New York'ta bir Pazar günü
Pazar günü polis yerini almış, bazı sokakları trafiğe kapatmış, belediye bariyerlerini yerleştirmiş, valilik mesajını yayınlamıştı. Aşağı yukarı bütün şehirler “pride” kutlamalarına böyle hazırlanıyor. Ama bazı kentlerde polis insanlar daha rahat yürüsün diye trafiği kapatıyor, bazılarında insanlar sokağa çıkamasın diye. Tren beklerken New York belediyesinin bir afişi dikkatimi çekti: “Pride’a ulaşmanın en iyi yolu metrodur.” Jet Blue havayollarının “Queens’in resmi havayolu biziz,” sloganı dikkatimi çekti, kelime oyununu çevirmeyeceğim çünkü anlayan anladı. Kapısına gökkuşağı bayrağı asmayan işletme yok gibiydi.
Hemen hemen bütün markalar da bugüne ya özel ürün çıkarmışlardı—Nike’nin her seneki spor ayakkabı sürprizi bu sene Dunk modeli—veya günün mana ve önemine göre reklam kampanyası yaptılar. Son yıllarda “pride” kutlamalarının fazla ticari olduğu, LGBT+ hareketinde artık gidilecek yerler kalmamışken politik bir hak aramak için ortaya çıkan bugünün de kapitalizme teslim olduğu eleştrisi yapılabilir. Gözden kaçırılmayacak bir pazar LGBT+ tüketici grubu, kapitalizm de bunun farkında. Siyasiler de LGBT+ seçmenin oy deposu olduğunu biliyor. Sonuçta eşcinselliği New York’tan çıkarınca geriye ne kalır: Önce Broadway’i kapatmak gerekir. Bu sene, belki her seneden daha da fazla altı çizilmiş bir şekilde, onur yürüyüşü yine politikti. New York’ta herkesin katıldığı bir bayrama dönüşen bugün elde edilmiş hakların kaybedilme korkusunun gölgesinde yaşandı bu sene.
DAHA DA KALABALIK
New York’ta “pride” hep kalabalık geçiyor, ama bu sene her zamankinden bile daha kalabalıktı. Pandemi yasaklarından, mesafeden, maskeden sonra şehir belli ki bu kutlamaya açtı.
Güne Astor Place’deki şirketlerin açtıkları stantların arasında başladım. Günlerdir kürtajın yasaklanmasına yönelik protestoların merkezi olan Washington Square Park’ta bir gün önceki gösteriye katılan kadınlarla onur yürüyüşü için birleşenler bir aradaydı. Sloganlar, pankartlar farklıydı ama ortak talep insan hakkına sahip çıkmaktı.
Belediyenin sözünü dinlemiş New Yorklular: metrolar normal bir Pazar gününe kıyasla çok daha fazla yolcu taşıyordu. Turistlerle bu şehrin sakinleri bir arada o upuzun yürüyüşü ellerinde bayraklar, özgürlük ve itiraz sloganları yazılı kıyafetlerle izlemek için toplandı.
Küçücük çocuklar anne babaları, anne ve anneleri ya da baba ve babalarıyla ailelerinin özgürlüğünü ellerinde gökkuşağı bayraklarıyla kutladı. Polis yürüyenler ve izleyenlerle şakalaştı, hak arayan insanlar insanları düşman olarak görme bu özel günde güvenli alan sağlamak için çalıştı.
Lokantalar tıklım tıklımdı. Hafta sonu onlarca parti vardı, hatta Manhattan yakınlarındaki bir adada festival düzenlendi. Pazar günü herhangi bir barın kapısından kafayı uzatıp içeri bakmak bile mümkün değildi. Hava 31 derece ve yapış yapıştı. Bir ara kadın erkek herkes üstsüzdü denebilir. Normal şartlarda t-shirt’süz servis yapmayan lokantalar bile bu sefer ses çıkarmamıştı. Gördüğüm en ilginç karakterlerden biri fosforlu sarı g-string’iyle rottweiler’ını gezdirmeye çıkan siyah bir adamdı.
ERTESİ SABAH NE OLUR
Şehir kalabalıktan battı çıktı, sokaklara işeyenler ve çöp atanlar kaçınılmaz olarak vardı. Parktan eve dönerken yerde bir tek Yeezy terlikten güneş gözlüğüne unutulmuş, düşürülmüş çeşit çeşit eşyalar gözüme çarptı. Ama New York’un bu şehri temizleyecek, ortalığı toparlayacak imkanları var. Ertesi sabah bir gün önceki kaostan eser kalmayacak.
Kesin olan bir diğer nokta da New York’ta onur günü yürüyüşü düzenlendiğini görüp bir sabah uyandıklarında kendilerini eşcinsel olarak bulan insanların olmayacağı. Sokaklarda insanları yürümesiyle ya da Netflix’te dizi izlemekle olunmuyor, havadan bulaşmıyor; böyle doğuluyor. Bu yürüyüş en azından kendi kimliğiyle yüzleşemeyen, korkan, bir çıkış yolu arayan, kendisini sorgulayanlara senede bir başka bir seçenek daha olduğunu hatırlatıyor, umut oluyor. Hakikaten de başka bir çıkış yolu var.
New York’taki onur yürüyüşü aşağı yukarı her sene aynı şekilde ilerliyor, izlenimlerim de genelde belli bir zamana ait olarak okunmayabilir. Ama bu sene bu yürüyüşün neden yapıldığını, kimlerin katıldığını, şehrin nasıl tepki verdiğini bir kez daha özel olarak anlatmam zorunlu oldu.
Geçen hafta çıkan kürtaj yasağından sonra Amerikan sağı gözünü şimdi de geçmişte kazanılmış diğer haklara dikti. Aynı cinste insanların birbirlerini sevme haklarını geri almak isteyen yargıçlar var. Doğum kontrolü gibi evlilik eşitliğinin de yasaklanması gündemde. Tam tüm haklar alındı, yeteri kadar ilerleme sağlandı, en azından gelişmiş toplularda post-gay denilebilecek bir sürece girdik derken karanlık kapıda belirdi. Dünyanın en ileri ülkesinin en ileri şehrinde bile korku ve endişe var. Varoluşumuz, kimliğimiz, hayatımız, insan hakkımız bunca ilerlemeden sonra tahayyül edilemeyecek şekilde yeniden tehdit altında. Burada bile.
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir13 dakika önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi26 dakika önce
- First lady Elonia1 gün önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu2 gün önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı4 gün önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi6 gün önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor1 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce
- Milyarderlerin Trump sevdası2 hafta önce
- Amerikan seçimini Müslüman oylar mı belirleyecek2 hafta önce