Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Korona illeti bize de musallat olduğu günden beriSağlık Bakanı Fahrettin Koca’nınher dediğini yapıyorum.Dediğini yapmazsam, yarınki yoklamada bütün sınıfın önünde beni azarlayacak da mahcup olacakmışımgibi geliyor bana. Yine de bir öğretmen gibi değil de, olduğu gibi,birhekimgibigörüyorum onu, o yüzden dediklerine harfiyen riayet ediyorum.

        “Elinizi sıksıkyıkayın” dedi, dediğini yaptım.“Evden çıkmayın” dedi, o gün bugün sadece iki kez, o da markete gitmek için evden çıktım, o da ilk haftada...“Mesafeyi koruyun” dedi,iki çocuğum ve karım dışında başka kimseylegörüşmediğimiçin de haliyle mesafe meselesini dekendiliğindenhaletmiş bulunuyorum.

        Bir delaf arasında,“Tolstoy ve Mustafa Kutlu okuyun” dedi,iştebu önerisinden yola çıkarakdabu yazıyı yazıyorum.

        *

        Öncelikleadını verdiği iki yazarın dadaha öncebirkaç kitabını okumuşluğum var, okumadıklarımdavar muhakkak, onun için kütüphanemde ne var ne yok diye şöyle birbaktım.Mustafa Kutlu’nun yedi kitabını buldum kütüphanemde, Tolstoy’un da on dört kitabını. “Savaş veBarış”aelimi uzatmadımbile, Serdar Turgut-ki kendisiProust’uhatmetmekle meşhurdur- bir ikiteşebbüsle okuyamadığına göre“beni aşar”dedimgeçtimonu, “Anna Karenina”yı, “Diriliş"ita lisedeokumuştum,geride kalanlaragöz gezdirirken adı bana tuhaf gelen “KroyçerSonat”ıaldım elime,Mustafa Kutlu’nun da“BeyhudeÖmrüm”ünü...

        (Şimdi bakarken görüyorum, Kutlu’nun külliyatını -ki otuz kitabı aşıyorsanırım- üst üste koysak,Tolstoy’unsadeceiki ciltlik “Savaş veBarış”ınıancakbirkaç parmakgeçebilir, neyse...)

        İki kitabımasaya bıraktım, mademFahrettin Baba“oku” demişti,okuma önceliğimi değiştirip birisinden birisiniokumalıydım. Ama Sayın Bakan bir sıralama yapmamıştı, hangisini önce okuyacağımızı söylememişti. Demek ki bu işi kişisel seçimimize bırakmıştı.

        İkisinin de gönlü kalmasın diye“ya bundadır, ya şundadır” oyununa başvurdum,parmağım “KroyçerSonat”ınüzerinde kaldı,

        Tolstoy kazanmıştı, Mustafa Kutlu kusura bakmasın!

        Söz,onun da okumadığım kitaplarını okuyacağımen kısa zamanda.

        *

        Tolstoy denilen dahi, bir başka dâhininBeethoven’ın“KroyçerSonat”ınıdinlemiş ve bu romanıöyleyazmıştı. O haldeönce o sonatıdinlemeliydim.

        Arayıp buldumYouTube’ta;kemanıPatricia Kopatchinskaja, piyanoyu Fazıl Say konuşturuyordu.Kitabı dizlerime koydum, arkamayaslandım vekendimi terk ettimiki büyücünün insafına.

        Çalınan şeyTolstoy’unbenim gövdem ağırlığındakiaklınıalmışsabaşından, benim zavallı aklıma ne yapmazdıki? Tolstoy’a göre bu müzik insan ruhunu yüceltmiyor,kemiriyordu. Gerçek durumunu unutturuyor, yaşamadığı birdünyaya götürüyordu.

        Bana da öyle oldu.Koronayı, ev hapsini, mesafeyi, el yıkamayıfalanunuttumbir an, uzaklara gittim. O zamana kadar hissetmediğim bir yığın şey hissettim. Anlam veremediğim bir yığın şeye, kendimce anlamlar vermeye başladım. Şimdi kalkarsam buradan, bir laboratuvara girsem, korona aşısını bile bulabilirdim, o derece!

        Aklımailk gelen şey, bu muhteşemmüziği yapannasıl biriydi acaba, hangi ruh hali onu böyle bir şeyibestelemeyeitmişti, bu nasılbiryetenekti?Benim ruhum mu onunkine karıştı, onun ruhumu virüs olup kanıma karıştı bilmiyorum, uzun çok uzun bir yolculuğa çıktım,hayatım boyunca çektiğim acılarıniçinden geçtim,altmışa yakınömrümüngeridebıraktığımne kadar ıstırabı varsa sanki yeniden nüksetti, müzik sustu, sırageldi kitaba.

        *

        Vay bey!Muhteşem bir seçim!Tam isabet!

        Şükran size Fahrettin Baba!

        Büyük sanatçının,sanatına sırt çevirip dine yöneldiğihayatının mühim bir evresinde yazdığı bukısaama sarsıcı romanınıbirkaç saatte bitirdim.

        Tolstoy romanındaözetle şunları söylüyor:

        “Aşk yoktur, sadece kösnül fiziksel birleşmeve bir hayat arkadaşına sahip olma ihtiyacı vardır.”

        *

        StefanZweig, Tolstoy’un müzikten fellikfellik kaçtığını, müziğin ruhuna iyi gelmediğini söyler. Kötü yapıyormuş onu müzik. Bu yüzden belli ki mesela beni etkilediği gibi etkilememiş onu Beethoven’in keman sonatı. Beni yaratıcısına hayran bıraktı en çok, ama onun ruhunda birtsunamiyaratmış olmalı; olmalı ki bir Moskova dönüşünde, evinde toplanmış olan arkadaşları arasında bulunan kemancıLiyassottaile piyanistSergey,Beethoven’inkemankonçertosunu çalınca aklına o dahiyane fikir geldi.

        O gün o salondaressamRepinile aktörArdreyev-Burlakda vardı.

        KroyçerSonat bitince, Tolstoy o parlak fikri ortaya attı. Kendisi,busonatın onda yarattığı etkiden yola çıkarak bir hikaye yazacak, ressam bir tablo yapacak, aktör de onun hikayesini bu tablonun önünde yüksek sesle okuyacaktı.

        İki hikaye teması vardıaklında; mutsuz evlilik ve karısını yok yere öldürenbiradamın hikayesi...İkisini iç içe geçirdi.Sert bir konu bulmuştu. Sert olmalıydı zira onu aktörAndreyev-Burlakokuyacaktı, trajedisini en iyi o ortaya çıkarabilirdi. Ancak aktör o yaz öldü,Repinisetablo yapma sözünü unuttu, projeyi tek başına hayata geçirmek Tolstoy’akaldı.

        Oturdu yazdı.Romanında cesur vesarsıcıbir tez ileri sürdü. Cinselhayatıve aile hayatını mahkum etti. Hıristiyan evliliği imkansızdır dedi. Kadın ve erkeği birbirine bağlayan duygusal ve cinsel bağ Tanrı’nın isteğibir şey değil dedi.

        Ve sansür duvarına çarptı. Sansürkitabını yasakladı ancakmüritleri kopyalarını elle çoğaltarakRusya’nın her yerinekısa sürede dağıttı.

        Kıyamet koptu. Çar kitabı beğendi, çariçe nefret etti. Bu kitap basbayağı kadın düşmanlığı yapıyordu. Kilise etkili oldu,kitap yasaklandı.

        Bunun üzerine Tolstoy kitaba bir sonsöz yazmaya karar verdi. Romanda ileri sürdüğü fikirlerine bu kez bir düz yazıyla şerh düşme gereğiniduydu. Ama bu kez daha sert girişti. Sonsöz’de,“Hıristiyancabir hayat sürmek için bedensel istekler bastırılmalı, şehvet insanın hayatında olmamalı, evlilik dışında cinsel perhiz uygulanmalı, evlilikte bile sadece tavsiye mahiyetinde olmalı, zaten İsa hiçbir zaman evlilikten bahsetmemiş, evlilik kurumu kilisenin bir buluşudur”dedi.

        *

        “AnnaKarenina”ylabaşlayan Tolstoy’un “dine dönüş” serüveni, “KroyçerSonat”lazirve yaptı. Kitabı bitirdiğinde Tanrı aşkıyla doluydu, malı mülkü, tütünü avı bir yana bıraktı. Onun için en büyük düşman kadındı. Çünkü şehvetin kaynağıydı. Bir daha çıkmamak üzere kabuğuna çekildi. Tek başına kaldığında kendini İsa’ya daha yıkın buluyordu.

        Sanatına ihaneti de bu noktada başladı.

        Bu romana kadar yazar olarak Tolstoy, romanlarında kahramanlarına karşı tarafsızdı, birisinin yanına geçip ötekini bombardımana tabi tutmuyordu.

        Zweig’ınişaret ettiği gibi,fikrini değiştirmiş, artık onun için “ahlak” ve “İsa” vardı. Sanat onun için, o zamana kadar olduğu gibi ulaşmak istediği son veya asıl amaç değildi; bundan sonra yapacağı sanat, gerçeğe hizmet etmeliydi. Ona göre artık iyi kitap, iyiyi teşvik eden kitaptır, insanın daha sabırlı, daha ılımlı, daha Hıristiyan, daha hümanist ve sevgi dolu kılan kitaptır.

        O zamana kadar insanlığın mükemmel resmini çizen büyük dahi geri çekildi, insanlığı daha iyiye götürmek isteyen, etrafa parmaksallayan bir ahlakçı gelipyerine oturdu. Daha önce yazdığı aralarında “Savaş veBarış”ında bulunduğu başyapıtlarını aşağılamaya başladı.

        Zweigda,Troyatda bu duruma isyan eder.

        “KroyçerSonat”lagüçlü bir çıkış yapan “ahlakçılığı”, dehasının da düşüşünü getirdiğini söyler iki usta. Çünkü gerçek sanat bencildir, yaratıcısı kendi mükemmelliğini bırakıp, eserini adadığı insanlığı düşünmeye başlarsa, sanat ona ihanet eder.

        Tolstoy kahramanlarını iyi kötü, ahlaklı ahlaksız diye ayırmadan yaklaştığı dönemlerde görkemli eserler yarattı, ne zaman birisinin yanına geçip ötekine bir vaiz gibi ders vermeye, yol göstermeye, bir şeyler öğretmeye yeltendi, sanatı da etki gücünü kaybetmeye başladı.

        *

        Tolstoy’un bin sayfayı bulan devasa biyografisini yazmış olanHenriTroyat, “KroyçerSonat”ınkarısını öldürenkahramanıPozdnişevile Tolstoy arasında görünürde hiçbir benzerlik olmadığını söyledikten sonra, “ama roman kişisinin geliştirdiği teoriler, yazarın görüşlerini öyle tamı tamına yansıtır ki cinayet haricinde her şey otobiyografik bir görünüm arz eder,” diyor.

        Romandabir adam karısını; karısıyla tanıştırdığı, sıksıkevlerine girip çıkmasına izin verdiği birmüzisyendenkıskanır vekarısınıbıçaklayaraköldürür. Katilinfikirleri hariç hiçbir şeyi Tolstoy’a benzemiyor ama öldürülen kadın her şeyiyleTolstoy’unkarısıSonya’dır.

        TolstoySonya’ylaevlendiğinde otuz dört yaşında,Sonyaon sekizindedir. Aralarında on altıyaş fark var.

        Çiftin on üç çocukları oldu.Sonyasekiz yılda sekiz çocuk doğurdu. Evde bir sürü hizmetçi, dadı vardı ancak yine de çok ağır biryükün altındaydı. On üç çocuğun dördü öldü.Sonyabir çocuğuna hamileyken, başka çocuğunu emziriyor, ölen bir başkasının da yasını tutuyordu.Hepsinin üstüne de, mesela “Savaş veBarış”ıtemize çekiyordu.Ünlü yazarDoris Lessing, Sonyaiçin, “bir parça çatlaktı” diyor.(DüşününSerdar Turgut’un okumakta zorlandığıo devasakitabıve ötekilerikadın bu halde temize çekmişti,çatlaklığı buradan geliyor olmalı!)

        *

        “KroyçerSonat”taTolstoy “yatak odasının sırlarını” orta yere sermiş,karısınıküçük düşürmüştü.Troyat’ındeyimiyle bir “şuursuzluk” daha yaparak,temize çeksin diye müsveddeyionavermişti.Evliliklerinin yirmi beşinci yılıydı, gümüşyıl hediyesi gibi...Sonyaokudukça ağladı, acı çekti. Herif altmış yaşındaydı, onu on üçüncü kez hamile bırakmıştı ve şimdi başkalarına cinsel ilişkiden uzak durun öğüdünü veriyordu.

        Sonyakocasına olan saygısını kaybetti. Oturdu onunla olan evliliğinin“korkunç”hikayesini yazdı. Dostları hikayeyi yayınlamasına izin vermediler. Kocasını çiğçiğyemek istiyordu ama dışarıdan birisinin ona saldırmasınadagönlü el vermiyordu,onu kimseye bırakmaya niyeti yoktu.

        Sansürün “KroyçerSonat”ıyasaklamasına çok kızdı. Çar’a gidip durumu anlatırsa belki kitap serbest bırakılabilirdi. Kitap mutlaka yayınlanmalıydı, gururu onu oraya itiyordu.

        Tolstoy karısının Çar’a gitmesini istemedi, bu durumSonya’yıdaha da kışkırttı. Oturdu, Çar’a bir mektup yazıp randevu istedi.

        Randevu verildi, 13 Nisan 1891’de, siyah elbiseler içinde, başında siyah dantel peçeli şapkasıyla Çar’ın huzuruna çıktı. Baş döndürücü bir sarhoşluk hali içinde İmparator’un önünde reveransını yaptı. Çar onu kibar karşıladı. Sözü döndürdü ve “KroyçerSonat”agetirdi. AnlattıklarıÇar’ıgülümsetti, ikna oldu,kitabın yayınlanmasına izin verdi ama bir koşuluvardı:

        Herkesin alamayacağı çok pahalı, ciltli bir edisyonu yayınlanabilirdi!

        Bu gezi onları on günbirbirindenayırmıştı. Dönüşte Tolstoy karısına Çar’a gittiği için kızdı ancak olaybir süre sonratatlıya bağlandı.

        1 Haziran 1891 günüSonyagünlüğüne şunları yazdı:

        “Bir kurbana ne kadar az benzediğim görülsün diye kendimi göstermek istedim.Çar benim için övücü sözler kullanıyor. Tüm bunlar benim kadınlık gururumu okşuyor ve değerimi ortaya koymayı denemek bir yana, toplumun gözü önünde beni inatla küçük düşürmeye çabalamış olan kocamdan intikamımı alıyor.”

        Sonyabunları yazarken, Tolstoyda defterine kadın düşmanı fikirlerini yazmaya devam ediyordu.

        Ağustos1891 günkü günlüğüne şunları yazdı:

        “Hoş bir kadın kendine şöyle der: ‘Adam bilge, zeki, erdemli ve bana boyun eğiyor, o halde ben bilimin, zekanın, erdemin üzerindeyim!’”

        Türkiye’de İletişim Yayınları’nın çıkardığı benim okuduğum “KroyçerSonat”ınönsözünü yazanDorisLessing şunları söyler:

        “Tolstoy çok yaşlandığında karısıyla aralarındaki seks hayatı artık bitmiş,Sonyada her zaman korktuğu şeyin en sonunda başına geldiğini söylemişti: artık sevişmediği kocasıyla aralarında hiçbir bağ kalmamıştı. Yine de, çok yaşlandıklarında da Tolstoy çifti birbirlerine, diğeri olmadan kendisinin yaşayamayacağını söyleyen aşk dolu mektuplar yazıyorlardı.”

        Didişmeleri tam yirmi yıl daha sürdü.

        *

        Ama sabrın da bir sonu vardı.82 yaşındayken, 28 Ekim 1910 günü, Tolstoy karısıSonya’yaşu mektubu bırakarak evden kaçtı:

        “Gidişim seni üzecek. Benimle geçirdiğin 48 dürüst sene için sana teşekkür ederim ve sana karşı işlemiş olduğum tüm hatalardan ötürü beni bağışlamanı rica ederim. Beni arama, nerede olduğumu sana söylemeyeceğim.”

        Evden çıkarken yanınaMontaigne’nin “Denemeler”inive Dostoyevski’nin “Karamazof Kardeşler”inialdı.

        Sonya’nınona ulaşamayacağı bir yere gidecekti.

        Ancak ölüme gittiğini bilmiyordu.

        Bir görüşe göre Türkiye’ye gelmek üzere çıktığı tren yolculuğu sırasında, yolda zatürreye yakalandı, bir istasyonda, istasyon şefinin evinde ölüm döşeğine uzandı.

        Sonya’nıngelip kendisini görmesine izin vermedi.Sonyaözel bir vagon kiralayarak istasyona geldi, günlerce bekledi, Tolstoy onu kabul etmedi.

        Bilincini tamamen kaybettiği bir anda doktorlar nasılsa onu göremez diye kadının yanına varmasına izin verdi.

        Sonyayanına gitti, alnından öptü, diz çöktü, “Affedersin, beni bağışla” dedi.

        Tolstoy’un onu duyup duymadığını kimse öğrenemedi.

        *

        Yazının kaynakları:

        HenriTroyat,LevTolstoy, İletişim Yayınları

        StefanZweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, İş Kültür Yayınları

        Diğer Yazılar