Kur artışının temelinde ne var?
Dolar Mayıs ortasından bu yana yatay bir seyir içindeydi. Sadece iki gün kafa kaldırmıştı. Kamu bankalarının düzenleyici döviz satışı ile dolar kuru 6.85 düzeyinde tutuldu. Ne olduysa oldu, bu eğilimi ağustos ayı ile birlikte son buldu. Dolar/TL’de 6.85 çizgisindeki gidiş 7’nin üzerine sıçradı. Dün en yüksek 7.3099’a kadar çıkan dolar/TL kuru yeni bir rekor kırdı ve yüzde 4 kadar yükseldi.
Dolar bu yıl 5 Mayıs’ta 7.2712’ye kadar yükselmiş ve ağustos 2018 rekorunu egale etmişti. 10 gün sonra da Katar’la 10 milyar dolarlık swap anlaşması haberi geldi ve dolar geriledi.
Euronun rekorunu ise bayrama girmeden önce 29 Temmuz’da 8.2587 TL ile kırılmıştı. Euronun bundan önceki rekoru 8.2370 ile 13 Ağustos 2018 tarihine aitti.
HANGİ GELİŞMELER ETKİLEDİ?
-Döviz kurlarındaki hareketlenme temmuz ayının son haftasında başladı ve ağustos ayında ivme kazandı, dün ise doruk noktasına çıktı.
-Temmuzun son haftasında dikkat çeken gelişme TCMB’nin Enflasyon Raporu ile yıl sonu enflasyon tahminini 1.5 puan yukarı çekmesiydi. Yüzde 8.9’a çıkarılan yıl sonu enflasyon tahminine karşılık, TCMB’nin politika faizi yüzde 8.25 ve bunun 1.5 puan altında da hedefli likidite imkanları vardı. Mevduat faizlerinin neti de yüzde 6.3 iken, enflasyon tahminin 3 puan yukarıda tahmin edilmesi piyasalar ve faizler üzerinde baskıya yol açmış olabilir.
-Döviz kuruna müdahale ettiği belirtilen kamu bankalarının döviz açık pozisyonlarının 10 milyar doları aşmasına ve yasal sınırın üzerine çıkmasına karşılık, kapatılmaması da dikkat çekici bir gelişme.
-Bayram tatili sırasında yabancı medyada ve özellikle FT ve WSJ gibi finansal piyasalarda etkili olan gazetelerde geniş yer alan Türkiye’nin döviz rezervi ve ekonomi politikası üzerine eleştirel yazılar çıktı. Bu yorum ve analizler yabancı satışlarını tetiklemiş olabilir.
İŞİN TEMELİNDE NE VAR?
-Ancak kurdaki bu sıçramayı sadece son piyasa gelişmelerine ve olaylara bağlayarak işin içinden çıkamayız. Kur artışı sadece bu yıla özgü bir gelişme de değil. 2013 sonrası hemen her yılın ciddi bir sorunu. 2016 yılına kadar etkiyi pek hissetmedik. Çünkü kur artışı o kadar hızlanmamıştı. Sonraki yıllarda daha hızlandı ve etkisi de büyüdü.
-İşin temelinde elbette cari açık vermemiz yatıyor. Döviz gelirlerimiz, döviz giderlerini karşılamaya yetmiyor. Bu anlamda son dönemde olan ise bol ve ucuz parayla canlandırılan iç talebin döviz ihtiyacını artırması ve bu ihtiyacın belli bir dönemde sağlanıp sağlayamayacağı sorusunda yatıyor. Canlanan iç taleple ithalat düşmeyince cari açık arttı ve yılın 5 aylık döneminde 16.7 milyar dolara yükseldi.
- Ülkenin döviz kazançları ise kısıtlı. Çünkü pandeminin seyri dünyada da, Türkiye’de de iyi gitmiyor. Avrupa şimdiye kadar Türkiye’ye pek turist yollamadı, sezonu da kaçırdık gibi. Turizm gelirleri bu nedenle beklenenin altında seyrediyor.
-Döviz ihtiyacını karşılamada geriye dışarıdan borçlanma ve sermaye hareketleri kalıyor. Dış borç imkanları kısıtlı. Portföy yatırımları da Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar yüksek bir çıkışa işaret ediyor. 7 aylık sermaye çıkışı 11.6 milyar dolara vardı. Yılın ikinci yarısı için beklenen sermaye girişleri başlamadığı gibi, hızlanmış da gözüküyor.
BAŞIMIZIN BELASI KUR ARTIŞI
-Bütün bunların sonucunu kurda sık sık sıçrama şeklinde görüyoruz. Kur sepeti TL karşısında son bir ayda yüzde 9.2, 2019 sonuna göre yüzde 26.5 ve son bir yılda yüzde 37.4’e yükseldi.
-Bu artışlar aslında geçmiş yıllarda da yaşandı. Dolar artışı her yıl başımızın belası olmuş. Bitişikte yer alan tabloda dolar, Euro ve sepet kur ortalama döviz satış üzerinden veriliyor. Durum 2013 sonrası net bir şekilde bozulmuş. Euro ve doların ortalama yıllık yarı yarıya oluşturulan sepet artışları hep enflasyonun üzerinde gerçekleşti. Kur artışları hep enflasyonu yükseltti.
-Bu yılki döviz sepetinin ortalama artışı da geçen yılın tümünü yakaladı ve yüzde 14.6’ya vardı. Enflasyon açısından bu yıl da işimiz zor. Ortalama bazda yükselen döviz kurları enflasyonu bundan sonra yükseltici etkiye sahip olacak.
-Döviz bazında fakirleşmemek, alım gücünü korumak için, döviz kazanmak ve dünyayla rekabet etmek gerekiyor. Bunun yolu da belli. Verimlilik artışı için, teknolojiye ve insan sermayesine yatırım.
- Aralıkta indirime kapı aralık1 dakika önce
- 'Oyunda dört gözünüz açık fırsat kovalayacaksınız'1 saat önce
- 'Cezayir'deki yatırım evladım gibi'1 saat önce
- Sobacılıktan çelik krallığına12 saniye önce
- Şimşek: Bütçenin %42'si personele16 saat önce
- Trump piyasası Türkiye'ye çalıştı1 gün önce
- Konutta av mevsimi4 gün önce
- Tarımda strateji arayışı6 gün önce
- İSO Başkanı Bahçıvan: '2025 çok meşakkatli olacak'1 hafta önce
- Trump damgasını vurmaya geliyor1 hafta önce