Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Oturup saymadım ama Türkiye’nin yeni dünyadaki yerine dair onlarca yazı yazdım son 15 ayda. Yani Rusya’nın Ukrayna’yı işgal hamlesinden sonra.

Gayet iyi biliyorum ki bu yazılar diğerlerinden çok daha az ilgi görüyor. Diğerleri derken, siyasetin güncelini, kulisleri ve benzeri konuları kastediyorum.

Seçime sadece 48 saat kala yine böyle bir konuya dönmemin tek nedeni var. “Türkiye dünyada nerede durmak istiyor? Dünyayı yöneten ana güçler onun nerede duracağı konusunda ne düşünüyor? Dahası bu konudaki görüş ayrılıkları ve çatışma alanları nedir?” sorularının cevabına bakmadan, ne seçim sürecinde yaşananları ne de muhtemel seçim sonuçlarını anlamak kolay değil. En azından benim için öyle.

Türkiye konusunda dünyadaki büyük çatışmanın aktörleri arasında görüş ayrılığı olduğu kadar; iç siyasetimizde de bu ayrılığın karşılığını oluşturan dizilişler var.

Biz bu dizilişlere son dönemde “ittifak” adını veriyoruz.

CUMHUR İTTİFAKI'NIN TERCİHLERİ NET

Cumhur İttifakı malumunuz AK Parti ve MHP’nin yanı sıra, YRP ve BBP’den oluşuyor resmî olarak. Millet İttifakı ise CHP’nin ana aktör olduğu toplam 6 partiyle seçime giriyor.

Cumhur İttifakı'nın, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktif rolüyle yürüyen dış politika üzerinden dünyaya bakışına dair hayli fikrimiz var. Ankara-Moskova ilişkileri yaklaşık 7-8 yıldır hayli farklı boyutlar ve derinlikler kazandı. Türkiye, sadece bu ilişkiler üzerinden değil, dünyadaki yeni güç dengelerinin oluşumuna ve finansın yeni haritasına ilgi göstererek ilerleme yolunu seçti.

Rusya-Ukrayna krizinde denge oluşturdu, ABD’nin özellikle Suriye’deki pozisyon alışına sert tepki gösterdi.

Ancak diğer yandan İstanbul Finans Merkezi’nin açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Küresel finansın ağırlık merkezi giderek daha belirgin bir şekilde batıdan doğuya doğru kayıyor. Bu çerçevede Asya ve Avrupa arasında artan ticari rekabet ile ülkemizin jeopolitik konumu, İstanbul'un önünde yeni fırsat pencereleri açıyor” sözleriyle bir kopuş değil, dinamizm arandığı ifade edildi.

KILIÇDAROĞLU VE RUSYA

Kısa bir süre öncesine kadar Millet İttifakı tarafında Türkiye’nin dünyadaki yerine dair elle tutulur yaklaşım ya da tezler duymadığımızı dile getirmiştim. Genel hatlarıyla Batı ittifakında yer almak, AB’ye tam üyelik perspektifini yeniden oluşturmak gibi sözlerin dışında bu alanda bir suskunluk dikkat çekiyordu.

Ancak dün muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Rusya’ya yönelik sert çıkışı ve iddiaları, bu konudaki suskunluk bir yana adeta tüm perdeleri ortadan kaldırdı. Bu çıkışın iç siyasetteki bir gelişme üzerinden olması (Muharrem İnce üzerinden devam eden tartışmalar ve nihayetinde adaylıktan çekilmesi) bizi yanıltmasın. Dünyada Türkiye üzerinden devam eden görüş ayrılığı ya da çatışmada bir yer tutuş, açık bir tercih olarak okunabilir.

Kılıçdaroğlu'nun mesajını olduğu gibi aktarıyorum:

“Sevgili Rus Dostlarımız. Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hala işbirlikten ve dostluktan yanayız.”

WALL STREET RÖPORTAJI

Ancak bu sosyal medya mesajı öncesindeki durum biraz daha farklıydı. Üstelik sadece bir gün öncesinde.

Şöyle özetleyeyim. Kılıçdaroğlu’nun The Wall Street Journal’a verdiği röportajdaki sözleri “Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyacağız” şeklinde yansıdı medyamıza.

Sonrasında Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz, Kılıçdaroğlu'nun Wall Street Journal’daki Rusya ve NATO ile ilgili sözlerinin çarpıtıldığını ifade etti. "Genel Başkan öyle dememiş, editör öyle aktarmış.”

Bu bölümü gazeteci Esra Karahindiba’nın anlatımından aktaralım:

"Kılıçdaroğlu, Wall Street Journal’a 'Seçilirsem Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyacağım' demiş. Dün Ankara’da Sayın Ünal Çeviköz ile röportaj yaptım. Kendisi Türkiye’nin mevcut Rusya politikasının değişmeyeceğini, Kılıçdaroğlu ile Putin’in iyi dost olacaklarını düşündüğünü söyledi.”

Yukarıdaki mesajın çerçevesi Çeviköz’ün bir gün önce çizdiği tablonun hayli ötesinde.

Tekrar vurgulamış olayım. Seçim aynı zamanda Türkiye’nin dünyadaki rolüne dair farklı tercihlerin de rekabetini yansıtıyor. Çatışmasını desek galiba daha doğru olacak.

Tansiyonun asıl nedeni de bu zaten.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar