Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle istifa etti
Atatürk, milli şiir teması ve derin yurt sevgisiyle tanınan Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte 'Onuncu Yıl Marşı'nı yazdı. Çağlar, Şemsettin Günaltay'ın başbakanlığa atanmasının ardından Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte 24 Ocak 1949'da CHP'den ve milletvekilliğinden istifa etti. 'Korona Günleri'nde Şiir'in konuğu Behçet Kemal Çağlar, şiirlerinin yanı sıra tiyatro oyunları da yazdı
Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerinden Behçet Kemal Çağlar Kayseri'nin Şabanbeyzadeler namıyla bilinen ünlü bir ailesinden Şaban Hamdi Bey'in oğlu olarak 1908 yılında doğdu.
İlkokul yıllarında dedesinden kendisine geçen yeteneğiyle şiir ezberlemeye ve okumaya meraklı olan Behçet Kemal Çağlar, okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkarak ezberlediği şiirleri okurdu.
Behçet Kemal Çağlar, 1925'te sınavla girdiği Zonguldak Maden Mühendis Okulu'ndan birincilikle mezun olarak yüksek maden mühendisliğine Maden Tarama Enstitüsü'nde başladı.
Halk evlerinin açılışında yazdığı ve rol aldığı 'Çoban' ve 'Ergenekon' Mustafa Kemal Atatürk'ün dikkatini çekti. 1935'te Halk evleri müfettişi olarak görevlendirilen Behçet Kemal Çağlar, bu vesileyle Türkiye'yi dolaşarak halk şiirleri ve halk sanatıyla yakından ilgilenmek fırsatını bulmuştur.
Gericiliği önlemede çaba harcayan Behçet Kemal Çağlar, bu amacı doğrultusunda haftalık dergiler ve günlük gazetelerde makaleler yazdı.
Behçet Kemal Çağlar'ın en önemli ve ünlü şiiri hiç şüphesiz Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte yazdığı 'Onuncu Yıl Marşı'dır. Bu marş, Cemal Reşit Rey tarafından bestelendi.
ONUNCU YIL MARŞI
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız;
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız,
Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız,
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!...
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden İstiklâl kavgasını;
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!...
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz.
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülküye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
7'nci ve 8'inci dönemlerde Erzincan milletvekili olarak TBMM'de görev yapan Behçet Kemal Çağlar, 15 Ocak 1949'da Şemsettin Günaltay' ın başbakanlığa atanmasının ardından Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle meslektaşı Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte 24 Ocak 1949'da CHP'den ve milletvekilliğinden istifa etti.
Behçet Kemal Çağlar, siyasetten ayrıldıktan sonra sırasıyla Robert Kolej'de öğretmenlik, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü ve TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulunurken 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesiyle işbaşına gelen askeri yönetimin seçtiği kurucu meclis üyeleri arasında yer aldı.
Behçet Kemal Çağlar, 24 Ekim 1969'da 61 yaşındayken vefat etti. Çağlar, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
ŞİİR KİTAPLARI
* Erciyes'ten Kopan Çığ (1933)
* Burada Bir Kalp Çarpıyor (1933)
* Benden İçeri (1966)
* Behçet Kemal Son Şiirleri (1970)
OYUNLARI
* Çoban
* Atilla
* Deniz Abdal
* Ergenekon
* Göklerin Fethi
* Timur ve Yıldırı Operası
DİĞER ESERLERİ
* Halk Evler (1935),
* Hasan Ali Yücel ve Eserleri (1937)
* Hür Mavilikte Gezi (1947)
* Dolmabahçe'den Anıtkabir'e Kadar (1955)
* Kur'an-ı Kerim'den İlhamlar (1966)
* Atatürk Deniz'inden Damlalar (1967)
* Battal Gazi Destanı (1968)
* Bugünün Diliyle Atatürk'ün Söylevleri (1969)
Yeğeni Selcan Çağlar tarafından yayına hazırlanan 'Destanlar' (1997), 'Bitmez Tükenmez Anadolu' (1994) 'Benden İçeri' (1994)ve 'Kuran'ı Kerim'den İlhamlar' (1995) Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından basıldı.
EĞLEN ÇORUH ! DUR ÇORUH
Aşkın ile düştüğüm o yurda ben,
Bir hız ile ulaştım Bayburt'a ben.
Bana hiç tanıdık çıkmadın orda,
Doğrulup yüzüme bakmadın orda.
Yalvardım, yakardım, köpürdüm taştım
Bir gece rüyamda sana ulaştım.
Dedim: Çoruh! İnsafa gel, dine gel!
Demedin mi bana sen "Artvin'e gel! "
Uçtum hasretinle, döndüm kuşa ben,
Geldim "Yalnızçam"a, "Ardanus'a" ben
Hani vaatlerin? Nerdesin Çoruh!
Hala boynu bükük, yerdesin Çoruh!
Kalkın, şahlan, beni al da sonra in...
Halinizi seyre çıkmış da Artvin;
Çamlar sisten çıkmış sesini kısmış,
Evler ayağının ucuna basmış.
Birikmiş yamaca hepsi üst üste...
Hepsinin kulağı sendeki seste!
Senin hasretinle yandım yıllarca
Dur bir gönülüne seslen bir parça.
Bizim kaynağımız aynı dağlardır.
Beni anlayacak başka kim vardır?
Benden de içer bu avare güruh
Sen varsın derdimden anlayan, Çoruh!
Al benden gönlümü, ummana ersin!
Adım Çağlar diye belki gülersin:
Suyuma damlayan bir gözyaşın yok,
Mecranda inci yok, sabır taşım yok.
Yaydığım çakıldır, götürdüğüm kum,
İnsan kılığına girmiş Çoruh'um...
Kan içimde çağıl çağıl akmada,
Tarih geçip, beni boş bırakmada.
Kıyıdan ilk defa ok atan bende.
"Otlukbeli'nde" at oynatan bende;
Sende gölgesi var, bende eseri,
Birbirine düşen nice Türk eri,
Vicdan azabını çekerler bende;
Kalan er bendedir, kaçan er bende;
Bir gözüm yaşlıdır, bir gözüm kanlı.
Benim Akkoyunlu, benim Osmanlı;
Sana dökülecek bir kederim var,
Selam yollayacak kimselerim var.
Ben gibi aşina seyrek bulunur,
Bana seslenmeden geçemezsin, dur!
***
BENCE SEN
Garpte dağ, şarkta ırmak
Nerde olsam murat sen;
Güneye düşse yolum
Dicle sensin, Fırat sen.
Haymana ovasında
Ekin, harman, hasat sen;
Meltemimsin Boğaz'da,
İzmir'deysem imbat sen.
Şiirsem, kekelerim;
Anlam katan inşat sen.
Ben uyuşuk itidal
Şahlanan ifrat sen.
Bocalarım ben sensiz,
Ben ham ervah, irşat sen.
Susuzken kaynağımsın
Boğulurken imdat sen.
Cennette gül bahçesi
Cehennemde sırat sen
İşte sözün kısası
Hayat sensin, hayat sen.
***
BİZİ BİZE GETİRDİN
Bozkır sabahında yanan alnımı
Kıyı akşamında buza getirdin
Kaya gibi bomboş dikilen gibi
Mahzen gibi oyup dize getirdin
Bu ilk konuşması elbet kekeler
Dilsizimi yeni söze getirdin
Cennette ne varsa vadettin bize
Cennette ne varsa bize getirdin
Yokuşta burkulan dizi okşayıp
Sarıp sarmalayıp düze getirdin
Çamurlu sulara eğik dudağı
İçmesi beklenen öze getirdin
Ey benim kaybolan koyunum diye
Susamış gönlümü tuza getirdin
Bir sen altüst ettin okyanusumu
Dipte uyuyanı yüze getirdin
CUMARTESİ: Ahmet Muhip Dranas
'KORONA GÜNLERİNDE ŞİİR'İN DİĞER ŞAİRLERİ