ABD'deki bir seçimden Türkiye'deki muhalefete dersler
Dün Virginia’da valilik seçimleri vardı ve bu yazıyı yazarken gelen sonuçlara göre Joe Biden kaybetti, Donald Trump kazandı. İkisi de yarışta değildi ama Demokrat ve Cumhuriyetçi vali adaylarının akıbetini eski ve yeni başkan belirledi. Başkent Washington D.C.’nin hemen yanı başındaki bu önemli eyalet bir anlamda Joe Biden’ın başkanlığı için referandum oldu. Önümüzdeki sene yapılacak ara seçimlerin de göstergesi olarak yorumlanıyor. Bu seçim aynı zamanda Donald Trump’ın da 2024’te yeniden yarışa girip girmeyeceğini gösteriyor. Büyük bir sürpriz olmazsa Cumhuriyetçi aday Glenn Youngkin kazandığı zaferle hem Virginia’nın valisi olacak hem de partisine heyecan getirecek.
Seçimlerde Trump’ın gölgesi vardı ama Youngkin onun adını hemen hemen hiç ağzına almadı. Gazeteciler ısrarla Trump’ın etkisini, aralarının nasıl olduğunu sordular ama o sadece Virginia’yla ilgilendiğini söyledi. Trump’ın adını anmadı ama Trump taktiklerini benimsedi. Örneğin kendi partisini ya da kendisini değil, rakibini aşırı solcu olmakla itham etti ve tam ortada duran seçmeni korkutup kendisine çekti. Trump’çıların mesele ettiği konuları gündeme getirdi: Okullarda okutulan kitaplar, trans bireylerin kullanacağı tuvaletler, maske dayatması gibi konularda iyi siyaset yaptı. Ama Trump gibi merkezdeki seçmeni korkutacak bir dil kullanmadı, Trump’a oy veren sonra oyunu geri alan kadınları uzaklaştırmadı. Bir de Demokrat Parti’nin Washington’da her kurumda iktidar olduğunu vurgulayıp durdu, böylece kendisini güçlü partiye alternatif bir muhalif adaymış gibi sundu.
TEK SORUN TRUMP DEĞİLMİŞ
Keşke Joe Biden ve partisi dediği gibi gerçekten iktidar olsaydı Washington’da. İlk dönemine – belki ikincisi olmaz diye – pek çok reform sığdırmak isteyen Biden’ın eli kolu bağlı. Senato’da sadece bir oyla çoğunluğu elinde tutuyor ama kendi partisinden iki senatörün elinde tutsak. Kendilerinin merkezde durduğunu ama dev şirketlerden büyük bağış alan bu iki senatör ısrarla Beyaz Saray’dan gelen ve halkın refahına yarayacak paketleri reddediyor. Çok iddialı projeler bu iki senatör destek vermeyeceği için tıkanıp kalıyor.
Reform yapamayan, halkı refaha kavuşturamayan Beyaz Saray’ın başarısızlığı da şimdiden kendisini sandıkta gösteriyor. Nispeten liberal tandanslı New Jersey’nin bile kaybedilmesi söz konusuydu bir ara dün; ben yazıyı yazarken fark kapanacak gibi görünüyordu ama zar zor.
Bir yandan tedarik zincirindeki aksaklıklar, diğer yandan yükselen enflasyon ve aklınıza ne gelirse her ürüne zam gelmesi gibi sorunlar Amerikalıları mutsuz ediyor. Biden’a kamuoyu desteği düşüyor ve önümüzdeki seneki ara seçimlere kadar toparlaması epey güç gözüküyor. Biden şirketlerden alınan vergileri yükseltemiyor, 700 tane milyarderden alınması gereken yeni vergileri de geçiremiyor. Elinde oy yok, karşı partiden de kimseyi yanına çekemiyor.
Oysa geçen sene Trump gidecek, Biden gelecek ve ABD’de her şey düzelecek zannediliyordu. Büyük bir mavi dalgadan söz ediliyordu. O dalga giderek yeniden kırmızıya dönüyor.
Büyük hata da medyanın, iş dünyasının, siyasetin, ABD’nin güç odaklarının sorunları sadece Trump’ın şahsına indirgemesiydi. Bugün ana akım medyada Trump’ın adı bile geçmiyor, ama Virginia seçimlerinde olduğu gibi kendisi ortalarda olmasa da bıraktığı miras ve taktikler işe yarıyor.
Cumhuriyetçi partinin yenilgiden ders aldığı ortada. Yeni taktikler bulmayı öğreniyorlar. Axios’a göre yerine göre “Trump Light” yerine göre “Full Trump” stratejisi bu. Müşteriye göre kampanya kısacası, tek amaç kazanmak.
ADAY ÖNEMLİ DEĞİL
Türkiye’de seçimler ne zaman yapılacak belli değil, ama 2023’te zamanında da yapılsa, önce de yapılsa sadece ‘Erdoğan’la yola devam mı’ sorusu oylanacak. Muhalefete aday biçenlere ya da kimin Cumhurbaşkanı’nın karşısında aday olacağına dair spekülasyonlara gizliden gizliye gülüyorum. Çünkü kimin aday olduğunun özünde hiç önemi yok. Bu seçimlerde kim olursa olsun sadece Erdoğan’lı yıllara son mesajını ısrarla işleyerek kazanma ihtimali var. Parlamenter sisteme geri dönüşün bile seçmenlerin çoğunu ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Pek çok muhalif için Erdoğan’ı yenmek bir takıntıya dönüştü artık, ancak yenildiğinde rahatlayacaklar.
Birbirinden farklı değerleri temsil etmesi gereken muhalif partilerini ve seçmenleri bir arada toplayan payda da Erdoğan’ı yenebilme isteği. Kimsenin detaylarla, AK Parti’nin ya da CHP’nin politikalarıyla ilgilendiğini zannetmiyorum. Joe Biden’ın da hiçbir plan ve projesi yoktu, sadece “Ben Trump değilim,” diye çıktı ve bu haliyle kazandı seçimi. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’nu dahi küçümsememek gerekiyor.
Ama asıl sorun seçimden bir sene, iki sene sonrası. Bunun küçük bir provasını İstanbul’da gördük. Büyük bir farkla Erdoğan’a karşı kazanan Ekrem İmamoğlu’na herhangi bir zafer kazandırtmıyor sistem. Tıpkı Biden gibi eli kolu bağlı. Genel seçimde de kim olursa olsun Erdoğan’a karşı kazanırsa ama ülkeyi yönetemezse, bir-iki sene içinde ortada duran seçmen yakın geçmişi dahi aramaya başlarsa ne olacak?
Virginia örneği büyük değişimin eşiğindeki seçimlerin ardından muhalefetin sadece sandık sonucunu değil, birkaç hamle sonrasını çok iyi hesaplaması gerektiğini gösteriyor. Yoksa mavi dalga bir sene bile sürmüyor işte.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce