Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Sanatçının gözünden müzik sektörü: "Müzik endüstrisi bir 'endüstri' bile değil"

        Bilet fiyatlandırması, teknik masraflar, yükselen enflasyon, dağıtıcı komisyonu, vergi... Aslında basit bir gerçek var: Biz sevdiğimiz sanatçıyı izlemek için konsere gidiyoruz. Bir konserin ana öznesi sanatçı, ekibi ve müziği.

         Konser biletleri neden pahalı?
        Konser biletleri neden pahalı? Haberi Görüntüle

        Peki buna rağmen Türkiye'de sanatçı gerçekten özne konumunda mı? Bugün madalyonun öbür yüzüne, bir sanatçının gözünden sektörün durumuna bakalım.

        Özellikle 2015 yılından bugüne Türkiye'de müziğiyle, sesiyle önemli bir yer edinen ve geçtiğimiz aylarda müzik endüstrisinin 'sömürü ve tüketim' düzeninde yıprandığını belirterek profesyonel müziği bıraktığını açıklayan Deniz Tekin sorularımızı yanıtladı. Tekin'e göre müzik endüstrisi, bir endüstri bile değil...

        - Müzik endüstrisinin hangi dinamikleri sizi bu sektörden uzaklaştırdı? Tükenme halinin kaynağı nedir?

        İnsan olarak tükenmemin aslında dinleyicinin beklentisinden çok hem yerel hem global anlamda endüstri haline gelemeyen müzik piyasasının talepleriyle alakası var.

        Biz sanatçı olarak yola çoğunlukla kişisel ve duygusal sebeplerle çıkıyoruz. Kendi adıma konuşmak gerekirse 18 yaşında bana müzik yapmanın en çekici gelen kısmı dinleyiciyle ortak bir duygu zemininde buluşabilmek, 'görülmüş' hissetmekti. İnternet üzerinden olan etkileşimlerde, sokakta karşılaştığımızda ya da sahne üstünde benden büyük bir duygusal ve fikri aktarımın içinde olduğumu hissediyordum: Aracısı olduğum müzik onda kendi duygusunu da bulan insanlarla kitlesel bir buluşma alanı yaratıyordu.

        REKLAM

        Fakat müzik, bir bilet alınarak girilen belirli bir alanda yapıldığında, “Deniz Tekin” konserinde şahsımdan başka 10-15 kişi daha çalışıyor olduğunda bu işin sürekliliği için ticari birtakım dinamiklerin de gözetilmesi gerekiyor. Menajerler, etkinlik organizatörleri, yapım şirketleri burada devreye giriyor. Müziğin “iş” kısmıyla alakalı yapılar müzik üretiminin doğrudan içinde olmayan, bu müziğin kitlelere ulaştırılması, 'ürünleştirilmesi' ve üzerinden elde edilecek karla ilgili yapılar. Hal böyle olunca ön planda olan konu müziğin sanatsal niteliği, katmanlılığı ya da ne anlattığı değil, ne kadar sattığı oluyor. Takipçi sayıları, dinlenme sayıları, rakamlar, ne kadar kar getirdiği, ambalajı müziğin kendisinden önemli olmaya başlıyor. Gofretin ambalajının aynı kalıp içeriğinin kötüleşmesi, gramajının küçülmesi gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.

        Bu bir endüstri değil çünkü tanımlı bir iş pratiği yok. Eser sahipleri meslek birlikleri üzerinden sağlık sigortası yaptırabiliyor, ya da serbest meslek erbabı ya da şahıs şirketi sahibi olarak Bağ-Kur primi yatırabiliyor, ama ses mühendisleri, roadieler, sahne üstü teknik elemanlar çoğunlukla yevmiye usulü ve güvencesiz çalışıyor. İletişimin neredeyse tamamı sözlü ilerliyor ve son dakika iptallerinde herhangi bir gelir güvencesi yok.

        - Artık günümüzde tüketim arzusunun sınırı neredeyse yok. Müzik, sosyal medya içerikleri, yemek, kıyafet, ilişkiler; her şey metalaştı ve her şey kısa süreli bir tatminin ardından yerini açlığa bırakıyor. Siz profesyonel müzik hayatının içindeyken bunu hissettiniz mi?

        Bu şeyleşme hali bizim müzik üretme biçimimizi de derinden etkiliyor. Müziği bırakmadan önce yaklaşık iki sene emek verdiğim bir albümün yayınlanmasından hemen sonra çalıştığım yapılardan gelen 'yeni tekli' talebi, üretilenin sosyal medya ana sayfa akışında hemen altta kalması ve eskimesi süregelen bir yeni arayışına hepimizi hapsediyor. İşin kötüsü derinliksiz, hızlı ve seri üretilen çoğu şey de genel bir aynılık ve banallikten kurtulamıyor. Ben genelde bir şarkı ya da albümü ilk taslağını oluşturduktan sonra demlenmeye bırakıyorum, bazen aylar, bazen yıllar sürüyor tamamlanması. Sürekli aktif olarak bir şeye odaklı değil de döngüsel olarak birçok şeyi eşzamanlı bitirerek üretiyorum. Bu şekilde bir çalışma biçimi de çağın hızına ters düşüyor, sonuçta ortaya çıkan da ayrık olsa bile uzun sürelere yayılarak dinlendiği için bu karlı bir şey değil. Bu benim için bir sorun da değil, ama işin kar odaklı paydaşlarını memnun etmiyor maalesef.

        - Kendi müzikal kültürünüzü yarattığınız, bir dinleyici kitlesi oluşturduğunuz halde profesyonel müzik dünyasından çekilme isteğinizi hangi kırılmayla ciddi olarak düşünmeye başladınız? Bu his ne zaman sizi kapladı?

        Açıkçası bu duygudaşlığı sadece sahnede ya da bu işi para için yaparken değil, herhangi bir vesileyle insanlarla dışarıda karşılaştığımızda da yaşıyorum. Müzik piyasasının iç işleyişinde o gün müzik yapmaya hevesli değilsem bile öyleymiş gibi gözükmem, insanları öyle davet etmem gerek, satılan bilet, bilet sayısı da işin içinde oluyor. Bir yandan marka işbirlikleri ve. mekan seçimlerinde artık göz ardı edemediğim ya da kendimi yersiz olduğuna inandıramadığım kaygılar haklı çıkıyor: Fikri ve siyasi olarak pozisyonlandığım yerle yaptığım iş dolayısıyla işbirliği içinde olduğum yapılar birbirine uymuyor. Maalesef psikolojik olarak bu çelişkiyi artık sürdüremiyorum, ben kar odaklı olmasam da bu işin devamlılığı öyle bakmayı, orayı öncelemeyi, gözünü kapamayı şart koşuyor. Çalıştığım insanlar ve yapılar tarafından oraya itildiğimi gözlemliyorum. O yüzden kaldırabildiğim kadarını, içimden geldiği kadarını yapacağım ve insanları güvenli bulduğum ve sağlıklı duyum sağlanabilecek alanlara çağıracağım.

        - Spotify, Apple ve Youtube gibi müzik gibi platformlarıyla müzisyenlerin daha özgürleşeceği, eserlerini daha kolay yaygınlaştıracağı gibi bir algı vardı. Sanırım bu da farklı bir rekabeti ortaya çıkartan bir saha. Bu durum ‘sürekli üretim talebi’ yaratıyor mu? Bu bir müzisyeni ne ölçüde yıpratıyor?

        Bugün geldiği noktada bu platformlar için müzik sadece bir “içerik”. Bir şeyin pazarlanmasına ya da kitleleri uyuşturmaya hizmet eden materyallerin, gerçek ya da politik bir ifadeye dahi alan sağlamayacak kadar yoz bir gürültü yığınına ev sahipliği yapmasına sebep olan, listelerin yine ana akım şirketler tarafından belirlendiği bir alan. Sermayenin hareketi her zaman paranın kaynağını saptar, bulur ve ele geçirir, 2015’ten bu yana da aşamalı olarak olan şey bu.

        - Müziğe yeniden geri dönecek motivasyonu bulmanız, sektördeki ne gibi olumlu değişimlere bağlı olur?

        Sadece eser sahiplerini değil, bütün müzik emekçilerini kapsayan, kimsenin sözleşmesiz ve sigortasız çalışamadığı, düzenli ve tanımlı bir çalışma pratiğinin ve emekçinin hakkını önceleyen bir sendikanın varlığında geri dönmeyi düşünebilirim: Bugünkü haliyle insanı öncelediğimde sömürülüyor, sömürmeden de varlığımı devam ettiremiyorum.

        - Sahneyi bırakmayı düşünen veya müzik endüstrisinde zorlanan sanatçılara neler tavsiye edersiniz?

        Yaptığımız işten ileri gelen kendi dünyasının tanrısı anlatısının, acayip paralar kazanacağımız vaadinin bize söylenen bir yalandan ibaret olduğunu, emekçi olduğumuzu fark edip dünyalarımızı birleştirirsek beraber hareket edebiliriz. Bugünkü haliyle kimsenin kazanmadığı boş bir yarış, dünyadaki çoğu iş alanında ve özel alanda olduğu gibi. Toplanmalıyız ve beraber hareket etmeliyiz.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ