Aile meselesi
Zaman zaman aklıma geliyor, bazen birilerinin ölüm haberini alınca daha sık düşünüyorum ve endişeleniyorum. Ben de o gün geldiğinde tek başıma, yalnız mı öleceğim diye aklımdan geçiyor. Önceki gün muhalefetin anayasa taslağını, dün de ABD senatosunda evlilik eşitliği kanununa dair oylamayı takip ederken de kafamda bu soru vardı. Sevdiğimiz insanla aile kurmamıza, yasalar önünde eşit haklara sahip hayat yaşamamıza engel kendi ülkemiz… Ve insanlar sevdikleri insanlar birlikte olabilsinler, birlikte yaşayıp birlikte ölebilsinler diye bunu kanuni güvence altına alan bir başka ülke.
ABD’de kimileri evlilik eşitliğinin tehdit altında olmadığını iddia ediyor, dolayısıyla bu oylamayı da gereksiz buluyor. Oysa bu hak sadece bir mahkeme kararına dayanıyor ve Yüksek Mahkeme açıkça bu konunun yeniden görüşülmesi gerektiğini yakın zamanda ifade etti. Benzer şekilde bir mahkeme kararına dayanan kürtaj hakkı mahkemenin yeni yorumuyla bir günde geri alındı. Evlilik eşitliği de böyle bir son bekliyordu.
Bölünmüş Amerika’da iki parti uzun zamandan beri ilk kez bir konuda birleşerek şimdi bu hakkı yasayla güvence altına aldılar. Senato’dan geçen tasarı Temsilciler Meclisi’nde imzalanıp Joe Biden’ın önüne gelecek ve yeni yasama dönemi başlamadan kanunlaşmış olacak.
Türkiye’de ise bu hak daha verilmeden önlenmek istiyor.
Aylardır LGBT+ düşmanlığı besleniyor, en son ailenin tanımının bir erkek ve kadın olabileceğine dair bir anayasa değişikliği geçirilmek istendi. Hatta bu tartışmanın açılmasına vesile olan da ne AK Parti ne de Cumhurbaşkanı’ydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiç kimsenin nedenini anlayamadığı türban çıkışı sonrası iktidar aile kavramını da kadın ve erkek arasında tanımlayacak bir anayasa değişikliği önerdi.
MUHALEFETİN SESSİZLİĞİ
İktidar şimdilik anayasa değişikliğinden vazgeçmiş gibi görünüyor, ama bu konu bir kere siyaset gündemine girdi. Belki bugün değil ama illa bir gün yeniden gündeme getirilecek. Erdoğan yeniden kazanırsa istediği aile tanımını anayasaya kolaylıkla yazdırabilir, sonra da hiç kimse değiştiremez.
Sağ siyaset hep kültür savaşlarından beslenir, yeni bir düşman yaratılması da şaşırtıcı değil. Muhafazakar iktidar da kendi içinde tutarlı. Dünya görüşü, inandıkları değerler, parti programları bu. Bir gün LGBT+ haklarının da insan hakkı olduğunu öğrenebilir elbette, bu konunun basit çözümünün “sana ne / bana ne” olduğu noktasına gelebilirler gerçi. Amerika’nın en muhafazakar senatörleri de dün bu hakkın geçmesi için oy kullandı, çünkü bu konunun bir mesele olmasını hiç kimse istemiyor.
Ama asıl muhalefetin hiç özrü yok. Hem bu tartışmanın önünü açıp hem de insan haklarına temel bir tehdit olan aile düzenlemesi girişimiyle ilgili tek bir söz söylememek pısırıklık, acizlik, ama en önemlisi iki yüzlülük.
Anayasa taslağında bu konuya vurgu beklemiyordum, çünkü muhalefete yönelik beklenti çıtam epeydir çok aşağıda. Ama aile kavramı sınırlandırılmaya çalışılırken, kendi hayatını özgürce yaşamak isteyenler tarihimizde hiç olmadığı kadar hedefte ve tehdit altındayken bir tek milletvekilinin ya da bir belediye başkanının dahi ağzını açıp söz söylememesini kabullenemiyorum. Türkiye’de muhalefet insanı sık sık utandırır. Bu sessizlik benim için en fazla utandırdıkları anlardan biri.
- Konserler, ünlüler, paralar6 dakika önce
- Trump oligarklar rejimi kuruyor2 gün önce
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir4 gün önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi6 gün önce
- First lady Elonia1 hafta önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu1 hafta önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı1 hafta önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi1 hafta önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor2 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce