiler ama alıştığımız öfkesini yansıtan sözlerinde daha çok Kendrick Lamar’ın iç yolculuğu “DAMN.”. Her şarkı tek bir kelime, büyük harfle yazılmış ve her birinin sonuna son sözü söylercesine nokta konmuş. Bütün albüm neredeyse şöhretine rağmen kendi hayatına sahip çıkma sorgulaması üzerine adeta, birden fazla yerde “mütevazı” olmanın önemini vurguluyor. Peki Amerika’nın beklediği mesaj? Artık bir entelektüel statüsündeki Kendrick Lamar sözünün ağırlığını bildiğinden şimdilik geri çekilmiş, izliyor. Doğru zaman geldiğinde yumruğunu indirecek o belli, güç topluyor.
COMPTON SOKAKLARINDA NE İŞİM VAR?
Bu küçücük şehrin hiçbir özelliği yok. Yıllar içinde ırkçı politikaların nasıl gelişimine engel olduğu her sokağından belli. Beyazlar yıllar önce terk ettiğinden beri kendi kaderiyle baş başa bırakılmış. Bir zamanlar etrafında otomobil, uçak fabrikaları vardı. Dolayısıyla iş imkânları da...
Ama 50-60 yıldır çöküş içinde Compton... Ve çevresindeki diğer şehirler. Zengin beyazlar yıllarca umursamamış, görmezden gelmiş, “Aman uzakta kalsınlar” diye Latinoları, siyahları buralara hapsetmişler. Ama Compton’ın etkisi bu şehrin sınırlarının çok daha ötesinde.
Sadece Kendrick Lamar değil Compton. Bu sokaklar Ice Cube’u, şimdi Apple milyarderi olan Dr. Dre’yi, Venus ve Serena Williams’ı da yarattı. “Selma”nın yönetmeni Ava DuVernay, komedyen Anthony Anderson, rap’çi Coolio ve The Game buralı. Hepsinin toplam küresel etkisini düşünün, bu küçük şehir nasıl bu kadar ismi yaratmış diye şaşırmamak mümkün değil.
NE KIRMIZI NE MAVİ
Bugün Compton eski rap şarkılarındaki gibi kurşunların havada uçuştuğu bir yer değil. 97 bin kişilik şehrin çoğunluğu Latino, siyahlar azınlığa düştü. Şehrin gencecik bir belediye başkanı kadın, imajı yenilemek için uğraşıyor.
Compton’a giderken özellikle kırmızı ya da mavi giymemeye özen gösterdim, ama sokaklarında dolaşırken bir tehlike, bir tedirginlik hissetmedim.
Los Angeles’taki berberim “Tek başına mı gidiyorsun oralara?” dedi. “En son bir arkadaşımla gittim, ama tek başıma da gitsem bir sorun olmaz bence” diye yanıt verdim.
“Hmm” diye bir duraksadı. Biraz düşündü, sonra “Yok canım ne olacak” dedi.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce