Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

YAKIN tarihin kuşkusuz en şaşırtıcı ittifaklarından biri Doğu Perinçek ve arkadaşlarının Erdoğan’a destek vermeleri. Türkiye tarihindeki rolleri yadsınamaz; siyasette rakamsal olarak bir varlık göstermeseler de uzun yıllardır düşünce hayatındaki etkileri büyük. Perinçek’in defalarca hapse atılmasına, siyasi hayatı engellenmesine rağmen her dönem ayakta kalabilmesi, bir şekilde tartışmaların merkezinde yer alabilmesi Aydınlıkçılara kayıtsız kalınamayacağını gösteriyor.

Ultra-Kemalist bir hareketin Erdoğan’ın yanında yer almasını normal şartlarda anlamak güç olabilirdi. Ancak normal şartlarda bir araya gelmeyecek iki grubu FETÖ’ye karşı mücadele birleştirdi. Aydınlık zaten bin yıldır Cemaat tehlikesine dikkat çekiyor, bu yüzden de FETÖ’cü savcı ve polislerin hedefindeydi. Ergenekon kumpası başladığında ilk olarak Doğu Perinçek ve arkadaşları zindanı boyladı. Oysa onlar şahsen mağdur olmadan da Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehdidin FETÖ olduğunu savunuyorlardı.

ATATÜRK VE DEVLET

FETÖ’yle mücadele bitene kadar da Erdoğan’a destek vermeyi sürdürecekler. Çünkü FETÖ’yü bitirmek, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini de garanti altına almak anlamına geliyor.

15 Temmuz FETÖ tehdidinin boyutlarını göstermesi bakımından bir uyarıydı, ama daha da ötesi hepimizin ortak paydasının Türkiye Cumhuriyeti’nin devamlılığı olduğunu kanıtladı.

Liberallerin anlamadığı darbenin sadece hükümeti değil, rejimi, Cumhuriyet’i devirmek için tezgâhlandığıydı.

Epey bir süredir Erdoğan ve arkadaşları “dışarıdan” katıldıkları sistemin ta kendisine dönüştüler. Müesses nizama alternatif olarak parlayan bir siyasi parti, artık bizzat düzenin kendisini oluşturuyor. Devlet yönetiminde geçen uzun yıllar iktidara artık “dışarıdan” olma lüksünü vermiyor, kaçınılmaz olarak var oldukları sistemin bir parçası oluyorlar. 15 Temmuz’dan sonra iktidar saflarındaki kimi söylemlerde devletin bütünlüğüne, hatta Atatürk’e yapılan vurgu da bu geçişin bir işareti.

Türkiye Cumhuriyeti’ne her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmak zorundayız.

YENİDEN YENİKAPI

KEMALİZM’i Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması ve tek devlet doktrini diye yorumlarsak; FETÖ’yle mücadele, 15 Temmuz darbesinin engellenmesi, Erdoğan ve partisini ister istemez Kemalizm ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, bir dönem “Eski Türkiye” denen yapının en kritik kalesi haline getiriyor.

Darbenin hemen ardından oluşan Yenikapı ittifakına geniş kitlelerin destek vermesi, birçok Beyaz Türk’ün de Erdoğan’ın safında yer alması bundandı.

Ancak olağanüstü hal şartlarında, referandum sürecinde ve birçok başka dikkat dağınıklığıyla ne yazık ki Yenikapı ittifakı çatırdadı. 15 Temmuz’un birinci yıldönümü yaklaşırken geniş kitleleri de yeniden içine alacak bir halk koalisyonunun nasıl kurulacağını tartışmamız gerekiyor. Özellikle darbeyi önlemiş bir iktidarın özgürlüklerin önünü açması, kapsayıcı bir dil kullanması bu aşamada kritik. Erdoğan’ın 15 Temmuz’da yapacağı konuşma bu açıdan hayati önem taşıyor.

AMAN BU KONUYA GİRME

BİZİM gazetenin magazin timi geçen gün HT Masa’da Bodrum ve Çeşme’deki astronomik fiyatları masaya yatırıyordu. 250 TL’ye hamburger gibi abartılı fiyatlar her yaz başı gündeme gelir, tartışılır ama pek bir şey değişmez.

Bu tartışma klişeleşse de işletmeciler her seferinde fiyatları biraz daha abartarak konuyu gündeme getirmeyi başarıyor. Özellikle kişi başı gelir ile uygulanan fiyatlar arasındaki uçurum konuyu tartışılmaya değer kılıyor.

“Fahiş fiyatlar” haberi magazinin gündeminde olmaya devam edecek, tek bir istisnayla...

Geçen yazdan beri Kelebek bu tür haberlerden sakınmaya başladı.

Küçük bir arama yaptım internette, daha yaz sezonu hız kazanmadan Hürriyet’te Nikki Beach’e dair sadece bu yıl 19 haber çıkmış. Hepsi ama hepsi abartılı övgü yazıları. Kelebek yazarları geçen yaz olduğu gibi bu sene de Nikki Beach abartılarını sürdürüyor. Geçen sene iki kişilik biftek-ıstakoz tabağının fiyatı 750 TL’ydi.

Patron plaj sahibi olunca magazin haberlerinin de seyri değişiyor tabii.

#DüzeltmeServisi

HATA BENİM

- DÜN Rihanna’nın sevgilisinin Türkiye bağlantısını ekonomi gazetecilerinin yazmadığından bahsetmiştim. Meğerse Hürriyet’ten Emre Özpeynirci ayrıntılarıyla yazmış. Kaçırmışım...

- Geçen hafta FETÖ’nün teşekkür ilanının perde arkasını deşifre eden Nuh Albayrak’tan “Türkiye Gazetesi’nden” diye söz etmişim... Halbuki Albayrak bir süredir Star’ın yayın yönetmeni. Karşı mahalledeki hareketliliğe bazen yetişemiyorum...

#StephCurry

ÖZKÖK’E İKİ KATKI

- DÜN Golden State Warriors’ın yıldızı Steph Curry’nin şampiyonluk sevincini puroyla kutlamasına şaşırdığını yazmış Ertuğrul Özkök. Sporcuların zaferlerini dev bir puroyla simgeleştirmeleri yeni değil, hatta gündelik dilde “victory cigar” diye geçiyor. Puro aynı zamanda bir statü sembolü, siyah kültüründe de statü çok önemli olduğundan birçok sporcu (tıpkı birçok rap yıldızı gibi) tarafından benimseniyor. Bulls’da oynadığı yıllarda Michael Jordan’ın, Miami’de şampiyonluk yaşayan LeBron James’in purolu fotoğrafları var.

- Steph Curry gerçekten bir stil ikonu mu? Hava atmak gibi olmasın ama Curry ile aynı berber salonuna gidiyoruz Los Angeles’ta. Tabii o berberi ayağına getiriyor, ben ayağına gidiyorum. Ama berberin en büyük şikâyeti, Curry’nin saç modelinin hep aynı olup yaratıcılığa izin vermemesi. Hıristiyan muhafazakârı olan basketbolcunun saç stili gibi kıyafetleri de epey tutucu aslında. GQ kapağa taşısa da Curry henüz her giydiği olay olan bir Russell Westbrook değil. Bu senenin MVP’si olan Westbrook aynı zamanda Paris Moda Haftası’nın en gözde ön sıra konuklarından biri. Bir giydiğini bir daha giymiyor, eski kıyafetlerini ise bağışlıyor. Tabii onun giydiklerini taşıyabilmek için bir yürek, bir de kusursuz bir vücut gerekiyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar