Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Sadullah Ergin’in milletvekili adaylığına kuşkuyla yaklaştığım için Mehmet Akif Ersoy’un önceki akşam Habertürk’te onunla yaptığı söyleşiyi dikkatle izledim. Ergin’in FETÖ’cü olmadığına dair açıklamalarını inandırıcı bulmakla birlikte, genel olarak onu ikna edici bulmadım.

Milli Görüş’çü bir çizgiden gelen Ergin o dönemin koşullarında bir Eichmann olarak liderin emriyle oynamak zorunda olduğu rolü oynamış. FETÖ’cülerin kendisini nasıl hedef aldığını hatırlatması, kimi soruşturmalarda Zekeriya Öz’ü engellediğini anlatması iyi oldu. Ancak neden o zaman yeteri kadar isyan etmediğini, mağdurları dinlemediğini veya tüm rahatsızlıklarına rağmen AK Parti’den ayrılmak için epey beklediğinin açıklaması yok. Bir Abdüllatif Şener gibi erken uyanıp başka bir yola giden biri değil.

Siyasette algı gerçekliğe dönüşür, Ergin biraz da bundan mustarip. “Olguyla algı farklıdır,” diyor ama algının önüne geçemiyor. O kadar ki seçmene “Önümde oyna, bir takla at da sevindiğini göreyim,” diyen İdris Naim Şahin’in İYİ Parti’den aday gösterilmesi bile gölgede kaldı.

Ergin’in en önemli açıklaması kendisinin Çankaya’dan aday olmak gibi bir arzusunun olmadığıydı. Asıl mesele de bu zaten. Ergin başka bir yerden aday gösterilse hiç bu tartışmalar çıkmayacaktı. CHP seçilebilecek yerlerden DEVA’a kontenjan veriyor, bunlardan biri de Çankaya. Ali Babacan da buraya Sadullah Ergin’in adını yazıyor. Amatörlük mü inat mı? Ya da bir hesap hatası. İnatlaşmak yerine çok daha yumuşak bir çözüm bulunabilirdi.

*

Hasan Cemal’le söyleşi yapmak istiyorum ama yanıt alamadım. Kendisi gibi Yeşil Sol Parti’den aday olan ve pek çok tartışmanın odağındaki Cengiz Çandar gibi ona da geçmişinden dolayı eleştiriler var. Cemal’in bir yerde “Eleştirilerin bir kısmı haklı, bir kısmı çok haksız ama geleceğe bakmak istiyorum,” dediğini duydum. Bu kadarına bile razıyım, ama ikisi de geçmişle hesaplaşmama konusunda çok inatçı. Bir türlü yanıldıklarını kabul etmiyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bile yanıldığını, aldatıldığını söyledi halbuki. Dahası Hasan Cemal kendi geçmişiyle yüzleşme konusunda Türkiye’de pek çok insana örnek olan birisi. Ama konu FETÖ kumpaslarına gelince bir türlü hata yaptıklarını kabul etmiyorlar. Yine de Cemal Paşa’nın torununun frak giyerek Meclis’i açmasını sadece kozmetik nedenlerle heyecanla bekliyorum.

Meclis’teki bıyıklı enflasyonuna bir de pala bıyıklı katılması konusunda aynı hislerde değilim ama. Cengiz Çandar hala çok küstah ve kibirli. O da kendisine yakın yayın organlarına söyleşiler veriyor ama yanıldığını kabul etmiyor. “Yetmez ama evet” dediği için de hala memnun. “Bizim ‘yetmez ama evet’ dediğimiz metinde HSYK düzenlemesi yoktu,” gibi çocukça bir açıklama yapıyor. Oysa 12 Eylül 2010 referandumunda hayır kampanyasının odağı başından sonuna yargının ele geçirilme tehlikesiydi. Hayır cephesi bu konuda bas bas bağırdı.

Bir Cengiz Çandar mı duymadı? Duymak istemedi. Ama ego’su yanıldığını, hata yaptığını, kamuoyunu yanlış yönlendirdiğini söylemesine engel.

Hasan Cemal de Cengiz Çandar da bu kadar kibirli olmasalar adaylıkları krize dönüşmezdi. HDP’nin 2015’teki rüzgarı kaybetmesi, oylarının düşmesi tartışılırken bu küstahlığın etkisi de görmezden gelinmesin.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar