Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BU seneki Cannes Film Festivali’nde gösterilecek filmlerin listesi açıklanmadan önce uluslararası sinema kamuoyu, Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye’nin en kuvvetli adaylarından biri olacağı tahmininde bulunuyordu. Ceylan, Cannes’ın gediklisi. Sekiz filmi Cannes’da gösterildi; işleri, en büyük ödülleri topladı. Ödül sonrası yaptığı “Yalnız ve güzel ülkem” konulu konuşması tarihe geçti.

Derken bu hafta Cannes listesi açıklandı ve içinde Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “Ahlat Ağacı” yok. Ne yarışma bölümünde, ne yarışma dışı. Hollywood Reporter, Variety gibi sinema sektörünün nabzını tutan dergiler bile Ceylan’ın dışarıda bırakılmasının bir şaşkınlık olduğunu söylüyorlar.

Bir hafta içinde ödülün en iddialı adaylarından, dışarıda bırakılan bir yönetmene dönüştü Ceylan. Hadi, “Ahlat Ağacı” Cannes’da gösterilmiyor... Ama aylardır konuşulan başka Türk filmleri de yok. Netflix filmlerini yarışmaya sokmayan Cannes komitesi bu sene Türkiye’yi de adeta tamamen görmezden gelmiş.

Gel de kuşku duyma...

YAPIMCI SORUNU

Sinema sektörünün içindeki insanlar bana, Zeynep Atakan’ı işaret ediyor. İddialara göre Ceylan’ın filmlerinin yapımcısı Atakan’ı cezalandırmak için film listeye alınmamış Cannes’da. Özellikle Atakan’ın Antalya Film Festivali’nin organizatörü olması, geçen sene ulusal yarışmanın kaldırılması, iktidara yakınlığı festivali düzenleyenlerin de kulağına gitmiş.

Halbuki Atakan tek başına Türk sinemasının çıtasını yükseltmek için yıllardır uğraşan bir isim. Yaptığı filmler arka arkaya ödüller getirirken kendisi de dünya sinema çevrelerinde Türkiye dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri artık.

Yeşilçam’ın bitmek bilmez iç politika tartışmalarının Cannes’a uzanmasının sorumlusunun ise ta Antalya’dan beri Atakan’a takıntılı olan rakip solcu sinemacılar olduğu konuşuluyor. Cannes komitesini mektup yağmuruna tutarak, bir de Avrupa’daki anti Türkiye iklimden faydalanarak kendi ülke sinemasının bacağına kurşun sıkıyorlar.

Ne yazık ki Cannes’ın bu tavrı Ceylan’ın da Atakan’la ilişkisini zora soktu. Kendisine yeni bir yapımcı aramaya başladığı bile konuşuluyor.

Son Avrupa Birliği raporunda Türkiye’yi yerden yere vuran Batı, kültürel alanda da ülkemizi cezalandırmak istiyor.

KARAR POLİTİK

Mesele Türkiye’nin en ünlü yapımcısının ve yönetmeninin uluslararası bir yarışmanın dışında bırakılması değil, Türk kültür hayatının iyice yalnızlaştırılması. Bizzat Cannes desteğiyle çekilen Serhat Karaaslan’ın cezaevi sansürünü anlattığı “Görülmüştür”, Emin Alper’in yarışmaya kesin girmesi beklenen “Kızkardeşler” filmi de festivalde gösterilmiyor. Bu filmlerin her biri muhalif birer ses; Cannes kimi cezalandırıyor? Dünyaya açılmak isteyen yeni Türk sinemacıları için de caydırıcı bir karar Cannes’ın gizli boykotu.

Filmlerin kalitesiyle ilgili bir karar değil bu, politik bir tercih. Tam da bu yüzden politikanın devreye girip Batı’nın yüzüne bu haksızlığı vurması gerekiyor. Listenin festival başlamadan önce tekrar değişip bir-iki filmin daha eklenme ihtimali hâlâ var. Kültür Bakanlığı bütün enerjisini buna harcamalı ve mayıs ayındaki festivalden önce Nuri Bilge Ceylan için kulis yapmalı, ne yapıp edip “Ahlat Ağacı”nın Cannes’da gösterilmesini sağlamalı.

***********

FASİKÜL ANILAR

DÜN Mehmet Çetingüleç’in “Ecevit’in Anıları” kitabını aldım. Gazetelerde çıkan haberleri okuduktan sonra ilgimi çektiği için sipariş vermiştim. Ama bir de ne göreyim, Türk siyasetine damga vurmuş, tarihimizin en önemli figürünün anıları bir dergi kalınlığında...

Her bölüm birer köşe yazısı uzunluğunda, kitabın yazılı kısmının tamamı 205 sayfa. “Bu ilk fasikül mü?” dedim kendi kendime... Zannediyordum ki Ecevit gibi karmaşık ve önemli bir figürün 12 yıl boyunca gizli kalan sohbetlerinden tuğla kalınlığında bir kitap çıkacak. Dünyada siyasi figürlerin biyografisi böyle olmaz mı? Winston Churchill’in sırf İkinci Dünya Savaşı anılarının kısaltılmış hali 1065 sayfa.

ARAŞTIRMA YOK

Türkiye’de biyografi yazımının bir kişinin ağzına teyp dayayıp aktardığını kâğıda dökmek olduğu düşünülüyor. Halbuki yaşayan kişinin beyanının ötesinde dönemin bütün aktörleri, ana konunun yan karakteriyle konuşulup bütün belgelerin teker teker elden geçirilmesi gerekiyor.

Ecevit’in mirasına da yakışan bu olurdu; okur da en kritik dönemlerde kilit rol üstlenen bir siyasi aktörü anlamak için bundan daha iyisini hak ediyor. Çetingüleç’in anıları şimdilik bir giriş kitabı niteliğinde. 12 sene bu kitabın neden yayımlanmadığının yanıtı da belki bunda gizli.

***********

PULITZER’DE TÜRK ETKİSİ

TÜRK asıllı yazar Elif Batuman’ı Amerikan basını çok seviyor. Son romanı “The Idiot” (Dostoyevski’nin “Budala”sına gönderme adı) göçmen bir Türk ailenin Selin isimli kızının 1995 yılında Harvard’a kabulüyle başlıyor. Batuman’ın kendi hayatından esinlenen roman yayımlandığında çok beğenildi. Geçen hafta açıklanan Pulitzer Ödülleri’nde de roman finalist oldu ama birinciliği “Less”e kaptırdı.

İSTANBUL ANILARI

Pulitzer listesinde bir Türkiye etkisi daha vardı bu sene. New York Times Magazine’de yazıları yayımlanan ve İstanbul’da yaşayan Suzy Hansen’ın yabancı bir gazeteci olarak 11 Eylül sonrası Türkiye’ye yerleşmesini anlatan anıları “Notes on a Foreign Country”. Geçen yaz bu köşede bahsettiğim kitap da Pulitzer’de kurgu dışı kitaplar kategorisinde finale kaldı.

***********

NE DERİN KULAKMIŞ

DÜN de yazmıştım, bugün devam edeyim...

Asla erken seçim olmayacağını yazan, Ankara’nın bir bileni rolünü oynamayı çok seven “derin kulak” Abdülkadir Selvi, gündeme gelen erken seçim açıklamasından sonra “içeriden” bilgiler vermeye devam ediyor.

Selvi’ye göre Bahçeli’nin çıkışından sonra üç ihtimal var: Erken seçime gidilmesi, seçimin zamanında yapılması, yeni bir seçim tarihinin belirlenmesi.

E, geriye ne kaldı zaten? Bunun nesi bir bilenlik?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar