Markar'ın ölümü!
Asabi, acımasız hayatın alnında, babasının biraz önce oyuncaklara boğduğu mutlu bir çocuk tebessümü gibiydi yüzü.
1915’ten artakalmış bir dedenin torunuydu. Babası Ermeni, annesi Çerkes Müslüman’dı. Çerkesler 1864’te Rus kıyımından kaçarak Osmanlı’ya sığınmış; Osmanlıyı batıran İttihatçılar 1915'te Ermenileri Mezopotamya’nın kızgın çöllerine sürmüşlerdi. O büyük felaketin “kara kutusu” o gün bugün kayıptır. Hrant Dink o kutunun peşine düştü, canından oldu; Markar onun talebesiydi.
“Sazları vardı, ırmakları vardı çok
Çakıltaşları da vardı”
“Bir kedisi” var mıydı, bilmiyorum.
Ama romanları vardı.
“Şimdinin Dar Odası” ile “Karşılaşma” romanlarında bu arayışın hüzünlü şarkısını çaldı uduyla.
Vardığı sonuç, kendi sözleriyle aşağı yukarı şöyleydi:
“Burada kanımca hepimizi alakadar eden derin bir sır gizli. Bir yerlerde, bir vakitler bir terslik olmuş, çok büyük bir hata yapılmış sanki. Cam bir bardak içinde hapsolmuş zavallı sinekler gibiyiz. Bu durum da hepimizi hasta etmişti. Şifayı başka yerde aramanın manası yoktu. Türkün doktoru Ermeni, Ermeni’nin hekimi Türk’tü."
Yaşasaydı daha çok romanı olacaktı.
Meclis’te roman yazan tek vekildi.
*
Ölüm haberini karşısında “yitik” bir şairin şiirine gitti aklım nedense. Halit Asım’ın şiirine… Yirmi üç yaşında ölen bir şairin şiirine… Çok az şiir yazmıştı, ömründen daha az…
“Bir Köşe” şiirine Salah Birsel’in bir kitabında rastlamış, defterime yazmıştım uzun bir süre önce. Nedense Markar Esayan’ın ölümü haberini aldığımda, ruhuna gitmek isteyen bir dua gibi döküldü o şiir kendiliğinden bilgisayar ekranına:
Dört resim satın aldık,
Duvara çiviledik ömrümüzü.
Birisinde akşam oluyor,
Taşları kızıl bir mezarlık,
Mezarlıkta yürüyen bir ihtiyar…
Birisinde şarkı söylüyor balıkçılar…
Ve ben bugün hissediyorum dostlardan habersiz,
Resimdeki ihtiyara gizlice küstüğümüzü.
Birisinde vakit sabahtır,
Denizi seyreden iki çocuk,
Çocukların gözlerinde “uzak!”
Uzakta hayal ettiğimiz yaşamak!
Birisinde muhteşem bir yalnızlık
Ve uykuma musallat olan bir deniz var.
Dağıtırız bu dört resimde hüznümüzü,
Şarkılar kayıkları doldurur,
Ufuk kokulu çocuklar gündüzümüzü.
İhtiyar çok yaşayacak;
Ve biz bir dua gibi bırakacağız,
Kendi denizimizden şikayetçi.
Dört resim satın aldık,
Bu dört resimdir Allah’ın memleketi…
*
Onun inancına göre ölüm, Tanrıyla kesin buluşmadır. “Allah’ın memleketinde”, Tanrı’nın huzuruna da yüzünde aynı mutlu çocuk tebessümüyle çıktığına eminim.
Allah rahmet eylesin, gani gani...
- Üstat17 dakika önce
- Enkidu ile Şems-i Tebrizî'yi kim öldürdü?2 gün önce
- Kitapların kıymetini bilmek1 hafta önce
- Türkiye'de heykeli dikilen İsveçli şair1 hafta önce
- Bir edebi eser olarak "Kapital"2 hafta önce
- Ne umdular ne buldular?2 hafta önce
- Savaş, barış, toplum2 hafta önce
- Bir kumarbaz, bir roman, bir aşk3 hafta önce
- Çok yakın, yine de çok farklı4 hafta önce
- Flaubert ile Turgenyev'in ölümü1 ay önce