Boğazı sıkılırken dili dışarı sarkmış

ÇOK saçma ama olay tam oralara kadar gitmiş. Türk televizyonlarımızın tek absürd komedi dizisinden absürd ama hiç komik olmayan bir haber geldi. Dizinin oyuncuları arasında fena bir kavga çıkmış. Aslında buna kavga çıkmış demek doğru değil, erkek bir oyuncu bir kadın oyuncuyu başlıkta okuduğunuz korkunç noktaya gelene kadar dövmüş.

Bu olayın iki farklı boyutu var. Birisi bugün HT MAGAZİN'de okuyacağınız boyutu. Şiddete maruz kalan Ezgi Asaroğlu'nun olaydan sonra yalnız kaldığını söylediği açıklaması. Bilirim böyle olaylarda kadınlar genellikle başına gelen felaketle baş başa kalır. Hatta "O da adamı kudurtmasaymış canım" diyenler bile çıkar. Dahası şiddeti uygulayan adam işini korurken o işini bile kaybedebilir.

Gerçi olayın ardından hem dizinin yapımcısı Eflatun Film hem de rol arkadaşı Ahmet Mümtaz Taylan gerekenlerin yapılacağı mesajını verdi ancak hâlâ bu konuda net bir açıklama gelmedi taraflardan. Eminim ki Onur Ünlü ve ekibi en adil kararı vereceklerdir bu konuda. Ama bu kadar sert bir olay sonrası Asaroğlu'nun kendini yalnız hissediyor olması çok hoşuma gitmedi doğrusu. Çünkü uygulanan şiddet, olayın nedenlerini tartışma şansını ortadan kaldırmış oldu bence.

Bu tüyler ürperten olayın ikinci ve hepimizi ilgilendiren boyutu ise kadına şiddetin nereden, nasıl geleceğinin artık kestirilemiyor olması. Gayet efendi görünen, okumuş bir adam bile birkaç cümleyle bu kadar kendinden geçip hem de işyeri sayılan yerde bunları yapıyor ve etraftan kimse müdahale etmeden bir süre olayı izliyorsa biz kadınlar için kaçacak, saklanacak yer pek kalmamış demektir. Ki bu da olayın kendinden daha korkunç.

Allah hepimizi yerlerde yuvarlanıp boğazımızın sıkılmasından korusun.

***

Vizeden geçtim, iyi davransınlar yeter

VİZE kelimesini görünce tüylerim diken diken oluyor. Aldığım vizeler bitecek diye ödüm kopuyor. Çünkü her vize başvurusu bir tedirginlik demek. Bir camın arkasında oturan insanın sorularına çoğu kez titreyerek bakmanız demek. Banka hesaplarınızdan maaş bordronuza ne kadar mahrem bilginiz varsa o camın arkasındaki hiç tanımadığınız insanlarla paylaşmanız demek.

Korkudan bir minik soru bile soramadığınız o insanın tüm sorularına sahip olduğunuz tüm nezaketle yanıt vermeniz demek. Bazen kuyruklarda elinizdeki belgeleri sayarak soğuk terler dökmeniz demek. Gerçekten bir Türk vatandaşı olarak vize denilince tüylerim diken diken oluyor. Üstelik kısa verilen ve her başvurduğunuzda ödemeniz gereken yüksek harçlar da cabası.

Önceki gün Avrupa'ya vizesiz giriş yapabilmemiz için bir toplantı yapılmış. Pek kritikmiş. Daha önce bu tarz çok toplantı gördüm ve umutlanmaktan yoruldum. O yüzden benim vizesiz girmek filan gibi bir talebim yok, almak kolaylaşsın, vize almaya gittiğimizde bize potansiyel göçmen, terörist, sosyal suçlu gibi davranılmasın yeter.

Gerçekten çok onurum kırılıyor. Sizin de değil mi?

***

F1 pistini ne yapacağız?

İSTANBUL'un Formula 1 takviminden çıkarılmasıyla elimizde büyük yatırım yaptığımız bir pist kaldı. Dünyanın en modern ve pilotların tasarımını çok sevdiği bir pistimiz var. Ancak Formula sonrası burayı nasıl kullanacağımız tam netleşmedi.

Geçen sene yarım günlüğü 30 bin Euro gibi fiyatlara kiralanabiliyordu. Doğal olarak da çok kısıtlı kullanılabiliyordu. Ama artık tüm bunlar değişecek. Ben diyorum ki pisti belli günlerde makul fiyatlarla sıradan insanlar ve otomobillerine açsınlar.

Caddede, otoyolda gazlayan gençler gazlarını F1 için yapılmış ve etrafında her türlü güvenlik önlemi düşünülmüş pistte atsın. Dünyanın tüm büyük pistlerinde hafta arası otomobilinizle gazlamak mümkündür. Bu hem otomobil kültürünün oluşmasına, yaygınlaşmasına ve ulaşılabilir olmasına şans verir. Hem de otomobil kullanma alışkanlıklarımızı değiştirir.

Çok para yatırdığımız pisti boş bırakıp kendi haline terk edersek altı ay sonra ne pist kalır ortada ne asfalt. Umarım yetkililerin kafasında pisti gençlerle buluşturma fikri vardır. O koca tesis atıl kalacağına bırakalım gençler tadını çıkarsın.