Televizyon artık eğlendirmiyor
Geçenlerde ekranda bir talk-show’a maruz kaldım. Sohbet ilerlemiyor, espriler işlemiyor, sunucu da en çaresiz sığınak olan YouTube video’larından medet umuyordu. Konuk zaten donuk, belli ki önceden ne konuşulacağının provası yapılmamış, ekrandaki dakikalar boşa harcanıyor. Herhangi bir vasatlığa beş dakikadan daha fazla tahammül edemediğim için kapattım.
Ama bir yandan da Orhan Boran, Aziz Üstel, Rüstem Batumlar sonradan Cem Özer, Okan Bayülgen, Beyaz’la devam eden ve nereden bakarsanız bakın kendimize ait bir talk-show geleneğimizde Eser Yenenler’e kadar nasıl gerilediğimizi düşündüm. Gerçi kimini yayında oldukları zaman bile beğenmek mümkün değildi, ama yine de çıta bugünkünün çok üzerindeydi.
Belki televizyonculuğun saflık yıllarıydı. Özellikle RTÜK öncesi yıllarda Cem Özer’in programından sahneler hala aklımda. Batum programına Cumhurbaşkanı’nı ve taklitçisini çıkarmıştı mesela. Okan Bayülgen ise televizyonculuğa dair bütün tabuları devirmekle kalmadı, televizyona normal şartlarda pek çıkmayan insanlarla bile unutulmaz programlar yaptı.
Eser YenenlerSEBEP SİYASİ Mİ?
Televizyonculuğun altın yıllarından kimi klipleri YouTube’da bulmak mümkün, ama bu isimlerin hiçbiri artık ekranda değil. Talk-show geleneğinin son iki temsilcisi Okan Bayülgen ve Beyaz’ın kariyerlerinin siyasi nedenlerle bittiğine dair yaygın bir kanaat da var. Gezi döneminde Bayülgen kendi kitlesi Beyaz Türkler’i küstürdü, ardından da iktidarın tepkisini çekti. Suya sabuna bulaşmayan Beyaz ise hayatında ilk kez kendisi dışında bir politik çıkışın kurbanı oldu.
Tıpkı artık ana akım basında yer almayan ve bir dönem sahnesini düşük şöhretlere açan Bursa’daki Köşk Gazinosu misali kendilerini T24’te bulan gazeteciler gibi. “Muhalif olmanın bedelini” ödemek kuşkusuz düşüşün şık bir açıklaması; çoğu abartılı olsa da aralarında gerçek payı taşıyanlar da vardır kuşkusuz.
Ancak bu mağduriyet masalları anlatılırken çoğu zaman zamanın ruhu gözden kaçırılıyor. Artık ekrana çıkamayan ya da gazetelerde yazı yazdırılmayan isimlerin teker teker hikayelerine baktığımızda kaçınılmaz olarak kendi mağduriyet hikayelerini destekleyen tekil hadiseler bulmak mümkün. Hükümet kızmış olabilir sahiden de, yazıları sansürlenmiş, yaptıkları gaflardan dolayı programları yayından kaldırılmıştır. Ama bütün bu gerekçelerin kariyer bitirmesi için zamanın ruhunun oynadığı önemli bir etki de var.
Popüler olmayan bir görüşü dillendireceğim: Zamanında Güner Ümit’i Alevilere yönelik ağzından çıkan “gaf” bitirmedi, zaten bitmesine vesile olan bir katalizör oldu bu söz. Yayın yaptığı kanalın önünde protestolar düzenlendi, toplumun belli bir kesiminde infiale neden oldu Ümit’in sözleri kuşkusuz. Ama bu protestoların işe yaramasının nedeni Güner Ümit’in son kullanım tarihinin çoktan dolmuş olmasıydı. Yoksa Türkiye’de ırkçılık hassasiyetinden ya da rezil olmaktan söz edilebilir mi?
O dönemi hatırlayalım: Güner Ümit çok fazla kanal değiştirmiş, her gece ekrana çıkmış, bir süre sonra izleyicide yorgunluk yaratmıştı. Esprileri komik değil, sunduğu yarışma da ilginçliğini kaybetmişti. Gaf sadece bir bahane oldu.
TOPLUMUN YANSIMASI
Sonuçta hiçbir meslek insana ömür boyu çalışacağının garantisini vermiyor. Hele hele alışkanlıkların ve modaların çok hızlı değiştiği, izleyicinin çabuk sıkıldığı ekranda Beyaz ve Okan Bayülgen için uzatmaları oynadıkları bile söylenebilir. Gerekçesi çok önemli değil, bir gün zaten emekli olmaları gerekiyordu. Ayrıca onları izleyen kitle de çoktan ana akım televizyonları terk etti zaten, Netflix gibi platformlara kaçtı.
Ancak ekranlarda oluşan boşluğa, Eser Yenenler gibi bu boşlukta ortaya çıkan figürlere bakıp da bir bayrak değişiminden söz etmek imkansız. Bu arkadaşın hiçbir şekilde kalıcı olmayacağı belli, çünkü bayrağı devraldığı isimlerden farklı olarak yeteri kadar yetenekli değil. Ancak şu anda zamanın ruhu değişene kadar nöbet tutuyor.
Okan Bayülgen, Beyaz bugün ekranda olmayabilir ama genel olarak televizyonlarda bir eğlence kültüründen de söz edilemez. TRT’nin tek kanallı yıllarıyla, ya da 10 sene öncesiyle kıyasladığınızda bile bu kuraklığı görmek mümkün. Yarışma, eğlence programı, talk-show enflasyonundan dizi ve tek tük düşük bütçeli yapımların dönemine geldik.
Giderek artan ekonomik sıkıntı, hemen herkesin aşırı politize olması, Gezi, 15 Temmuz gibi toplumsal sarsıntılar, hiç bitmeyen terör tehdidi, IŞİD, Suriyeliler, tutuklamalar derken hiçbirimizde eğlenecek hal kalmadı. Hepimizin öncelikleri değişti çoktandır. Ekran da toplumun bir yansıması olduğu olması gerektiği refleksi gösteriyor şimdi. Eğlence programlarının yerini bitmek bilmez tartışma programları alıyor, şovmenlerin görevini ise Erol Mütercimler gibi “uzman” konuklar alıyor. Kuşkusuz bu da geçici bir süreç, ama bir süreç işte.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce