Neden böyle oldu
AK Parti başından beri sonucu böyle tahmin ediyordu
AK Parti başından beri böyle bir sonuç bekliyordu. Seçimden bir ay önce kampanyanın önemli bir ismi bana İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun biraz önde olduğunu, ama seçimi kazanacaklarını söyledi.
“İlk turda mı?” diye sordum, “Hayır ikinci turda,” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ikinci tur” ihtimalinin telaffuz dahi edilmesini istememesine rağmen kaynağım büyük bir dürüstlük ve açık sözlülükle elindeki veriye göre konuştu.
AK Parti seçimin ikinci tura kalacağını, hatta Kılıçdaroğlu önde olsa bile Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı’nın ele geçirmesiyle—bunun matematik hesabını yapıldı—ikinci turda kazanacaklarını düşünüyordu. Seçmen istikrar istiyor, kriz çıkmasın diye Meclis’te kuvvetli partinin adayına oy verecek. Hesap bu.
Özetle, AK Parti bu seçim sürecinde hiç yanıltmadı. Ya yanıltanlar?
İktidarın bu kadar yıpranmış görünmesine rağmen hala çok ciddi kazanma ihtimali olduğunu, muhalefetin kendisine fazla güvendiğini ve erken havaya girdiğini televizyonda söylediğimde Paris’te Étoile’deydim. Son haftalarda beni yanıltan seçimden önce İstanbul'a gelmem oldu. Ama artık öğrendim, Türkiye en iyi uzaktan takip ediliyor. Benim uzaktan gördüğümü Türkiye’nin büyük araştırma şirketleri, sözde siyasi analistleri, televizyondaki konuşan kafalar, seçim bitse de kendi havuz medyamızı kursak diye Kılıçdaroğlu’na gaz veren ikinci sınıf televizyon kanalları nasıl görmedi?
CHP defalarca söylenmesine rağmen iktidarın kurduğu tuzağa düştü, AK Parti'nin istediği adayı gösterdi. Sonuç ortada.
Hani Bekir Abi ne derse doğruydu
Hemen hemen bütün kamuoyu yoklamaları yanılttı, ama muhalif mahalleye en büyük gol kendisine akil adam muamelesi yapılan Bekir Ağırdır, verileri peygamber hadisiymiş gibi sorgulanmayan Konda’dan geldi. Borsa bile inandı. Oysa bu Ağırdır ve Konda’nın sonuçları ilk ıskalaması da değildi.
Liberal çevrelerden yakın arkadaşlarınız olursa kamuoyunu yanlış yönlendirmeleriniz kolayca görmezden gelinir. Medya sizi ağırlamaya devam eder, öngörüleriniz ve analizleriniz yanlış da çıksa mahallede itibarınız ve prestijiniz korunur. Bu hayatta sanki bir filozofmuş ve hayata dair görüşleri çok önemliymiş gibi kendi fotoğrafını kapağına koyduğu öğüt veren kitaplarıyla Bekir Ağırdır olmak var. O Bekir Ağırdır değil miydi Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin seçimlerde hiçbir etkisi olmayacağını söyleyen?
Şaka gibi ama ilk tur sonucunu televizyonda tırnaklarını kesen, bir önceki seçimde sonuçları muhalif mahalle tarafından linç yememek için çarpıttığını itiraf eden Hakan Bayrakçı bildi.
Alevi video’sunun hiçbir katkısı olmamış
Oysa “dünya izlenme rekorları kırdığı” söyleniyordu. Aksine Alevi kimliğinden dolayı tereddütteki seçmen ona oy vermemişe benziyor. Bunun en temel sağlamasını sol mahallenin aniden büyük bir ermiş muamelesi yaptığı Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi’nden oyların Yeniden Refah Partisi’ne geçişinden anlamak mümkün. Fatih Erbakan büyük sürpriz yaptı.
Hani Saadet kendi seçmenini ikna etmişti? Türkiye henüz Barack Obama’yı başkan seçecek kadar “woke” değil işte, eldeki insan malzemesi bu.
Benzer şekilde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun katkıları yok denecek kadar az. Konya’nın fatihi olduğunu söyleyen ve seçim öncesinde oy oranının tartışılmasını istemeyen Ahmet Davutoğlu’nun ego’su bu sonuçlardan sonra bir parça olsun törpülenecek mi acaba? Kılıçdaroğlu sadece kendi adaylığına destek vermesi için masaya topladığı oyu olmayan partilerin liderlerine bol keseden milletvekilliği dağıttı. Buna rağmen bu kalabalık masa Meclis’te çoğunluğu sağlayamadı. Açık açık “Kendi seçmenimizin tamamını Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edemedik,” diyen Ali Babacan gecenin kazananı: Bir koydu 15 vekil aldı.
Daha da kötüsü, Kılıçdaroğlu masayı genişletti, iktidarın eskilerine yol açtı, Atatürkçülükten, kadın ve insan haklarından taviz verdi diye kendi seçmeni tepki göstermiş. CHP yine ne uzadı ne kısaldı.
“Kilit parti HDP” efsanesinin sonu
HDP kuvvetli olduğu Güneydoğlu’da Kılıçdaroğlu’na taahhütlerini sonuna kadar yerine getirdi. Ama çok kısa süre öncesine kadar yüzde 13’lere tırmanan oyu nasıl eridi ve Meclis’te zayıfladı; oturup bunun hesabını yapmak zorunda. Selahattin Demirtaş’la başlayan Türkiye partisi olma rüzgarını kaybetti, etnik siyaseti esas alan zayıf adaylarıyla belli bir demografiğe hapsoldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için en önemli tezlerden biri Kürt seçmenin oy vereceğiydi. Tamam verdi, ama HDP demek ki siyasete yön verecek ve geleceği belirleyecek kadar anahtar bir parti, bir “kingmaker” değilmiş. O zaman bu kadar taviz neden verildi? Neden etkisi sınırlı bir partinin istediği kişi aday yapıldı?
HDP oylarını TİP’in de bozmadığı, TİP’in toplam sayısının Mehmet Aslantuğ’un gişe rakamı kadar olduğu, HDP’nin kendi kendine eridiği görüldü. Havalarından geçilmeyen dört tip bu yaz katamaranda Ahmet Şık’ın meyhanesinden mezelerle beyin fırtınası yapabilirler. Adlarını YDH olarak da değiştirebilirler.
Asıl belirleyici yine milliyetçi oylar
Bir kez daha Türk siyasetinde milliyetçi siyasetin ne kadar etkili olduğunu gördük. Ya da görmedik, çünkü 1999’daki MHP’nin patlaması gibi bir kez daha partinin aldığı oy oranı öngörülemedi.
Hayatımda MHP konusunda bir kez yanıldım. MHP en zayıf haldeydi ve barajı bile geçemeyeceği öngörülüyordu. Rahmetli Burhan Ayeri’yle iddiaya girdim, bana “MHP’nin her zaman en az yüzde 10 oyu vardır,” demesine rağmen inanmadım ve kaybettim. Ama kulağıma küpe oldu, nitekim bu seçimde de MHP pek çoklarına “sürpriz” yaparken ben uyduruk anketçileri düşündüm. Seçmen her zaman rasyonel değildir, AK Parti’ye kızıp MHP’ye oy verenler olabileceğini bile düşünmediler.
Sinan Oğan’ın aldığı oya, MHP’nin yükselişine bakarak Millet İttifakı’nın adayı Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu (veya herhangi bir sağcı) olsaydı nasıl bir tablo oluşurdu? Sinan Oğan seçime girmeseydi Erdoğan rahatlıkla ilk turda alacaktı. Aday belirlenme sürecinde “Kılıçdaroğlu iyi hoş da bu kadar risk almaya gerek var mı,” diyen endişeli muhalifler haklı çıktı.
İYİ Parti adeta infilak etti
Haklı olarak kazanılacak aday diyenlerden biri Meral Akşener’di, hatta sırf bu yüzden kriz çıkardı ve en azından seçimi ikinci tura taşıyacak bir yamalı formül bulunmasına faydası oldu. Ama Kılıçdaroğlu’na milliyetçi oyları toplayamadığı gibi—Sinan Oğan’a kaçmışlar—partisi de bir taş üstüne bir taş koyamadı.
Akşener ne beklediği gibi Meclis’te çok sandalye aldı ne de kendi seçmenini Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edebildi. Merkez siyasetteki tek kadın genel başkan olarak kadın seçmenini bile etrafında toplayamadı. Son derece cılız bir kampanya yönetti, hemen hemen hiç kapı çalmadı ve medyayı kötü kullandı.
Partisi ise Hollywood stüdyolarının logosuna kadar uyarlanan birbirinden kötü, yaratıcılıktan uzak, upuzun ve herhangi bir zeka parıltısı içermeyen video’larla uğraştı. İzlemediğinizi biliyorum, ama enerjilerini sokakları arşınlamak yerine buna harcadıklarınızı bilin. Bu video’lara bakınca İYİ Parti’nin merkezdeki liberal bir parti olduğunu düşünmek mümkün. Zaten bu kafa karışıklığı, İYİ Parti’yi Bilge Yılmaz’ın mı Koray Aydın’ın temsil ettiğine bir türlü karar verememesi oyunu sınırlı kıldı.
İmamoğlu’nun geleceği
“Muhalefet PKK ile işbirliği yapıyor,” algısının kabul gördüğü Karadeniz’de Ekrem İmamoğlu çok çalıştı, CHP’ye de katkısı oldu ama seçmeni Kılıçdaroğu’na yönlendiremedi. Dahası rakamlar daha çok İYİ Parti’ye çalıştığını gösteriyor.
Merkez sağcı İmamoğlu’nun siyasi geleceği merkez sağ bir partide. Akşener partiyi ona teslim etsin, Mansur Yavaş da yardımcısı olsun.
Bir Sarıgül parantezi
Ne olursa olsun seçmen CHP’ye oy vermez, seçmenin CHP’ye alerjisi var, kimse altı oka basmaz… Bu yalanı Mustafa Sarıgül yerle bir etti. Doğru aday, doğru yere konunca ve sabah akşam çalışınca seçmen CHP demeden oyunu veriyormuş işte. Kilit nokta: Doğru aday.
Sonuçta…
Sonuçta sosyal medya, genç oylarına yönelik abartılı beklenti, yankı odaları, mahallenin yanıltması, parayla satın alınan anket şirketleri, reklam ajanslarının sözde dahi sahiplerinin çok parlak olduğu söylenen mutfak video’ları, Halk TV’deki Huysuz Virjin, Tik Tok dansı, Muharrem İnce rüzgarı, Flamenko sanatçının bestesinden seçim şarkısı yaratma çabaları, kalp işareti, “İstanbul’u yöneten Türkiye’yi alır,” ezberi kaybetti.
TOGG, savunma sanayi, bedava doğal gaz, beka sorunu, vatanın bölünmez bütünlüğü, “Yaparsa yine Erdoğan yapar,” algısı, müteahhitler ve inşaata dayalı ekonomi, dış güçlerin müdahalesine karşı birlik olma mesajı kazandı. Pandemi, ekonomi, deprem teğet geçmiş. Demek ki Türkiye henüz o kadar da değişime hazır değilmiş ve Erdoğan’la işi bitmemiş. İkinci turun sonucu ne olursa olsun Meclis aritmetiği bunu gösteriyor.
- Baklavacı asla sadece baklavacı değildir13 dakika önce
- Bir eski eroinman Amerika'nın patates kızartmalarını düzeltecek mi26 dakika önce
- First lady Elonia1 gün önce
- Seçimi kazandıran podcast sunucusu2 gün önce
- Aradığım Çin lokantası Erdoğan'a komşu çıktı4 gün önce
- Kamala olarak girdi, Kemal olarak bitirdi6 gün önce
- Anneciğim erkeklik elden gidiyor1 hafta önce
- Çöplük gibi kriz2 hafta önce
- Milyarderlerin Trump sevdası2 hafta önce
- Amerikan seçimini Müslüman oylar mı belirleyecek2 hafta önce