Paris 'faşon' haftası günlüğü
Holybelly 5, Cumartesi 9.13
Defile maratonu başlamadan önce Holybelly 5’te kahvaltı etmeyeni dövüyorlar diyebilirim. New York’un en havalı aşçı grubu Ghetto Gastro üyeleri üzerlerinden hiç çıkarmadıkları Rick Owens kıyafetleriyle erkenden orada. Michèle Lamy onları sahiplendi, bir gün önce defilede her zamanki gibi ön sıradaydılar ve Instagram’dan canlı yayın yaptılar.
Hôtel Costes, Cumartesi 20.45
Rezervasyon kuyruğu sokağa kadar uzanacak, ama 20 yaşındaki Luka Sabbat beklemekten hoşlanmıyor. Dünyanın bu aralar en sempatik genci olma özelliğini taşıyan genç sessizce herkesin arasından geçiyor. Ama kendisiyle özdeş saçlarıyla görünmez olabilmesi imkânsız. Üzerinde bol bir Raf Simons montla yanımda duruyor.
Herkes Sabbat’ı tanıyor, herkes onu çok seviyor. Bütün garsonlarla kanka; restoran müdürü bir-iki dakika beklemesini söylüyor ve aradan onu iki kişilik bir masaya oturtuyor. Buluşacağı genç kız gelene kadar telefonuyla oynamaya devam ederken 17 yaşından beri gay olmadığını açıklayıp duran Sabbat’ın yalan söylemediğini anlıyoruz.
Ritz Paris, perşembe-pazar
Tamamen tadilattan geçen Ritz eski görkemiyle bir başka çağı hâlâ Paris’te yaşatmaya devam ediyor. Sabah uyanır uyanmaz kahvaltı salonunda gördüğüm Anja Rubik mi?
John Galliano bir dönem otelde yaşayan Coco Chanel’in anısı uğruna Ritz’e düzenli olarak geliyor hâlâ. Diğer uçtaki Hemingway Bar’da bir içki içmek için upuzun bir kuyruk var. Otelin kapısı ise her gece bir defile adeta. Mercedes ve Bentley’lerinden inen dünyanın en güzel erkek ve kadınları muazzam kostümleriyle göz kamaştırıcı bir giriş yapıyorlar Ritz’e.
Otelin baktığı Place Vendome’da yürürken hâlâ içim sızlıyor: Dodi El Fayed’in kenardaki mücevherciden Prenses Diana’ya aceleyle aldığı yüzük, içkili şoför ve tünelde yaşanan trajedi bu otelin tarihinden hiç silinmeyecek.
Belle Époque, cuma 22.30
Burası şehrin yemekhanesi gibi. İleride uzun bir masada bir gün önceki defileyi başarıyla tamamlayan Rick Owens’ın ekibi kutlama yapıyor. Bir başka masada “Grease” müzikalinden çalınan şarkılara mankenler sadece eşlik etmekle kalmıyor, lokantayı anında “vur patlasın çal oynasın” bir ortama dönüştürüyorlar.
Ismarlanan steak tartare’lara, salyangozlara, tabii ki ekmek ve tereyağına hiç kimse dokunmuyor, sofrada dekoratif unsur. Burunlarına yağan karla birlikte tuvalet trafiği hızlanıyor.
Herkesin konusu belli. The Guardian, bugüne kadar okuduğum en güzel girişle “Kraliçe’nin Saray’daki corgi’leri bir anda rottweiler sürüsüyle değiştirdiğini hayal edin, Paris Moda Haftası’nın ön sıralarında Riccardo Tisci’nin Burberry’nin başına geçmesi haberinin yarattığı şoku anlarsınız” diye duyurdu.
La Perle, Pazar 18.00
Hepimiz Virgil Abloh’nun DJ’lik yaptığı Crillon’daki Off-White, ertesi gün de Maxim’s’deki Bizzare Love Triangle partilerinden yorgunuz. John Galliano hâlâ Marais’de yaşıyor ama hafta sonları şehir dışında. Margiela’da yeniden doğdu.
La Perle hâlâ mahallenin en havalı barı ve kapısının önünden geçen insanlar birer moda “yerleştirmesi” gibi.
Paris’te kimseyle yarışmak mümkün değil. En deli, en absürt, en uçuk, en çarpıcı kıyafeti giyip sokağa çıkın, bir başkası illaki daha iddialı oluyor. Yaratıcılığın, paranın ve şıklığının aynı birleşimde sınırının olmadığı tek şehir belki Paris. Dünyada hiç kimse Paris’teki kadar güzel giyinmiyor.
Rue Saint-Honoré’de metrekare başına iki kürk düşüyor hâlâ, ister istemez Kanye West’in “Cold” şarkısının sözlerini mırıldanmaya başlıyorum.
***********
BİTMEYEN PARTİ
YILLARDIR Fransızların İngilizce konuşurken inadına mı aksan yaptıklarını merak ediyorum, ama “fashion”a “faşon” demelerine hemen adapte oluyorum. Paris Moda Haftası’nda geçirdiğim üç günün sonunda yorgunluktan kımıldayacak halim yok. Gazetecilikte bir tek moda alanında çalışmak insana o göz kamaşmasının parçası olma lüksünü sağlıyor ve hayatın hiç bitmek bilmeyen sonsuz bir partiymiş gibi yaşanmasına fırsat veriyor.
Her “faşon week”te kariyer tercihlerimi sorguluyorum.
Bu küçük ve ayrıcalıklı dünya üyelere özel bir kulüp gibi. Herkes genç ve güzel, şık ve ünlü. Ve parti hiç bitmiyor.
FİLM GİBİ
Üç gün de olsa gündemimde sadece Instagram’da yaşanıyormuş hissi veren hayatlar, alternatif bir dünyanın karakterleri var. Kendimi bir filmin içinde bulmuş gibi hissediyorum.
Yaratıcıları, taşıyanlar, akımları yaratanlar ve insan hikâyeleriyle dolu dolu bir dünya moda.
Ne tam oralı ne tam buralı, bir yabancıyım burada. Belki de karşı taraf, o moda piramidinin en tepesindeki ayrıcalıklı kesim gerçekliğin kendi hayatları olduğunu düşünüp “bizleri” küçümsüyor, kim bilir.
İyi ki birkaç gün daha kalmadım, yoksa kendimi kaybedecektim diye düşünüyorum Paris’ten ayrılırken. Ama uçağa binmeden önce haziran ayındaki Erkek Moda Haftası için otel ve restoran rezervasyonlarını şimdiden ayarlıyorum.
***********
ÖNEMLİ İSİMLER SÖZLÜĞÜ
Luka Sabbat: New York’ta doğan ve Paris’te büyüyen stil ikonu. Manken ve fotomodellik yapıyor, “Grown-ish” dizisinde oynuyor. Kısa süre önce Türk markası Les Benjamins’in kataloğunda yer almıştı.
Anja Rubik: Polonya asıllı manken. Saint Laurent’in tasarımcısı Anthony Vaccarello’nun ilham kaynağı. Süper model çağını yeniden başlatanlardan.
Riccardo Tisci: Givenchy’nin eski kreatif direktörü İtalyan modacı. Audrey Hepburn’le özdeşleşen markayı hip-hop’a taşıdı, rottweiler ve köpekbalığını moda yaptı. Katolik etkilerini gothic’le buluşturdu, erkeklere şort üstüne tayt, Kanye West’e deri kilt giydirdi.
Kanye West: “Biri PETA’ya söyleyebilir mi / Vizon kürküm yerlerde sürünüyor” ve “Altı bin dolarlık ayakkabılar / Paris’teki haberlere konu olduk” sözlerinin sahibi hip-hop yıldızı, modacı adayı ve en etkili “trendsetter”.
Virgil Abloh: Kanye West’in Chicago yıllarından en yakın arkadaşı, Off-White markasının yaratıcısı. IKEA’yla ortak tasarladığı mobilya koleksiyonu 2019’da satışa sunulacak.
John Galliano: Moda dünyanın dâhi çocuğu, İspanyol asıllı tasarımcı. Dior’daki kariyeri, La Perle’den çıkarken yaptığı antisemitik yorumlar yüzünden sona erdi. Şimdi Maison Margiela’nın başında.
Rick Owens: “Modanın karanlık prensi” unvanını taşıyan Paris’te yaşayan Los Angeles’lı tasarımcı.
Michèle Lamy: Rick Owens’ın eşi, ilham perisi, yaratıcı ve iş ortağı. 90’larda Los Angeles’ın en popüler iki lokantasının işletmecisi, moda dünyasının gerçek eksantriklerinden biri.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce