Yeni Soğuk Savaş, virüs ve medya patronu
Bütün dünyanın Corona virüsünün nereden çıktığını, nasıl yayıldığını öğrenme hakkı var. Benzer şekilde Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığın risklerini hafife alıp almadığı, Çin’in rakamları ve virüsün ortaya çıkışını gizleyip gizlemediği de araştırılması gereken meşru sorular. O yüzden Dünya Sağlık Meclisi’nde 100 ülkenin altına imza attığı Çin’e yönelik soruşturma çağrısı önemli.
Ama bir o kadar önemli olan Çin’i yükümlü tutma korosunun önderliğini neden Avustralya’nın yaptığı. Nisan ayının ortalarından beri Avustralya hükümetinin yetkilileri açıktan Çin’i hedef alıyor, başka ülkeleri de yanına alıp Çin’in hesap vermesini istiyor. Hemen hemen bütün ülkeler de virüsten darbe aldığı, virüs öncesinde de Çin’in agresif politikasından bıktığı için bu koalisyonun kurulması güç olmadı.
Aslında Avustralya virüsten en az etkilenen ülkelerden biri. Vaka ve ölü sayısı çok düşük. Üstelik virüsü Dünya Sağlık Örgütü’nden önce pandemi ilan etti ve ilk günden sıkı tedbirler aldı. O kadar ki, virüsle mücadele kendi ülkesi cayır cayır yanarken Hawaii’de tatil yapan Başbakan Scott Morrison’ın imajını onardı, popülerliğini yükseltti.
Virüs aynı zamanda Morrison’a Amerikan Başkanı Donald Trump’ın kucağında çok özel bir yer de açtı. Bu çok özel ilişkiyi sağlayanlar arasında Rupert Murdoch gibi tanıdık figürler de var.
TRUMP NE DERSE YAPIYOR
Trump genelde başka ülke liderlerini Beyaz Saray’da ağırlamayı tercih etmiyor. Hele hele devlet töreni pek az ülke başkanı için yapılıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron bu onura layık olanlardan biriydi ama daha Washington’dan ayrılmadan Trump’ı eleştirmeye başladı.
Trump’ın devlet töreniyle ağırladığı ikinci isim Morrison oldu. Bu sene seçimi kazanırsa Trump da Avustralya’ya gitme sözü verdi—bugüne kadar sadece beş Amerikan başkanı kıtaya resmi ziyarette bulundu.
Avustralya’da yayımlanan The Age gazetesi ne zaman Avustralya Başbakanları ağırlansa Amerika’nın geleneksel olarak mutlaka arkasından bir istekte bulunduğunu yazıyor. Örneğin 2006 yılında George W. Bush dönemin Avustralya Başbakanı’nı ağırlayarak Irak Savaşı felaketinde kendisini destekleyecek bir ülke daha buldu. Gazete ayrıca Morrison’ın Trump’la yakınlaşmasının da ağır bedeli olacağını aylar önce yazdı.
Kendi ülkesinde sağ-muhafazakar koalisyonun lideri Morrison özellikle Trump’ın liderlik şekline hayran. Tabanın hareketlendirmek için Amerikan sağının kullandığı kültür savaşı malzemelerini Avustralya’ya ithal etti, Amerikan muhafazakarlarının mesajlarını kopyaladı. Normal şartlarda dinin pek rolünün olmadığı, birkaç Başbakan’ın açık açık ateist olduğu Avustrulya’da siyasete kiliseyi soktu ve trans haklarından helal gıdaya karşı protestolar düzenlendi.
Aradaki dostluk bağı güçlendikten bir süre sonra da Morrison tam da beklendiği üzere Trump ne derse yapmaya başladı.
The Guardian’ın yazdığına göre Trump’ın Mars’a gitme planına 150 milyon dolar katkıda bulunacağını açıkladı Morrison. New York Times, Trump’ın yargılanmasıyla sonuçlanan Rusya soruşturmasında Amerikan Başkanı’na Avustralya’nın destek olmayı vaat ettiğini ortaya çıkardı. Trump daha önce Ukrayna devlet başkanından da benzer bir ricada bulunmuştu, ama Avustralya büyükelçisi daha istek gelmeden ülkesinin hizmetlerini peşinen önerdi.
Çin’e karşı ortak saldırıysa virüsten çok öncesine dayanıyor. Önce Morrison “Çin’in gelişmekte olan ülke statüsünden çıkması gerektiğini” söyledi; Dünya Ticaret Örgütü’nde “gelişmekte olan ülke” konumu Çin’e birçok ekonomik avantaj sağlıyor. Morrison’dan bir gün sonra Birlemiş Milletler’de yaptığı konuşmada bu sefer aynı çağrıyı tekrarlayansa Trump oldu. Böylece Çin’e karşı Soğuk Savaş da başladı. İkili yalnız değil, arkasında medya gücü de var.
VE MURDOCH DEVREDE
Efsanevi medya patronu William Randolph Hearst’e atfedilen -ama doğruluğu kanıtlanmayan- bir söz var: “Sen fotoğrafları sağla, ben savaşı sağlarım.” Bugün de Çin-ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın altyapısını dünyanın en büyük medya patronlarından Rupert Murdoch sağlıyor. Aslen Avustralyalı olan Murdoch anavatanında Çin’in virüsü laboratuvarda ürettiği teorisini yayıp duruyor.
Sistem şöyle işliyor: Önce Amerikalı yetkililer “çok güvenilir istihbarata dayanarak” virüsün Çin’de üretilmiş olabileceğini ima ediyor, Trump’ı destekleyen Fox News (sahibi Murdoch) ve başka yayın organları bu iddiayı köpürtüyor. İstihbarat yetkilileri ellerinde böyle bir delil olmadığını söylüyor, ama Avustralya İçişleri Bakanı aynı tezi Amerikalıları kaynak göstererek tekrarlıyor. Daha sonra Murdoch’ın sahibi olduğu Avustralya’daki The Daily Telegraph kaynağı belirsiz ama Amerika, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda istihbarat ağı “Five Eyes”dan sızdırıldığını ima ettiği 15 sayfalık bir rapor yayınlıyor. Bu raporda virüsün yayılmasında Çin’i suçluyor ve laboratuvar teorisini tekrarlıyor. Bu sefer Murdoch’ın sahibi olduğu diğer medya kuruluşları haberin üzerine atlıyor, Amerika’daki Fox News’e Telegraph’ın gazetecileri uzman olarak konuk alınıyor.
Eski Avustralya Başbakanı Kevin Rudd başında Murdoch’ın bulunduğu çarkın tek bir amacı olduğunu yazıyor The Guardian’da: Trump’ı yeniden seçtirmek.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce